Sınıfı geçince sınıf atlanır mı?

Sınıf atlamak kavramından çokça bahsediyoruz fakat bu yazının anlaşılabilmesi için kavramı biraz açmaya ihtiyacımız var. Bizce kapitalist toplumda temel olarak daimi çatışma içinde bulunan iki sınıf var. Biri sermayeyi, yani üretim araçlarını ellerinde bulundurarak kendi emeklerini kullanmadan fakat başkalarının emeklerini sömürerek yani, başkalarının emeklerinin artı değerlerinin bir kısmına –üretim araçlarının mülkiyeti vesilesi ile- el koyarak yaşamlarını sürdüren sermayedarlar sınıfı yani burjuvazi. Ötekisi ise üretim aracı mülkiyetine sahip olmayan fakat yaşamak için emek gücünü bir sermayedara kiralamak zorunda olan bireylerden oluşan işçi sınıfı yani proletarya. Bu iki sınıf konumları gereği uzlaşmaz bir çatışma halindeyken bunların arasında kalan geçinmek için kendi emeğini ‘sömüren’ küçük-burjuvazi dediğimiz çok çeşitli kesimlerden oluşan bir sınıf da mevcut; örneğin dükkânının başında duran küçük esnaflar veya zanaatkârlar ya da ufak toprak sahibi çiftçiler.

Pekiyi biz hangi sınıftayız? Öğrenciler genel olarak içerisinde bulundukları ailelerin sınıfsal kimliklerini uzun bir süre çoğu zaman da hayat boyu taşırlar. Birkaç ufak örnekle netleştirelim aileniz herhangi bir işte çalışarak, yani emek gücünü bir patrona veya devlete kiralayarak toplam altı bin lira kazanıyor. Bunun beş bin beş yüz lirasını bir aylık masraf olarak harcıyor, geriye kalan beş yüz lirasını zor zamanlarda harcamak için saklıyor ve bu miktarı eğer kötü bir zamanda kaybetmezse örneğin arabasını değiştirmek için kullanıyor ya da araba satın almak. Aileniz ve dolayısıyla siz de işçi sınıfının yani geçinmek için emeğinden başka varlığı olmayan bir sınıfın parçasısınız. Örneğin ebeveynlerinizden birisi lise öğretmeni diğeri akademisyen olabilir yaklaşık olarak yukarıdaki meblağda gelirleri olacak; işçi sınıfının parçasısınız. Aileniz on bin lira kazanıp hayat şartları nedeniyle dokuz binini –bir kısmını lüks mallara da olsa- harcamak zorunda kalıyorsa yine işçi sınıfının içerisindesiniz. Eğer aileniz kendi işini yönetiyorsa, mesela ufak bir kafesi varsa küçük burjuvaziye dâhil olursunuz. Bu çok çeşitli durumlarda kendini gösterebilir. Ebeveynleriniz doktor ve kendi muayenehanelerini işletiyorlarsa küçük-burjuvazinin bir parçasısınız ya da kendilerine ait bir atölyede terzilik/dokumacılık yapıyorlarsa yine küçük-burjuvaziye dâhil olurlar. Bununla birlikte ebeveynleriniz doktor olup bir hastane patronuna emek gücünü kiralayarak geçiniyorsa işçi sınıfına dâhil olabilirler.

Şimdi sınıf atlamaktan ne anladığımıza bakalım. Adı üzerinde atlamak yukarı doğru hareketi içeriyor. Yani proletaryadan küçük-burjuvaziye, oradan da burjuvaziye doğru bir hareketi. Pekiyi bu nasıl mümkün? Varlığından haberdar olmadığınız burjuvaziye mensup bir aile büyüğünden bir günde miras kalmayacaksa epeyce zor. Kapitalizm teoride sınıf atlamayı imkânlı kılar. Bunun önüne doğrudan doğruya bir engel olarak konmuş yasa veya yönetmelik yoktur. Fakat sermayenin genel yasaları sınıf atlama imkânını gittikçe zorlaştıracak biçimde işlerler. Her şeyden önce işçi sınıfına mensupsanız sermaye biriktirmeniz gerekir ki bu sermaye ile başkalarını çalıştırıp geçinebilesiniz. Aynı şekilde küçük burjuva da işletmesini büyütmeli ve altında çalışacak işçiler almalı ki kendi çalışmasın; bu da sermaye biriktirmeye tekabül eder.

O zaman şimdi asıl konumuza dönelim; üniversite mezunu olmak yüksek lisans ya da doktora yapmak sınıf atlamaya tekabül eder mi? Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri bunun tam aksine işaret ediyor. Enflasyon ile birlikte hayat giderek pahalılaşırken bu pahalılaşmayı karşılayacak gelir yükselişi oranının en az olduğu grup üniversite mezunları. TÜİK’in verilerine göre 2013-2016 yılları arasındaki 3 yıllık gelir artışı Türkiye çapında %44,7 olarak gerçekleşmiş. 2013-2017 Ocak ayları arasındaki enflasyon oranı ise %38,29. Bu yıllar işçi sınıfının önceki yıllarda kaybettiği gelirlerin ufak bir miktarını geri aldığı döneme denk geliyor olabilir veya ücret artışı içerisinde sermayedarların verileri geçiyor olabilir. Fakat asıl önemli nokta şu ki okuryazar olmayanlarda gelir artışı %54,1, bir okul bitirenlerdeki gelir artışı %58,7, lise altı eğitimlerdeki gelir artışı %44,4 ve lise ve dengi okul mezunlarındaki gelir artışı %42,4 iken üniversite mezunlarındaki gelir artışı yalnızca %28,1’de kalmış durumda. Demek oluyor ki sermaye birikimi yapması yani sınıf atlaması en zor kesim üniversite mezunları. Aksine üniversite mezunları var olan toplumsal ve ekonomik konumlarını kaybetmek ile karşı karşıya. Bir diğer deyişle üniversite mezunları ya işçi kalmakta ya da işçileşmekte.