Hepimiz 8 Mart’ın tüm dünyada kadınların mücadele günü olarak kutlandığını biliyoruz. Peki, sizce 8 Mart’ın anlam ve önemi nereden geliyor? 8 Mart kadınlara yalnızca çiçek/hediye alma günü mü, yoksa dayanışmayı büyütmek için birlik olma günü mü?

8 Mart’ın tarihine bakacak olursak…

1857’de New York’taki tekstil fabrikasında çalışan 40 bin kadın işçi, ücretlerde artış ve 16 saatlik iş gününün 10 saate indirilmesi talebiyle greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve ardından işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve o sırada çıkan yangın sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. Ölen 129 işçinin anısına 8 Mart, Dünya Kadınlar günü olarak kabul edildi.

8 Mart’ın tarihçesine baktığımızda dayanışma ve mücadele günü neticesinde ortaya çıkan bir gün olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü her şeyden önce birlik ve mücadele günüdür.

Mart 2017’den Mart 2018’e neler değişti?

Olumlu anlamda değişen pek bir şey olmadığı zaten aşikâr. Hatta 2017 yılı geçtiğimiz yıllara kıyasla daha fazla kadın cinayetinin yaşandığı bir yıl oldu. OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler ile haklarımıza yönelik saldırılar da bu cinayetlere paralel olarak artış göstermeye devam etmekte. Yine OHAL ile sürdürülen sarayın savaş politikaları da kadına yönelik vahşetin artmasına sebep olan bir diğer etken. Hatta devletin “kadınları koruma” adı altındaki uygulama ve yasalarının da şiddeti arttırdığını ve meşrulaştırdığını söylemek mümkün.

Bazılarından bahsedecek olursak; müftülere resmi nikah kıyma yetkisinin verilmesi, daha önce de yazılarımızda söylediğimiz gibi, çocuk yaşta evliliklerin önünü açacak bir etken. Şiddeti meşrulaştıran bir diğer etken olan “pembe otobüs, ayrı vagon” uygulamaları, kadını toplumdan soyutlamaktan başka hiçbir işe yaramayacak. Ulaşımdaki tacizi önlemek adına düşünülen bu uygulamada, çeşitli sebeplerle pembe otobüse binmeyen kadın, diğerlerinin gözünde “tacizi hakketmiş kadın” olacak.

Bu gibi yasa tasarılarının/uygulamaların meclisten geçirilmeye çalışıldığı dönemlerde kadın cinayetlerinde ciddi bir artış yaşandı. 25 Kasım gibi kadınların sokaklara çıktığı dönemlerde ise kadın cinayetleri en aza indi. Bunların neticesinde devlet politikalarının kadınların yaşam alanlarını kısıtlamaktan öteye gitmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Tüm baskılara karşı kadınlar birlikte güçlü!

Bu yıl, içinde bulunduğumuz OHAL koşullarında, dayanışma içinde olmak bizler için her zamanki gibi çok değerli. Yaşam alanlarımızın iyice daraldığının farkındayız. Bu baskıcı OHAL rejimine, sarayın savaş politikalarına, devletin anti-demokratik tüm düzenlemelerine karşı mücadeleyi büyütmek adına birleşmeliyiz. Kadına yönelik istismarın, tacizin, şiddetin, güvencesizliğin son bulması için öncelikle OHAL’in kaldırılmasını ve KHK’ların iptalini istiyoruz. Tüm bunlar için, 8 Mart’ta ve diğer tüm günlerde de mücadeleye devam edeceğiz!

Önceki İçerikSarayın akademideki kadrolaşma planı: Doçentlik tasarısı
Sonraki İçerikKomünist Gençlik Birliği’nin temelleri / Mayıs 1935