İlköğretimden üniversiteye kadar eğitim hayatınızda sorunsuz, okula gitmekten zevk aldığınız bir yıl yaşamadınız mı? Karşınıza çıkan sorunlar her geçen gün daha yakıcı hale mi geliyor? Eğer bu sorulara ‘evet’ diyorsanız dünyadaki öğrencilerin büyük çoğunluğuyla aynı kaderi paylaşıyorsunuz. Ne kadar çalışkan bir öğrenci olursanız olun, ne kadar iyi okullara giderseniz gidin yeterince paranız yoksa bir şeyler mutlaka ters gidecektir. Hele ki kapitalizmin 8 senedir ekonomik kriz içinde olduğu bugünlerde üniversiteye cepleri dolu gitmekten başka şansı olan var mı? Ya üniversiteye ya da üniversiteye hazırlık kurslarına -sadece sınavlara girebilmek için verilen paraları saymıyorum bile- harcanan onca paranın ardından ise genelde bizleri bekleyen şey işsizlik ya da düşük ücretli uzun çalışma saatleri olan bir iştir.
Üstelik bu durum ülkemize özgü de değil; zira burjuvazinin krizden çıkış için önerdiği yol her şeyin özelleştirilmesi ve kâr odaklı şirketlere dönüştürülmesi, buna eğitim kurumları da dâhil. Tabi ki kâr amacı gütmeyen devlet üniversiteleri de dünyada ve ülkemizde mevcut. Hükümetlerin bu yarı kalifiye işçi yaratma merkezi olarak gördükleri kurumlar için genelde iki planı olur: ya bir şekilde özelleştirmek -eğer bu mümkün değilse en azından mütevelli heyetlerine/senatolarına patronları sokmak- ya da toplanabildiği kadar yüksek miktarda harç toplayıp bu paranın hesabını üniversite öğrencilerinden sır gibi saklamak. Sonuçta eğitim bir amaç değil araca dönüşür: Ya patronlara doğrudan para kazandıran bir işletme ya da patronların sahip olduğu kârlı işletmelerde çalışacak nitelikli işçilerin üretildiği bir kurumdur veyahut ikisi birden. Tabi ki birbirine karşıt iki toplumsal sınıfın biri için iyi olan diğeri için kötüdür. Örneğin işçiler maaşlarını arttırabilirlerse patronların eline geçen para azalmış olur. Haliyle üniversite kâr odaklı bir işletmeye dönüştürülürse, işçiler ile patronlar arasında yaşanan hikâye öğrenciler (ki öğrenciliğe pek çok sınıf dâhildir: çalışarak okuyan, okulu bitene kadar ailesinden destek alabilen fakat ardından derhal işe girmesi gereken, kısacası ailesi fabrikalar, konutlar, işletmeler vb. sahibi olmayan pek çok öğrenci, işçi sınıfının bir parçasıdır ya da en azından bu yolda ilerlemektedir, öte yandan ailesinin yeterli mülkiyeti olan öğrencilerin genelde tuzu kurudur. Biz burada ezici çoğunluğu oluşturan ilk kesimin sorunlarından bahsediyoruz) ile patronlar arasında yaşanıyor. Üstelik tüm dünyada! ABD ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nde yaşanan son öğrenci seferberlikleri bunun en açık örneği.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde harçlara %10,5 zam
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde üniversite yönetimlerinin öğrenicilerle görüşmeyi bile gereksiz görerek 2015-2016 eğitim dönemi için harçlara yapacağını duyurduğu zam oranı %10,5. Johannesburg kentindeki Witwatersrand Üniversitesi’nde öğrencilerin harçlara yapılacak zamma karşı tepkisi üniversitenin kapılarına kitlesel bir şekilde oturarak dersleri boykot etmek oldu. Üniversite’nin Öğrenci Temsilciliği Meclisi tarafından düzenlenen eylemde zam kararının iptal edilmesini talep eden öğrenciler “Bizi öldürün ancak buradan gönderemezsiniz” şeklinde slogan attı. Öğrenci Temsilciliği Meclisi tarafından yayımlanan harç artışını “fakir öğrencilere dayatılan kasıtlı ve dışlayıcı bir karar” olarak nitelendiren bildiride ‘’Witwatersrand Üniversitesi işletme değildir ve belli bir azınlığın çıkarlarına göre yönetilemez. Yönetimin finansal sorumluluk ve şeffaflıktan uzak tavrından bıktık’’ ifadelerine yer verildi. Johannesburg’da başlayan öğrenci seferberlikleri ülke geneline yayıldı. Wits, Cape Town, Fort Hare, Rhodes, Stellenbosch gibi 14 üniversitede öğrenci ve üniversite işçilerinin grev, işgal, boykot ve direnişleri nedeniyle derslere ara verildi. Meclise yürümek isteyen öğrencilerle polis arasında ise çatışmalar yaşandı. İşçi sınıfının ve siyahların büyük bölümüne hâlihazırda kapalı olan üniversite kapıları siyah vatandaşların ekonomik gücünün çok üstünde belirlenen bu harçla daha da sıkılaştırılmak isteniyor. Öğrenci seferberlikleri daha şimdiden bazı bölgelerde işçi hareketi ile birleşti.
ABD’de öğrenciler üniversite harçlarına isyan etti
ABD eğitim sistemi üniversite eğitiminde öğrencileri borç bataklığına sürüklemesiyle son zamanlarda çok ünlendi. Ülke genelindeki toplam eğitim kredisi borcunun 1 trilyon 200 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor. Ülkede üniversitelerin kapısı, harçları ödeyemeyecek durumda olan bazı öğrencilere hayatlarını şirketlere veya bankalara satmaları karşılığında açılmış durumda. Anlaşma basit; öğrenim hayatın boyunca herhangi bir kâr odaklı kuruma borçlan o da hayatının geri kalanında ‘parasını’ faiziyle almak için yakana yapışsın. Devlet üniversitelerindeki fahiş zam miktarları da hesaba katıldığında çoğu öğrencinin okumak için tek seçeneği borçlanmak. İşte bundan dolayı geçtiğimiz ay başta New York Şehir Üniversite’si olmak üzere 100’den fazla üniversitede öğrenci protestoları yaşandı. “Milyon Öğrenci Yürüyüşü” adı verilen eylemlere katılan öğrencilerin üç talepleri var: Devlet üniversitelerindeki harçların kaldırılması, eğitim kredisi borçlarının iptal edilmesi ve kampüslerde çalışanların saat ücretinin en az 15 dolara yükseltilmesi.