Hatırlanacağı gibi, 13 Kasım 2015’te IŞİD’in Paris’te gerçekleştirdiği ve 130 kişinin yaşamını yitirdiği bir dizi saldırı üzerine Fransız hükümeti, saldırganların ülke genelindeki hücrelerini çökertmek ve olası yeni saldırıları önlemek amacıyla olağanüstü hal ilan etmişti. Ulusun birliği ve devlet güvenliği gibi şovenist söylemlerle meşrulaştırılmaya çalışılan olağanüstü hal uygulamasının hizmet ettiği gerçek amaç çok geçmeden ortaya çıktı. Valls-Hollande hükümeti, Paris saldırılarını bir fırsata çevirerek olağanüstü hal uygulamasını kemer sıkma politikalarını hayata geçirmek ve bu politikaya muhalefet eden tüm demokratik çevreleri zor yoluyla bastırmak için kullandı.
Nitekim üniversitelerde öğrencilerin örgütlenme ve ifade özgürlüklerini kullanmaları aylardır engelleniyor. Örneğin, Sorbonne Nouvelle Paris III Üniversitesi’nde öğrencilerin okula giriş ve çıkışları, özel güvenlik görevlileri marifetiyle sıkı bir denetime tâbi tutuluyor; yasal öğrenci sendikalarının toplantıları zor yoluyla dağıtılıyor, duvarlara asılan afişler yırtılıyor. Gençliğin karşılaştığı baskılar bunlarla sınırlı değil. Yine Paris III Üniversitesi’nde bir öğrenci sendikası temsilcisi okul içinde el ilanı dağıttığı gerekçesiyle özel güvenlik görevlileri tarafından yaka paça okuldan atıldı. Diğer üniversitelerde de benzer baskıcı uygulamalara rastlanmak mümkün.
Her türlü toplumsal muhalefetin bastırılmaya çalışıldığı bu ortamda, eğitim hakkı başta olmak üzere sosyal haklar, kamu harcamalarının azaltılması yoluyla sınırlandırılıyor. Nitekim Fransa’nın en önemli mühendislik okulu olan Paristech’te olağanüstü hal uygulaması bahane edilerek kütüphanenin çalışma saatleri önemli ölçüde azaltıldı. Bunun üzerine yüzlerce öğrenci okul meclisi adı altında bir araya gelerek okul yönetiminin uygulamalarına karşı ortak bir tutum aldı. Öğrenci temsilcileri ile okul yönetimi arasında yapılan birçok görüşmenin ardından öğrencilerin talepleri yönetim tarafından koşulsuz olarak kabul edildi. Böylece kütüphane başta olmak üzere okulun verdiği tüm hizmetler olağan saatlere yeniden alındı.
Bahsedilen bu öğrenci mücadeleleri üniversitelerle sınırlı değil. Öğrenciler kendi okullarındaki eğitim hakkı, ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkına saldıran yönetimlere karşı mücadele verirken, bir yandan da ülke gündemini yakından izliyorlar. Ülke genelinde onlarca üniversitede öğrenciler, olağanüstü hal uygulamasını tartışmak için ortak toplantılar almaya başladılar. Örneğin, Mirail Üniversitesi’nde öğrenciler oybirliğiyle olağanüstü hal uygulamasının k a l d ı r ı l m a s ı için hükümete çağrı yapılması yönünde bir karar aldılar. Alınan diğer kararlar ise şöyle: Fransa’nın Ortadoğu’ya müdahalesinin sona erdirilmesi, demokratik hakların kullanımı karşısındaki engellerin kaldırılması, askeri harcamaların azaltılarak sosyal hakların finanse edilmesi… Dahası öğrenciler, 3000 kişinin işten çıkarmayı öngören Air France’ın direnişteki işçilerine ve grevdeki sağlık çalışanlarına desteklerini ilan ettiler.
Ülkemizde özellikle İstanbul Üniversitesi’nde alışıldık olan anti demokratik uygulamaların demokratik bir ülke olarak görülen Fransa’da uygulanması, ister burjuva demokrat ister yarı demokratik olsun tüm rejimlerin, sermayenin çıkarları söz konusu olduğunda demokratik hak ve özgürlükleri bir kenara attıklarının bir göstergesidir. En nihayetinde, tüm demokratik makyajların ötesinde bu hükümetler sermaye sınıfının çıkarlarını temsil ediyorlar ve bu çıkarları korumak için yapamayacak şeyleri yoktur. Ne var ki, Fransa işçi sınıfı ve gençliği, önemli bir örgütlenme geleneğine ve mücadelelerle dolu bir toplumsal hafızaya sahip. Bu nedenle sınıfımızın bu direnişi sürdükçe onu yenilgiye uğratmak hiç kolay olmayacaktır.