Türkiye’de koronavirüs salgını sonrası çeşitli önlemler alındı. Bu önlemlerden biri de üniversitelerde eğitime ara verilmesi. Ara, başta 3 hafta olarak ilan edildi. Ancak, YÖK başkanının son açıklamasıyla birlikte üniversitelerde eğitimin bu dönem kampüslerden yapılmayacağı kesinleşti. Eğitime, sanki hiçbir şey yokmuş, bir salgında yaşamıyormuşuz gibi çevrimiçi dersler aracılığıyla devam edilmeye başlandı. Çalışmak zorunda olan birçok öğrencinin işsiz kalması, evlerinde bu eğitime ulaşabilme imkanı olmaması, sürecin sanki öğrenciler tatildeymiş gibi algılanıyor oluşu hiç hesaba katılmaksızın planan bu süreçte hesaba katılmayan bir başka taraf da üniversitelerde çalışan taşeron işçiler oldu.

Rejimin açıkladığı bütün paketlerde ve önlemlerde işçileri hesaba katmadığını göz önüne alırsak bu durumun bir hata olduğunu düşünmemiz çok anlamsız olur. Rejim, patronların kârlılığını düşünerek bütün işçilerin sorumluluğunu patronların insiyatifine bırakmış durumda. Bu durum şirketleşen üniversitelerde de aynı şekilde gözlemlenebiliyor. Öğrenciler evlere, memurlar idarî izine gönderildi; işçiler ise ya ücretsiz izinde ya da önlem alınmadan çalışmaya devam etmekte.

Koç Üniversitesi’nde de benzer bir durum söz konusuydu ama Koç Üniversitesi Dayanışması’nın mücadelesi sonucunda burada bir kazanım elde edildi ve taşeron işçilerin çalışma koşulları değiştirildi.

Öğrenciler, akademisyenler ve işçilerden oluşan Dayanışma, “Okulumuz 16 Mart’ta kapandı. Öğrenciler, idari personel ve hocalarımız salgından korunmak için evlerindeler. İşçiler ise risk altında; sağlıkları hiçe sayılarak boş kampüsü temizlemek zorundalar.” açıklamasını yaparak, hiçbir işçinin işten çıkartılmamasını, ücretlerde kesinti yapılmaksızın çalışma saatlerinin azaltılmasını, servis sayılarının arttırılmasını, sosyal mesafe kurallarının uygulanması ve denetlenmesini, koruyucu ekipman ve dezenfektanların sağlanmasını, işçilerin çalıştıkları saatlerde kampüsün ısıtılmasını ve rektörlüğün alınan tedbirleri ve uygulamaları üniversite kamuoyula paylaşmasını talep ettiler. Koç Üniversitesi Dayanışması, üniversite bileşenlerinden topladıkları imza ile rektörlüğe başvurdular ve yapılan baskı sonucu talepler kabul edildi.

Bugün, “işten çıkarmalar yasaklanıyor” olarak duyurulan ve içeriğine bakıldığında işçilerin onayı olmaksızın ücretsiz izne çıkartabilme “hakkı” ve bu süreçte maaşlarının işsizlik fonundan ödenmesini sağlayan, patronları kurtarmaya yönelik yeni tedbirlerin, bu ve diğer mücadelelere nasıl etki edeceğini bilmiyoruz. Bildiğimiz ise rejimin tüm faturayı işçi ve emekçilerin sırtına yüklemek konusunda yeni adımlar atacağı.

Ancak, Koç Üniversitesi deneyiminin gösterdiği gibi, tüm bileşenlerin birlikte hareket etmesi, üniversiteler ve işyerlerindeki mücadelelerin ortaklaştırılması atılacak tüm adımlara karşı mücadeleyi zafere taşımanın bir yoludur. Hem okullarda, hem iş yerlerinde sorunları tartışmak ve çözüm için taleplerimizi üretmek adına bir araya geldiğimizde ve bu talepler etrafında mücadele ettiğimizde, ne rejimin ne patronların ne de üniversite yönetimlerinin bizlere dayatmaya çalıştığı yaşamı yaşamak zorunda kalmayacağız.

Önceki İçerikCOVID-19 ve öğrencilerin barınma hakkı üzerine
Sonraki İçerikYeni YÖK Yasası eğitimdeki kronik krizin ve rejim içi savaşımların bir ürünü