BAŞLARKEN

‘Zırhlı Tren’ yola çıkıyor!

Burjuvazi, 18. yüzyılda bayrağına yazmış olduğu “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganını gerçekleştirememiş olmanın bozgununu yaşıyor. En temel demokratik haklar karşısında dâhi kendisini yalpalamaktan alıkoyamayan bu topal sınıfın dünyaya önerebildiği tek gelecek barbarlık ve fiziksel yok oluşun kendisi. “Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek sosyo-ekonomik ve çevresel bir yıkımın hazırlayıcılığını üstlenen burjuvazi, ardından emekçileri ve yoksul halkı da sürüklüyor. Daha da ileri gidip, faturanın büyüğünü toplumun ezilen kesimlerine kesiyor.

Ancak kriz reçetelerine mahkûm değiliz! Yeryüzünün hemen her kıtasında sınıflar mücadelesi alabildiğine yükselirken, gençlik de bu mücadelenin ateşiyle pişiyor. Yeni devrimci kuşak, ikinci emperyalist paylaşım savaşının ardından kanla ve terle elde edilmiş olan sınıfsal kazanımların topyekûn geriletildiği ve hatta tasfiye edildiği bir hayata adımını atıyor.

Biz bu hayatın bir kader olmadığı ve insanca bir yaşamın mümkün olduğu savunuşunu sırtlanıyoruz. Her gün yeni bir saldırı politikasına uyanmadığımız, yeteneklerimizi ortaya serip geliştirmemize ve ilerletmemize müsait, insanca bir geleceğe sahip olmamıza izin veren bu yaşama doğru örülen yolu arşınlarken bize kılavuzluk edecek bir siyasal yayının ihtiyacını hissediyoruz. Bu yayın hem gençliğin bağımsız siyasetini ve örgütlenmesini savunmalıdır, hem de gençliğin son derece somut olan çıkarları için verilen kavganın tarihsel ve politik taşıyıcılığını yapmalıdır.

Türkiye özelinde böyle bir yayının varlığının eksikliği hissedilmektedir. Toplumun en dinamik kesimlerinden biri olan gençliğin onurlu ve haklı mücadelesi kuru eylemciliğe, slogancılığa, grupçuluğa ve kendini tekrar ederek monoton bir düzleme akan yürüyüşçülüğe hapsedilerek boğulmaktadır. Salt bu yöntemlerin uygulanmasıyla işçi sınıfı safına kazanılmaya çalışılan bir gençlik, sınıf bilincinden uzaklaştığı gibi, mücadeleden de soğur ve ona antipati besler.

Halbuki devrimci bir gençlik politikasını gelip geçici hevesler ve heyecanlar üzerinden değil, ekonomik kaygılar, politik boşluklar ve toplumsal baskıların sonuçları üzerinden kurabilirsek, işte o zaman sağlam, dayanıklı, tarihin hafif bir esintisinde savrulmayan ve sınıfçı refleksleri bulunan bir hareket yaratabiliriz.

Bu hareketin yaratılmasının yakıcılığı, her gün gençlik adına başkalarının verdiği kararların ip gibi önümüze dizilmesinden doğmaktadır. Zincirleme bir şekilde birbirine bağlı sosyal saldırı niteliğindeki bu kararlar, etkiledikleri toplumsal kesimleri de, tıpkı kendileri gibi, zincirleme bir şekilde bütünleştirirler.

Gençlik ve işçi sınıfı hiç şüphesiz bu bütünleşmenin öznelerindendir. O halde bu politik bütünleşmeyi göz ardı eden bir gençlik siyasetinin, günlük hayatta sahip olacağı görece ağırlıktan bahsetmek yersizdir. Eşyanın doğası hesap edilerek oluşturulmuş ve pratiğe geçirilmiş bir yayın, gençliğin siyasal mücadelesini işçi sınıfınınkiyle ortaklaştırır. Bunu yapamadığı takdirde tarihsel bağlamda ölü doğmuş bir siyaset halini alır.

Elinizde tutmakta olduğunuz bu yayın, gençliğin mücadelesine yeni bir soluk katmayı amaçlamaktadır. Bu soluğun dolacağı ciğerler, gençliğin ve işçi sınıfının mücadele kanallarıdır.

Bu yayın aynı zamanda bir çağrıdır da.

İşçi sınıfının ve emekçi gençliğin devrimci önderliğinin inşasına katkı sunmaya bir çağrı. Tarihin karşımıza diktiği bu en asil görev karşısında hareketimizi tuğla tuğla dizebilmek için “duvarcı ustası” olmaya bir çağrı.

İnsanlığın tanık olduğu son kavgaya çağrı.