Erdoğan’ın yardımcı doçentlik statüsünün kaldırılacağı yönündeki açıklamasının ardından ilgili yasa tasarısı parlamentoya ulaştı. Tasarıda yardımcı doçent kadrosunun yerine geçecek olan “doktor öğretim görevlisi” adında yeni bir statü yaratılıyor. Mevcut yardımcı doçentler de herhangi bir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden bu yeni kadroya geçirilecekler. Bundan böyle doktora derecesine sahip olmasına rağmen henüz doçentlik kadrosunun niteliklerini taşımayan akademisyenler, “doktor öğretim görevlisi” olarak anılacaklar. Bu bakımdan yeni ihdas edilen statü, doktora eğitimi ile doçentlik kadrosu arasındaki bir geçiş niteliğinde geçici bir kadro olma özelliğini taşıyor.
Görüldüğü gibi tasarı, doktora derecesine sahip akademisyenler bakımından kayda değer bir değişiklik öngörmüyor. Yalnızca kadronun adı değişiyor. Tasarının getirdiği önemli değişiklik ise dikkatlerden kaçan doçentlik koşullarına ilişkin. Sözlü sınav ve yabancı dil yeterlilik koşulları ortadan kaldırılarak, yalnızca akademik eser inceleme koşulu korunuyor. Böylece doçentlik kadrosuna başvuru koşulları oldukça kolaylaşmış oluyor.
Saray, doçentlik koşullarının kolaylaştırılması yoluyla, OHAL döneminde akademiden ihraç edilen yüzlerce öğretim üyesinin yerini kendi kadrolarıyla bir an önce doldurmayı amaçlıyor. Yabancı dil yeterlilik koşulu başta olmak üzere doçentlik koşulları, yalnızca ulusal sınırlara hapsolmamış, dünyadaki bilimsel gelişmeleri takip edebilecek olan öğretim üyelerinin akademide görevlendirilmesini bir bakıma sağlıyordu. Tasarı, doçentlik adaylarının birbirinden ayırabilecek nesnel ölçütleri kaldırıyor ve kadro atamasını toplumun hiçbir kesiminin güven duymadığı şaibeli kurumların yapacağı keyfî eser incelemesine indirgiyor. Gerek devleti yönetecek gerekse kültür ve bilim alanlarında nitelikli kadrolar yetiştiremeyen Saray’ın akademide kolay yoldan kadrolaşmasının önünü açıyor.
Anaokulundan üniversitelere kadar, iktidarda bulunduğu on beş yıl boyunca tutarlı, verimli bir eğitim sistemi kuramadı. İnşa edilmekte olan diktatörlüğün altı, kültür ve bilim alanlarında bir türlü doldurulamıyor. AKP ve Saray, eğitimi her zaman kindar, dindar nesiller ve ucuz iş gücü oluşturarak patronların aşırı sömürüsüne maruz kalacak niteliksiz elemanlar yetiştirmek üzerinden okudu. Üniversitelere bakış da çok farklı değil. Yalnızca piyasanın yani patronların kârını azami düzeye çekebilmek için gerekli bilgilerin üretildiği bir akademi isteniyor. Yeni rejimin olarak görev yapacak ve her türlü toplumsal muhalefeti bizzat yerinde ezecek faşizan çetelerin cirit attığı bir üniversite… Ahbap çavuş ilişkisine göre atanan, Reis’e bağlı olmanın tek yeterlilik koşulu olduğu bir sınav sistemiyle göreve gelen akademisyenlerden oluşan bir üniversite… Sorgulamayan, demokratik ve sosyal haklarını savunmayan, korkan ve itaat eden bir üniversite. Bu tasarının adını açıkça koymak gerekir: Bu, Saray’ın akademideki kadrolaşma planıdır.