Aydın’da Kredi Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda ihmaller sonucu arızalanan asansörün düşmesi sonucu Adnan Menderes Üniversitesi öğrencisi Zeren Ertaş’ın yaşamını yitirmesi, Türkiye çapında hemen hemen bütün yurtlarda yaşanan ihmaller zincirini su yüzüne çıkardı. KYK yurtlarını, öğrencilerin ihtiyaçlarının değil ama mali birikimin merkeze alındığı bir çerçevede şirket gibi yönetmeye yeltenen sistemin, bir ihmal cinayeti neticesinde Ertaş’ın hayatını sonlandırması, yurtlarda yaşanmakta olan onlarca başka ihmalin ortaya çıkışının şartlarını hazırladı. Ertaş’ın yaşamını yitirmesini takip eden haftalarda, onlarca KYK yurdundan asansör düşme ve arıza ihbarları alınmasının yanı sıra, öğrencilerin mahkum edilmek istendikleri barınma ve hayat koşulları da teşhir oldu.

KYK yurtlarında kalan yüzbinlerce öğrencinin hayatı, yalnızca bakımları ihmal edilen asansörler nedeniyle tehdit altında değil. Aynı zamanda Saray rejiminin kamu yurtlarına oldukça düşük bir bütçe ayırması; öğrencilerin parasız, sağlıklı ve nitelikli barınma hakkının sağlanması için merkezî bir planlama oluşturulması kapasitesini gösterememesi ve yurtlarda kalan öğrencilerin acil ve yakıcı taleplerine kulaklarını tıkaması da KYK yurtlarında kalan öğrencilerin hayat standartlarının kronik olarak düşmesini ve güvencesizleşmesini beraberinde getiriyor.

KYK yurtlarının odaları azami sayıda öğrenciyle doldurulmak isteniyor ve böylece öğrencilerin bu odalarda sağlıklı ve nitelikli bir yaşam ve çalışma alanı oluşturmaları olanaksız hale getiriliyor. Yemekhanelerde çıkan yemekler sadece doyurucu olmaktan oldukça uzak değil; aynı zamanda bu yemekler gerekli hijyenik şartlar altında üretilmiyor. Dahası yemeklerin kalitesi sürekli bir düşüş halinde. Birçok yurdun tesisat sistemi ya hiç çalışmıyor ya da sürekli arıza yapıyor. Öğrenciler için yeterli sayıda çamaşır makinesi mevcut değil. Sıcak su bulunması ve günün her saatinde çaya ve kahveye erişim bir kriz konusu. İlaçlanması ihmal edilen yurtlar, sağlığı ve uyku düzenini olumsuz yönde etkileyen haşereler ile dolu. Yurtlardaki kırık eşyalar onarılmazken, öğrenciler için yeterli sayıda masa ve dolap yok. Hemen hemen hiçbir yurt psikolojik destek sağlamıyor. Yurtlar ile okullar arasındaki servis sayısı ve sıklığı yeterli olmaktan çok uzakta.

Bütün bunlara ek olarak, KYK yurtlarında kalan öğrenciler yurt yönetimlerinin polisiye baskıları ve tehditleriyle yüzleşmek durumunda kalıyorlar. Bir öğrencinin gündelik yaşamının düzenine ve aynı zamanda sosyal ve kültürel faaliyet hakkına aykırı olan yurtlara giriş ve çıkış saatleri düzenlemesi, öğrencilerin üzerinde bir sopa gibi sallandırılıyor. Öğrencilerin sosyal ve kültürel hayatla ve ihtiyaçlarıyla olan temaslarını sonlandırmayı hedefleyen bu saat uygulamasına uymayan öğrenciler yurttan atılmakla veya velilerine şikayet edilmekle tehdit ediliyor.

Ancak söz konusu olan yalnızca sorunlar ve baskılar değil. Bu sorunların çözülmesi ve baskıların ortadan kaldırılması uğruna başlayan bir öğrenci seferberliği de mevcut. Ertaş’ın trajik kaybının ardından, 150’ye yakın KYK yurdunda kitlesel eylemler yapıldı ve forumlar örgütlendi. Bu eylemler ile forumların sonucunda birçok yurtta kazanımlar elde edildi. Bu kazanımların arasında asansör bakımlarının düzenli yapılması, yemekhanelerde öğrenci denetimine yer verilmesi, odalarda birlikte kalan öğrenci sayılarının azaltılması, servis sayılarının artırılması, ilaçlanma yapılması, kırık eşyaların onarılması, sıcak suyun temin edilmesi, hijyenik şartların iyileştirilmesi, psikologların işe alınması, eylemlere katılan öğrenciler hakkında soruşturma açılmaması gibi talepler var.

