İDP Gençliği: Akademisyenler susturulamaz! Kirli savaşa karşı üniversitelerde birleşik mücadeleyi örelim!

Barış İçin Akademis­yenler girişiminin 1128 akademisyenin imzasıy­la yayımladığı “Bu suça ortak olmayacağız” bil­dirisinin ardından farklı odaklardan farklı tep­kiler alındı. Cumhur­başkanı Erdoğan imzacı akademisyenleri “hain”, “mandacı” ve “cahil” ilan etti. Sermaye bi­riktirebilmek için ceset biriktiren mafya lideri Sedat Peker, imza atan­ların “kanlarını akıta­caklarını” ve bu “kanda duş alacaklarını” söyle­yen bir bildiri yayınladı. Adeta iktidarın görsel propaganda bürolarına dönmüş olan Yeni Şafak, Yeni Akit gibi paçavralar ise doğrudan doğruya barış isteyen akademis­yenlere dönük bir linç kampanyası başlattı. Re­jimin can simidi olarak kullanılan Ülkü Ocakla­rı, imza verenlerin oda­larına tehdit mektupları bıraktı. YÖK metnin “terörü desteklediği­ni” belirtip akademis­yenler için “gereğinin yapılacağını” açıkladı. Hükümetin saldırgan taleplerinin üniversite­lerdeki aktarma kayışı olan rektörler ise, imza­cı öğretim elemanlarına idari soruşturma başla­tırken, pek çok üniver­site senatosu, barıştan saf tutan akademisyen­leri kınadı ve “devletinin ve milletinin” yanın­da olduğunu bildirdi.

Evet, imzacı akademis­yenlere dönük yoğun bir ‘cadı avı’ başlatılmış du­rumda. Operasyonların durdurulması için ha­zırlanan bir metnin bu denli kıyamet koparma­sının ise bir sebebi var. O da, başkanlık planla­rını ve iktidarını sağlam­laştırma çabasını Kürt­lerle savaş üzerine kuran Erdoğan’ın, bu konuda en küçük bir eleştiriye dahi tahammül ede­mez durumda olması.

Devletin Kürt illerin­de uyguladığı ağır baskı ve savaş politikaları, ik­tidarın bütün kaynak­ları seferber edilerek bir kahramanlık destanı gibi pazarlanıyor. Şehir­lerin bombalanması, si­vil halka dönük en vahşi baskı politikaları “terörle savaş” adı altında kutsa­nıyor. Hükümet bilinçli olarak bir yanılsama ya­ratıyor. Bu yanılsama, Kürt illerinde devletin gösterdiği barbarlık ve başlattığı kirli savaş ile TRT’nin propaganda­sını yaptığı “teröre karşı kutsal savaş” arasında­ki geniş açının kendisi. Bu yanılsamayı ortadan kaldırabilecek en küçük bir ses dahi siyasi ikti­darın görkemli çöküşü­ne giden yolu açabilir.

Dolayısıyla , Erdoğan’ın ve AKP’nin Kürt politikası bugün ik­tidarın yumuşak karnını oluşturmakta. Bu ne­denle de, Beyaz Show’da Ayşe Öğretmen’in “ço­cuklar ölmesin” dileği, akademisyenlerin barış çağrısı, Cem Ceminay’ın yolsuzluk üzerine bir tweet okuması, IŞİD’e gönderilen silahların haberini yapan gazete­ciler Terörle Mücadele (TEM)’nin kapsama alanına dâhil olmakta.

İktidar baskıyla, şid­detle ve terörize etme çabalarıyla gençliğin ve geleceğin üzerine ka­ranlık bir kâbus gibi çökmeye çalışıyor. İs­tedikleri şey teslimiyet. Ancak gerçeklerin üzeri­ni örtemezler. Başkanlık rejimi projesi için sahip oldukları tüm baskı ve savaş araçlarına rağmen, arzuladıkları teslimiyet ortamına kavuşamadı­lar, kavuşamayacaklar da. Akademisyenlerin yanında ve savaş poli­tikalarının karşısında durduklarını açıklayan binlerce yeni kişi, sendi­kalar ve pek çok kurum bunun en açık göster­gesi. Siyasi iktidarın sa­vaş, baskı ve ekonomik yıkım politikalarının yenilgiye uğratılması, bu seslerin yaygınlaşma­sından ve emekçilerin, gençliğin, tüm ezilen ve sömürülen kitlele­rin bu doğrultudaki se­ferberliğinden geçiyor.

CEVAP VER