25 Ekim günü Aydın’daki Işıklı KYK yurdunda ihmal sonucu yaşanan bir asansör “kazasında” yitirdiğimiz Zeren Ertaş’ın ardından ülkenin dört bir yanında yurtlarda yaşayan öğrenciler seferber oldu. Zeren’in kaybı, bu seferberliğin altında yatan olgulardan yalnızca biriydi. Yaşanan cinayet istisnai bir durum değildi. Sayısını rahatlıkla binlerle ifade edebileceğimiz öğrenciler de ihmalleri ve kötü şartları birinci elden deneyimledi ve deneyimlemeye devam ediyor. Zeren’in ölümünün ardından gördüğümüz şey özellikle KYK yurtlarında yaşanan krizlerin ortaya saçıldığı bir sorunlar yumağı oldu. Yemekhanelerden sıcak suya, asansörlerden ring ve servis araçlarına değin yurt hayatını yaşanmaz hale getiren ne kadar maddi koşul varsa gündeme geldi. Ayrıca yurtlardaki yönetim baskısı, sorunlar karşısında muhatap bulamama krizi ve özellikle kadın öğrencilere yönelik onur kırıcı ve cinsiyetçi yaklaşımlar da cabası. Bütün bu sorunlara karşı binlerce öğrenci 150’ye yakın KYK yurdunda seferber oldu ve bazı kazanımlar da elde etti. Biz de Zırhlı Tren’den öğrenciler olarak bu mücadelenin büyümesi, kazanımların artması ve kalıcı mevzilerin elde edilmesi için neyin gerekli olduğunu konuşmak ve çözüm önerilerimizi sunmak istiyoruz.
Başlayan hareket ne kadar kitlesel ve mücadeleci bir öğrenci kesimine dayanıyor olsa da ortaya çıkışı itibariyle kendiliğinden bir şekilde ortaya çıktı. Bu durumu eleştirmek veya yermek adına ifade etmiyoruz, bu durumu nesnel koşullar belirledi ve başka türlüsü de düşünülemezdi. Halihazırda binlerce öğrenciyi, onlarca ildeki KYK yurtlarında harekete geçirebilecek bir özörgütlenme mevcut değil. Dolayısıyla KYK yurtlarında uzun zamandan beri yaşanan bu sorunların Zeren’in katledilmesi üzerinden ifadesini bulması oldukça kıymetli. Fakat bu aşamada çok önemli bir eşik aşıldı: Artık mücadelenin öncüleri oluşmakta. Adını duymadığımız 150’ye yakın KYK yurdunda ve hatta daha fazlasında bu seferberliğin doğal öncüleri ortaya çıktı ve yurt idareleriyle varılan anlaşmalarla elde edilen kazanımlar, yurtlardaki dayanışmanın embriyonik komitelerin oluştuğunu, yahut oluşma potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Bu noktada elde edilen kazanımların korunması, yaygınlaştırılması ve merkezileştirilmesi için Yurt Dayanışma Komiteleri (YDK) adını önerdiğimiz örgütlenmelere gidilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ve daha da ötesine geçerek aslında embriyonik halde bu tarz komitelerin inşa edilmekte olduğunu iddia ediyoruz. Yurt Dayanışma Komiteleri vasıtasıyla öncelikle farklı illerde farklı tempolarda gerçekleşen eylemlerin merkezî ve bir hedefe yönelik şekilde gerçekleşebileceğini savunuyoruz. Yahut bir yurttaki kazanıma saldırı gerçekleştiğinde, gösteri ve yürüyüş hakkını kullandığı için öğrenciler yurt yönetimi veya polis şiddetine maruz kaldığında bütün bu baskıya ortak bir şekilde karşı çıkılabileceğini savunuyoruz.