Bu, yaşamlarını ve haklarını savunmaya ve onları iyileştirmeye kararlı yeni bir kitlesel ve mücadeleci öğrenci hareketidir. Bu kitlesel ve mücadeleci öğrenci hareketinin nesnel amacı, yurtlardaki yüzbinlerce öğrencinin insanca yaşam koşullarına kavuşturulması ve bunun için, en uygun araçlar ve programla bir seferberlik örülmesidir. Bizler, Zırhlı Tren’i oluşturan öğrenciler olarak, ilk günden bu yana bu hareketin bir parçası olduk, seferberlikler ve forumlar içinde yer aldık, bulunduğumuz alanlarda eylemler örgütledik ya da eylemlerin örgütlenmesine dahil olduk, sıra arkadaşlarımızla birlikte tartıştık. Bundan sonraki süreç için de kendimizi bu hareketin bir parçası olarak görüyoruz ve bu hareketin ilerlemesi, amaçlarına ulaşması için var gücümüzle çalışmayı öngörüyoruz.

Biz bu bağlamda, bu yeni öğrenci hareketinin bir mücadele perspektifi ve planıyla donanmasının, onun başarısı için vazgeçilmez bir koşul olduğu görüşündeyiz. KYK yurtlarının yönetimleri daha şimdiden, verdikleri sözleri tutmayarak eylemlere katılan öğrencileri yurtlardan atmaya ve onlar hakkında soruşturmalar açmaya başladı. Yüzlerce yurtta, bahsini ettiğimiz yakıcı ve yaşamsal sorunlar varlığını sürdürmekte. Her geçen gün bu sorunların kapsamı ve yakıcılığı daha da derinleşiyor ve yüz binlerce öğrencinin hayatını olumsuz bir şekilde etkilemeyi sürdürüyor. Bu yeni doğmakta olan kitlesel öğrenci hareketinin sönümlendirilmesi ve hedeflerine ulaşamaması için Saray rejiminin ve KYK yönetiminin bir planı var.

Onların bir planı var, peki ya bizim?

Bizim de bir plana ihtiyacımız var. Bu plan, öğrencilerin en acil ve yakıcı taleplerini merkezine alan ve bu talepler çerçevesinde öğrencilerin seferber olmasını ve mücadele etmesini öngören bir mücadele planı olmalı. Ancak 150’ye yakın yurtta, birbirlerinden ayrı ve kopuk bir şekilde ortaya çıkmış olan, bu nedenle de ulusallaşamayan ama izole kalan yerel mücadeleleri birbirleriyle ilişkilendirecek, onları birleştirecek ve onlar arasındaki koordinasyonu sağlayacak olan ortak bir mücadele planı altında, insanca yaşam koşullarına ulaşmayı hedefleyen hareketimiz başarıya ulaşabilir.

Şu gerçeği vurgulamanın önemli olduğu kanaatindeyiz: Bir yurttaki sorunlar, yalnızca o yurdun sınırları içinde çözülemez. Yüzleştiğimiz sorunlar sistematik bir karaktere sahip, yani sistemden kaynaklanıyorlar ve yapısallar. Bu sorunlar, her yerelin kendine özgün sorunları değil; tam tersine bunlar, sistemin kendisinden doğuyorlar ve her yurdun kendine özgün şartlarının prizmasından geçip farklı biçimler alabiliyorlar. Ancak sorunların kaynağı aynı yerde: Toplumsal ihtiyaçları değil, kâr etmeyi ve servet biriktirmeyi merkezine alan ve öğrencilere söz, yetki ve karar hakkı tanımayan sistem.

Yerel mücadeleler ise ancak bir ulusal mücadele planı altında birleşebilirler. Bu plan, bize eylemlerimizde ve forumlarımızda yol gösterebilecek olan bir pusula işlevi görebilir. Bu plan etrafında farklı yurtlardaki mücadeleler arasındaki koordinasyon kurulabilir ve böylece birbirlerinden kopuk olarak gerçekleşmekte olan mücadeleler, eşzamanlı bir şekilde ve ortaklaştırılmış talepler etrafında mevzi kazanabilir.

