Yeni YÖK Yasası, AKP tarafından 8 Nisan 2020 tarihinde TBMM’ye sunuldu ve 15 Nisan 2020’de de 290 oyla kabul edildi. “7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” başlığıyla bilinen metin, 17 Nisan’da Resmi Gazete’de yayımlandı.

Yeni yasanın, koronavirüs pandemisiyle birlikte fiilî bir krize sürüklenmiş olan eğitim sisteminin en yakıcı ve acil sorunlarına dair hiçbir çözüm önerisinin olmaması, ilk dikkati çekenler arasında. Pandemiyle beraber binlerce üniversitenin bu ve buna benzer salgınlara karşı hem sağlıklı ortamların/sınıfların yaratılması, hem de eğitimin nitelikli bir şekilde sürdürülmesi açısından yetersiz olduğu açığa çıkmış; hem de milyonlarca öğrenci barınma ve nitelikli eğitim hakkından mahrum olmuştu. Sadece devlet üniversitelerinin değil ama vakıf üniversitelerinin de eğitimin sürdürülmesi noktasında teknolojik olarak yetersiz kalmış olması, ek olarak üniversite bileşenlerinin, özellikle de okul işçileri ile eğitimcilerin bu süreçte karşılarına çıkan zorluklar, yasanın konusu olamamış gibi gözüküyor.

Bunun haricinde yeni yasayı inceleyen hukukçular, yeni kanunun akademisyenler ile bilimsel araştırmanın özgürlüğünü kısıtlama noktasında önemli adımlar attığını söylüyorlar. Yeni yasaya göre öğretim elemanlarının “maiyetindeki elemanların yetiştirilmesinde özen göstermemek”, “görevi sırasında amirine sözle saygısızlık etmek” ya da “usulsüz müracaat veya şikâyette bulunmak” gibi eylemleri artık disiplin cezaları almaları için yeterli olacak. Bu tip bir yasal düzenlemenin açık, net ve nesnel olmadığı; yani üniversite otoritelerinin keyfîliğine açık olduğu ortada. Disiplin cezaları için başvurulacak bir objektif ölçüt ortaya konulmazken, aslında rejim muhalefeti öğretim görevlilerinin disiplin cezası almasının önü açılıyor.

Yeni yasanın bir başka önemli tarafı AR-GE çalışmalarında ortak araştırma merkezlerinin kurulmasının önünün açılmış olması. Bu düzenlemeyle birlikte devlet üniversitelerinin de, AR-GE merkezlerinde kristalize olan ve kapitalist sanayinin piyasa ihtiyaçlarına endekslenen araştırmalara yedeklenmesi öngörülüyor. Böylece, bu sefer daha farklı bir kapıdan, devlet üniversitelerinin bilimsel araştırma potansiyelleri, piyasa gereksinimlerine indirgeniyor.

Bu anlayışın bir sonucu olarak, üniversitelerin ulusal ve uluslararası projelere katılımı için Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın uygun görüşü şart koşuluyor. Yasaya göre bu bakanlıkların uygun görüşü uyarınca üniversitelerin ulusal veya uluslararası kuruluşlar tarafından desteklenen projelerine, toplam proje bedelinin yüzde 30’unu aşmamak kaydıyla kaynak aktarılabilecek. Böylece üniversitelerin projelere katılımının Türk ve dünya kapitalizminin ihtiyaçları doğrultusunda organize edilmesi bu bakanlıklarca denetlenecek. Genel olarak toplumun ihtiyaçlarına odaklanan projelerin fon bulabilmesi ise – bu bakanlıkların çalışma mantığı ve hedefleri düşünüldüğünde – çok mümkün gözükmüyor.

Yeni yasa, bir süre önce bir muhalefet partisi kurmasıyla yeniden gündeme gelen Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Şehir Üniversitesi’nin kapatılmasını öngörerek, aslında eğitim sistemi ile politikalarının ve düzenlemelerinin, rejim içi güç ve iktidar mücadelelerinde açıkça kullanıldığını bir kere daha ortaya koydu. Bu, eğitim politikalarının belirli toplumsal grupların belirli ekonomik ve siyasal çıkarlarından bağımsız olarak yorumlanamayacağını bir kere daha ispatlarken, genel olarak bu politikaların işçilerin ve öğrencilerin çıkarları uyarınca oluşturulmasının zorunluluk olduğunu da hatırlattı.

Yeni YÖK Yasası eğitimin genelinde senelerdir sürmekte olan krizin bir sonucu ve dahası, o krizin artık yeni nedenlerinden de birisi. Rejimin dönemlik çıkarları uyarınca hayata geçirilmek istenen kısmî yasal değişikliklerle eğitimde süren yapısal krizin üstesinden gelmek mümkün olamaz. Bu krizin çözümü üniversite bileşenlerinin; yani işçilerin, eğitimcilerin ve öğrencilerin gündemidir. Bu bağlamda YÖK’ün kaldırılması haklı bir talep olmayı sürdürürken, üniversitelerde işçi-öğrenci yönetimi perspektifi de bize çözümü göstermeyi sürdürüyor.