13 Ocak Cuma günü, gelecek yıldan itibaren ilk ve ortaöğretimde uygulanması planlanan yeni müfredat taslağı kamuoyuna açıklandı. Müfredat taslağı anayasa ve başkanlık tartışmaları nedeniyle gündemi yeteri kadar meşgul edememiş olsa da konu önemli. Zira iki konunun birbirleri ile olan bağları inkâr edilemez. Kendi itaatkâr ve dindar neslini yaratmak isteyen hükümet müfredatı kendi amaçları doğrultusunda değiştirmeye çalışmakta.
Son yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) testinde Türkiye’nin 72 ülke arasından 50. sırada yer alması da “kindar ve dindar nesil” kavramının “vasıfsız nesil” kavramını da kucakladığını gösteriyor. PISA’daki sonucun ardından Milli Eğitim Bakanının yaptığı açıklama ise komik ve trajik: “Fen lisesi öğrencilerinin aldığı puan 534’tür. Yani sadece fen lisesi öğrencileri katılsaydı ilk 3 derecede olurduk.” İmam Hatiplerin PISA’da en düşük puan alan okullar olduklarını hatırlatmak yerinde olacaktır. Müfredat değişikliğinin nedeni hükümet tarafından PISA testi sonuçlarının geçtiğimiz seneye göre daha düşük çıkması olarak gösterilmekte. Hükümetin buna çözümü ise ders kitaplarından ve ders içeriğinden evrim teorisini kaldırmak, yerine pek çok dersin ‘değerler’ başlığı altına cihat kavramını eklemek oldu. Yeni müfredata göre 8. sınıfta “Allah’a kulluk ve ibadet” ünitesi başlığı altında “Allah yolunda mücadele: Cihat” konusu başlı başına işlenecek.
Hükümet veya Milli Eğitim Bakanlığı, yaptığı müfredat değişikliğinin amacının PISA testi sonuçlarını yükseltmek olduğunda samimi ise PISA testindeki soruları bir daha okumaları gerekmekte. Fakat artık bu bahaneler kimseye inandırıcı gelmekte. Hükümet her şeyden önce eğitim sorunu ile ilgili çözüm üretebilecek yeteneğe ve iradeye sahip değil. Bugüne kadar eğitim alanı hükümeti yalnızca para kazandırdığı ölçüde ilgilendirdi. İşçi sınıfının yıllarca mücadele ederek bir kısım ilerleme kaydettiği nitelikli ve parasız eğitim hakkı seksenlerde önü açılan neoliberal politikalar tarafından giderek geriletilmekte. Bu hakkın son kırıntıları AKP hükümeti ile birlikte işçi çocuklarından alınmış durumda. Türkiye’de bugün yüksek ücretler vermeden ortalama bir eğitim almak imkânsız hale gelmiş durumda.
Sermayenin iştahını kabartan eğitim sektörünün hükümet için ikili bir rolü var. Burjuvazinin sermaye birikimi sorununu aşmak adına özelleştirilmelerin yapılması ve eğitim kurumlarının kâr amacı güden şirketlere döndürülmesinin yanında hükümet de eğitim üzerindekini tekelini kullanarak yeni yetişen nesillerin niteliklerini belirlemekte.
Daha önce de söylediğimiz gibi bu müfredat Milli Eğitim Bakanlığı’nın beceriksizliği ile itaatkâr ve dindar nesil yetiştirme hevesinin bir birleşimi. Bu müfredat değişikliği ‘Cumhurbaşkanı olup idamı getirmek’ isteyen nice çocuk yetiştirecek. Bu müfredat Türkiye’nin PISA testi sonuçlarını geriye götürecek. Türkiye halkları arasında kin ve nefret tohumları ekmeyi amaçlayan bu müfredat kabul edilemez. Başta eğitim alanındaki bütün sendikalar olmak üzere her tür öğrenci, veli ve öğretmen örgütü bu müfredata karşı çıkmalıdır.