Gazetemiz Zırhlı Tren’in Nisan sayısının kapağı “Başka bir gelecek mümkün: İlk adım Hayır” manşetiyle referandumda başkanlığı durdurma çağrısı yapıyordu. 16 Nisan akşamı sandıklardan her ne kadar “Hayır” da çıkmış olsa, saray rejimi bu sonucu Yüksek Seçim Kurulu (YSK) eliyle bir hile ve aldatmaca organize ederek fiilen geçersiz saydı. Mühürsüz zarfların yaklaşık 2.5 milyon “Evet” barındırması, Kürt illerinde eli silahlı kuvvetlerin ve çetelerin müşahitliğe izin vermemesi ve siyasal denetimin eksik kaldığı başka birçok ilde art arda “Evet” basılan oy pusulalarının videolarının ortaya çıkmış olması, aslında eşitsiz şartlarda gerçekleşen kampanya sürecinin galibinin “Hayır” olduğunu da ilan etmiş oldu. Anadolu Ajansı’nın açıkladığı veriler “Evet”in %51,4, “Hayır”ın ise %48,6 olduğu söylüyor. 2.5 milyon “Evet” basılı mühürsüz (yani hukuksuz!) zarfı bu denklemden çıkardığınızda Türkiye toplumunun başkanlık rejimine kararlı ve net bir şekilde “Hayır” demiş olduğu görülebilir.

Ancak iktidar ve medya organlarını elinde tutanlar, 16 Nisan akşamı yarattıkları hukuksuz fiili durumu kesintisizleştirerek Pirus zaferlerine gölge düşürmeme peşindeler. Bu sebeple Nisan sayımızın kapağından yola çıkarak çağrımızı yenilemenin ve bir sonraki seviyeye taşımanın doğru olduğunu düşündük: Başka bir gelecek mümkün, “Hayır”ımızı savunmaya, dayanışmaya ve mücadeleye! Zira “Hayır” diyerek ilk adımımızı attık, şimdi sıra yürüyüşümüzü sağlamlaştırmakta!

Sosyalist bir gençlik grubu olarak şunun farkındayız ki kuşağımız sandık yorgunudur. Sadece 2010’dan 2017’ye dek üç genel seçim, bir yerel seçim, bir cumhurbaşkanlığı seçimi, iki tane de referandum yaşadık. Bu, herhangi bir kuşağın “demokrasi ile imtihanı” düşünüldüğünde çok daha yoğun ve yorgun bir sürece işaret ediyor. Bütün bu seçimlerde kuşağımız, kendi demokrasisini savunamayacak derecede aciz olan patronların yapmaya cesaret edemediklerine cüret etti ve sandıkları boş bırakmadı. Otobüs bileti alıp memleketinde oy kullanabilmek için para biriktirdi, müşahit oldu, sayımları terk etmedi, YSK kapılarında bekledi, itiraz etmek için dilekçeler hazırladı. Söylemeye gerek yok ki saray rejimi son seçim hilesiyle beraber sandık yorgunu olan kuşağımızda, sokakların sandıklardan daha güçlü olduğu ve sokakları kontrol edenin geleceği elinde tuttuğu yönündeki ilerici kırılma bağlamında bir eğilim yaratmıştır.

Bu kırılma doğrudur ve cesaret vericidir. Türkiye’nin iktidar merkezleri olan kentlerde referandumda açık bir hezimete uğrayan saray rejimi, yine bu kentlerde vuku bulan kitlesel seferberliklerle karşı karşıyadır. Kuşağımız her yerde demokratik mevzilere sahip çıkmak, hatta bu mevzileri ileri taşımak için sokaklara ve meydanlara çıkmakta, çağrısının yankı bulması için mücadeleyi sürekli hale getirmektedir. Bu çağrının bir parçası olan bizler sınıf arkadaşlarımızı, stajlarda yanımızda çalışanları, atölyelerde karşımızdaki bantlarda ter dökenleri, gelecek kaygısıyla evine kapananları yanımızda birlik olmaya, aramızda bölünmemeye, dayanışarak mücadele etmeye çağırıyoruz. Sarayın alamet-i farikası olan Olağanüstü Hal’in ve KHK’larla yönetmenin çöpe atılması için, geleceğimizi başkanlık meraklılarının ellerinden söküp almak için, işimizle ve aşımızla bizi tehdit edip rızamızı teslim etmemizi isteyenlerin ve geleceğimizle birlikte oylarımızı da çalanların yargılanması için “Hayır”ımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz. Gelin onların yaratmış oldukları fiili durumun karşısına kendi fiili durumumuzu koyalım: Gelecek her yerde bize aittir!

CEVAP VER