Bu bakımdan en acil ihtiyaçlarımız, yüzleştiğimiz sorunlar ile bu ihtiyaçların ve sorunların çözümlerini ifade eden hedeflerimiz arasında bir köprü kuracak olan taleplerimizi hazırlamalıyız. Bu hareketin bir parçası olan Zırhlı Tren’den öğrenciler olarak, aşağıdaki taleplerin, mücadelelerimizin birleştirilmesinde ve hareketimizin nesnel amaçlarına ulaşmasında bizlere yol göstereceğine, bizleri birleştireceğine inanıyoruz.

– Yurt Dayanışma Komiteleri’mizi inşa edelim.

Bütün mücadeleler, aynı zamanda bu mücadelelerin temsil organlarına ihtiyaç duyarlar. Hiç şüphe yok ki, bu mücadele organları demokratik olmalıdır. Biz bu bakımdan, yurtlardaki bütün öğrencilerin katılımına açık olan, içinde sorunların ve çözüm önerilerinin paylaşıldığı ve tartışıldığı, bir karar alma ve temsiliyet mekanizması olarak işleyecek, kitlesel ve mücadeleci Yurt Dayanışma Komiteleri’ni inşa etmeyi öneriyoruz. Bu Yurt Dayanışma Komiteleri’nin, tıpkı üniversitelerdeki Öğrenci Temsilciliği Kurulu (ÖTK) gibi yasal bir varlık olarak tanınmasını; Yurt Dayanışma Komiteleri’nin bütün öğrencilere açık olmasını; komitelerin yönetimlerinin demokratik seçimlerle belirlenmesini; bütün öğrencilerin oy hakkının olmasını ve seçilen temsilcilerin, görevlerini yerine getirmedikleri taktirde, onu seçen öğrenciler tarafından derhal geri çağrılabilmesini savunuyoruz.

  • Yurtlarda insanca yaşamak için kaynak var.

Taleplerimizi dile getirdiğimizde en sık karşılaştığımız itiraz, bu taleplerin yerine getirilmesi için yeterli kaynağın olmadığı yönünde. Ancak bu doğru değil: Kaynak var. Diyanet İşleri’ne, vergi affı üzerine vergi affı alan milyonlarca dolarlık şirketlere, Yap-İşlet-Devret’lere, bankalara kaynak var da, öğrencilere mi yok? Bu yalana karnımız tok. Kaynak yok diyenler, hesap defterlerini açsınlar. Açsınlar ki birlikte görelim, hangi kaynakların hangi gerekçelerle israf olacak şekilde harcandığını. Kaynak yok diyenler, yurtların denetimini ve kaynakların dağıtımının yönetimini öğrencilere ve onların Yurt Dayanışma Komiteleri’ne bıraksın. Biz yönetiriz ve insanca bir yaşam için gereken kaynağı buluruz.

  • Yurtlarda öğrenci denetimi.

Öğrencinin sorununu öğrenci çözer. Asansörlerin bakımını, yemekhanede yemeklerin hazırlanma sürecini, yurtlara giriş-çıkış yönetmeliğinin demokratikleştirilmesini, yurtlarda ihmal edilen bütün yakıcı sorunların üzerine gidilmesini, insanca yaşayacak koşulların hazırlanmasını öğrenciler denetlemeli. Bu nedenle yurtlarda öğrenci denetimi olmasını talep ediyoruz. Bu denetimin organlarının, bütün öğrencilerin katılımına açık olan ve yasal olarak tanınmasını talep ettiğimiz Yurt Dayanışma Komiteleri olmasını öneriyoruz. Yurt Dayanışma Komiteleri’nin öğrencileri ilgilendiren bütün konularda ve özellikle de ekonomik kaynakların paylaştırılması ve kullanılması konusunda söz ve yetki sahibi olmasını ve karar verici mercii olmasını istiyoruz.

Öğrencilerin kendilerinin yönetimde olacağı yurtlar; piyasaların kaosuna ve kâr etme mekanizmalarına terk edilmeyen ama aksine rasyonel ve bilimsel ölçütler üzerinden planlanmış kaynak yönetimi; bütün sınıfsal, etnik, cinsel, dinsel ve kültürel ayrımcılık ve baskı mekanizmalarının ortadan kaldırılması; sosyal, kültürel ve bilimsel olarak öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmesine uygun şartların hayata geçirilmesi; öğrenci refahını yükseltmeye adanmış bir programın hakim kılınması: Zırhlı Tren’in çağrıcılığını yaptığı mücadele programının mantıksal sonuçları ve hedefleri, işte bunlardır.

Önceki İçerikODTÜ: “Sadece Yaşamak Değil, İnsanca Yaşamak İstiyoruz! İmzala, İmzalat”
Sonraki İçerikYurt Dayanışma Komiteleri’mizi inşa edelim