İktidarın tüm baskı ve sindirme çabalarına karşın Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin “kayyum direnişi” tüm kararlığıyla sürüyor. Yaklaşık iki aydır üniversite öğrencileri ve hocaları Saray’ın antidemokratik rektör atama biçimine karşı itirazlarına devam ediyor. Tek Adam rejiminin baskı politikalarına karşı mücadelenin bir simgesine dönüşen Boğaziçi direnişi toplumun geniş kesimlerinin de desteğini arkasına almış durumda.

Gözaltı, tutuklama, ev hapsi gibi uygulamalarla öğrencileri yıldırmaya çalışan hükümet, bu taktikle umduğu sonucu bulamadı. Halen tutuklu bulunan dokuz ve ev hapsindeki 24 öğrenci için dayanışma kampanyası tüm hızıyla sürüyor. Saray’ın bir diğer taktiği ise, hocaların direnişini kırabilmek için bir gece yarısı kararnamesiyle üniversiteye hukuk ve iletişim fakültelerinin kurulacağını ilan etmek oldu. Birkaç kişi haricinde tüm akademik personelin kayyum altında çalışmayı reddetmesi, bu şekilde aşılmak istendi. Tüm akademik teamüllere ve toplumsal ihtiyaçlara aykırı bu “Saray entrikası” da arzulanan bölünmeyi ve demoralizasyonu yaratmadı.

Gelinen noktada Boğaziçi’ndeki temel gündem, direnişin hangi yöntemler ve mekanizmalarla ilerletileceği. “Bulu istifa etmezse ne olacak?” sorusu kadar “Bulu istifa ederse ne olacak?” sorusu da ortada duruyor. Saray’ın üniversitelere dönük saldırıları ve buna yükselen itiraz “Nasıl bir üniversite istiyoruz?” sorusunu gündemin merkezine taşıdı. Tam da bu nedenle Boğaziçi öğrencileri, üniversite bileşenlerinin üniversite yönetiminde söz, yetki ve karar hakkına sahip olduğu bir yapıyı nasıl hayata geçirebileceklerini tartışıyorlar. Bu da başta öğrenciler olmak üzere bileşenlerin özörgütlenmelerini kurabilmesiyle mümkün. Bu doğrultuda, öğrencilerin daha geniş kesimlerinin mücadelenin bir parçası olabildiği, karar alma süreçlerinin demokratik ve kolektif bir şekilde gerçekleştiği meclis tipinde bir örgütlenme için çaba sarf ediliyor. Direnişe destek veren tüm öğrencilerin bölüm bölüm, fakülte fakülte örgütlenebilmesi mevcut kayyumun sonunu getireceği gibi yeni bir üniversitenin inşasının da ilk adımını oluşturacak.

Boğaziçi’ne dönük müdahale Saray’ın üniversitelere dönük ne ilk ne de son saldırısı. İktidarın Fransa hükümetiyle yaşadığı diplomatik gerginliklerin faturasını Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransız akademisyenlere kesme girişimi, akademik özerkliğe ve nitelikli eğitim hakkına dönük yeni bir saldırıyı gündeme getirdi. Saray’ın bu kararı üniversite akademisyenlerinin ve öğrencilerinin düzenledikleri eylemlerle protesto edildi. Gerek Galatasaray Üniversitesi’nde gerekse de diğer üniversitelerde kurulan öğrenci dayanışmaları, meclisleri Boğaziçi direnişinin yalnız olmadığını gösteriyor. Akademik özerklik ve özgür üniversite için seferberliğin yaygınlaşması ve birleşmesi başta Boğaziçi direnişi olmak üzere tüm mücadelelerin başarıya ulaşmasının da garantisi olacaktır.

Önceki İçerikBoğaziçi Direnişi için bir yol haritası önerisi: Meclisleşme
Sonraki İçerik8 Mart: Birlikte güçlüyüz, birlikte mücadeleye!