Bu önermemiz de aslında bizim yoktan keşfettiğimiz veya yarattığımız bir önerme değil. Hem mevcut hareketin içinden öğrencileri birleştirerek hareketin ihtiyaçlarına cevap vermek için faydalı olacağını düşündüğümüz için, hem de geçmiş öğrenci mücadelelerinden bildiğimiz Öğrenci Temsilci Kurulu (ÖTK) deneyiminden esinlendiğimiz bir çözüm önerisidir bu. 1970’li yıllarda ODTÜ başta olmak üzere birçok üniversitede öğrencilerin sorunlarına çözüm bulmak için bugün bizler gibi harekete geçerek inşa ettikleri ÖTK’ler bizlere de ışık tutuyor. Halihazırda Erdoğan rejiminin baskılarının da etkisiyle olması gerektiği gibi işlemese de ÖTK’ler birçok üniversitede varlığını koruyor. Daha da önemlisi yasal olarak tanınan ve normal şartlar altında her sene seçimlerin yapılması yoluyla önce tek tek üniversitelerden, ardından da üniversite temsilcilerinden oluşacak ulusal konseyin oluşması YÖK yönetmeliğinde hala mevcut bulunuyor. Buradan hareketle KYK yurtlarından avlulara, şehir meydanlarına akan öğrenci hareketini ete kemiğe büründürecek ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak bir talep olarak Yurt Dayanışma Komiteleri’nin inşası ve yasal olarak tanınması için seferber olmalıyız.
Elbette yeni öğrenci hareketinin tek ihtiyacı merkezî bir şekilde hareket etmek ve koordine olmak değil. Yalnızca ortak bir şekilde hareket etmek yetmez, aynı zamanda ortak bir hedefe yönelmek gerekli. Fakat öğrencilerin gündelik ama bir o kadar da yapısal sorunlarını gündeme alan bir mücadele programı da maalesef mevcut değil. Bu programın temeline ise yurtlarda öğrenci denetimi talebinin oturtulabileceğini söylüyoruz çünkü Zeren’in ölümü de, yemekhanelerdeki zehirlenmeler de, kadın öğrencilere yönelik baskılar da bu talep eksenindeki mücadeleyle çözülebilir. Bu talep ekseninde seferber olacak öğrencilerin ihtiyaç duyduğu araç olmaya en uygun adayın da YDK olarak formüle ettiğimiz zemin olduğunu düşünüyoruz.
YDK’lerin formuna dair konuşacak olursak komitelerimizin her sene o yurtta kalan öğrenciler tarafından belli sayıda öğrencinin seçilmesini ve öğrencilerin sorunları için temsilci görevi üstlenecek bir örgütlenme yaratmasını hedefliyoruz. Buradaki temsiliyet ilişkisinin elbette demokratik seçimlere dayanması ve görevini yerine getirmeyen öğrencilerin geri çağırma ilkesi uyarınca bir başka mücadeleci öğrenciyle değiştirilebilmesi oldukça önemli olacaktır. YDK temsilcilerinin tek tek yurtlardan başlamak üzere ardından ulusal bir konsey oluşturması gerektiğini savunuyoruz, bu sayede yurtlardaki ortak sorunlara karşı topyekun bir şekilde hareket edebiliriz.
Burada belki işçi sendikalarının rolünü anımsatmak da yerinde olabilir. Nasıl tek tek işyerlerinde sendika temsilcisi işçiler bulunuyor ve ardından da sendikaları aracılığıyla Toplu İş Sözleşmesi masasına oturarak işverenle yeni dönem ücretleri, çalışma koşulları, vb. belirleniyorsa Ulusal Yurt Dayanışma Komitesi de benzeri bir rol üstlenebilir. Yani yurt bütçelerinin taslaklarından yurtlarda çıkan yemeklere, asansörlerin denetimine ve yurtlara giriş çıkış saatlerine kadar yurtlarda yaşayan öğrencileri ilgilendiren bütün konular taban temayülleri üzerinden şekillenecek talepler ekseninde Toplu Yurt Sözleşmesi (TYS) haline getirilebilir. Bu TYS taslakları, KYK yurtlarında kalan öğrencinin mücadelesiyle Gençlik ve Spor Bakanlığı’yla gerçekleştirilecek müzakerelerde elde edilecek kazanımlara dönüşebilir. Bu sayede herhangi bir yurttaki sorundan bütün yurtlardaki merkezî sorunlara değin, bütün sıkıntılar nitelikli barınma ve eğitim hakkı için birleşmiş bu öğrenci hareketinin mücadelesiyle çözülebilir ve elde edilen kazanımlar sürekliliği sağlanmış bir öğrenci denetimiyle garanti altına alınmış olur.