Venezuela’da Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’nun kendini başkan ilan etmesi ve ABD başkanı Trump’ın da Guaido’yu yeni başkan olarak tanıdığını deklare etmesi, Venezuela’ya dönük açık emperyalist saldırganlığın yeni bir evreye sıçradığını gösteriyordu. Trump’ı bilumum emperyalist Avrupa ülkesi ve bunun yanı sıra Latin Amerika kıtasındaki sağcı ve işçi düşmanı iktidarlar izledi. Bunun karşısında Maduro meşru olduğunu, koltuğunu anayasal metotlara borçlu olduğunu, bu girişimin sonuçsuz kalacağını söyledi. Şimdi iki kutuplu bir Venezuela mevcut; bir yandan yağlı petrol ihaleleri ile ordu genel kurmayını ve Bolivarcı oligarşiyi kendi etrafında kenetlemiş olan Maduro’nun burjuva hükümeti, diğer yandan paylaşım metodu ve oranlarının yeniden tartışılmaya açılması gerektiğini iddia eden emperyalizm destekli, sağcı bir koalisyon.

Oluşan bu tabloya karşı Türkiye’deki gençlik örgütleri, Venezuela ile dayanışma teması etrafında, bizim de katılımcılarından olduğumuz bir toplantı gerçekleştirdi. 28 Ocak Pazartesi günü, 6. Filo’nun denize döküldüğü Dolmabahçe tarafında da bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Zırhlı Tren olarak, toplantı sonunda ortaya çıkan ve eylem günü basın açıklamasında okunan metne imzacı olmama sebeplerimizi paylaşma ihtiyacı hissettik. 

Öncelikle şu belirtilmeli: Emperyalizmin cephesinden gösterilen bu saldırganlık, Maduro hükümetinin sınıf karakterinden bağımsız olarak, ikirciksiz bir şekilde yerilmeli ve reddedilmeli. Emperyalist veya yayılmacı devletlerin, sömürge ve yarı-sömürge ülkelerin iç işlerine ve o ülkelerin hükümetlerine dönük müdahaleci, hatta işgalci refleksleri en sert işçi sınıfı metotlarıyla karşı çıkılması ve durdurulması gereken saldırı politikalarıdır. 2002’de olduğu gibi, bugün de, bu emperyalist darbe girişiminin yenilmesi uğruna gerekli sosyalist stratejinin var edilmesi gerektiğine dair hiçbir kuşkumuz yok. 

Ancak bu nasıl yapılabilir? Emperyalist müdahale karşıtı bir sosyalist stratejinin şartları nelerdir? Bizim fikrimiz, bunun ancak bağımsız bir sınıf politikasının ortaya konmasıyla mümkün olabileceğidir. Yani, emperyalizmle birlikte, emperyalizmin saldırısının hedefinde olan burjuva hükümetten de, işçi sınıfı ve onun pozisyonu politik ve örgütsel olarak ayrı tutulmalı; proletarya kaba bir ABD karşıtlığı üzerinden saldırı altındaki burjuva hükümetin organik ve siyasal birer ortağı haline getirilmemelidir. 

Bu bağlamda Venezuela proletaryası için, ABD kaynaklı emperyalist müdahaleyi yenilgiye uğratabilmesinin şartı, Maduro’nun rejiminde somutlaşan sınıf işbirlikçi ihanet çizgisini yenilgiye uğratabilmesidir. Emperyalizmin Venezuela’da yenilmesinin şartı, Venezuela işçi sınıfının ülkenin iktidarına ve zenginliğine el koymasıdır; ve bunun da politik anlamı, Maduro rejiminin, işçi düşmanı ve karşıdevrimci bir burjuva rejim olarak yerle bir edilmesidir. Emperyalizmi ve Maduro’yu yenilgiye uğratmak; Venezuela proletaryası birini başarmadan, diğerini de başaramaz; bu ikisi, birbirlerinin şartlarıdır. 

Türkiyeli sosyalist gençlik örgütlerinin metninde eksik olan taraf, işte bu sınıf bağımsızlıkçı tutumdu. Maduro hükümetinin, artık kör göze parmak misali olan neoliberal arsızlıklarının sineye çekilme durumunun kabul edilebilir olmamasından ötürü, metinde Maduro rejimine doğrudan destek yönünde herhangi bir ibare yer almadı. Ancak bu rejimin, emperyalizmin müdahalesine ve sağın güçlenmesine yol açan sömürü politikalarının karşıdevrimci karakteri ve bu rejimin neden işçiler tarafından yenilgiye uğratılması gerektiği de, metinde yer almadı. Bu, bizim için, altına imza atılacak olan metnin kabul edilmesini imkansız kılan bir eksikliktir. Sosyalistlerin biricik ancak biricik kaygısı, hangi şartlar ve zorluklar altında olunursa olunsun, işçi sınıfının siyasal ve örgütsel düzlemde bağımsız bir sınıf olarak kendisini ifade etmesini savunmak ve geliştirmektir. 

Leninist-Bolşevikler, Maduro tipi hükümetleri emperyalizme ve ülke içinde emperyalizmin kışkırttığı sağcı saldırganlığa karşı nasıl savunurlar? Sınıf bağımsızlığı tutumundan hiçbir taviz vermeden; yani bu tip burjuva hükümetlere hiçbir ama hiçbir politik destek sunmadan. Neden mi? Bunun temel olarak üç sebebi var. 

Bunun ilk nedeni, bu tip sınıf işbirlikçi – yani işçi sınıfı programını liberal burjuvazinin pazar ihtiyaçlarının emrine amade kılan teslimiyetçi – önderliklerin, proletaryanın sosyalist tarzda bir üretim biçimini var etmesinde, destekleyici değil engelleyici unsurlar olmalarıdır. Chavezci-Madurocu burjuva koalisyonlar, işçi sınıfının sosyal savaşımını mevzi olarak ilerleten değil, sistem içi sınırlarda tutan bir karaktere sahiptir. Onların güçlenmesi, işçi sınıfının politik manevra ve hareket kabiliyetinin güçlendiği anlamına gelmez. Aksine onların güç toplaması, öncü işçilerin üzerinde onları felç edici bir toplumsal basınç yaratır. Bu basıncın kırılması, Bolşevik bir partinin varlığıyla ilgilidir. Özetle, bu tip hükümetler, işçi sınıflarının sosyalizmin inşasına girişmeden önce tecrübe edip tüketmek durumunda kaldıkları son hükümet tiplerindendir. 

Bu tip hükümetlere destek sunmuyor oluşumuzun ikinci nedeni, onların sınıf işbirlikçi programlarının yenilgiye mahkûm olmasıdır. Bu programlar, kaçınılmaz olarak ya emperyalizm tarafından (Allende örneğinde yaşandığı üzere) ya da proletarya tarafından (Kerenski hükümetine karşı Ekim Devrimi’nde olduğu üzere) yenilgiye uğratılırlar. Devrimci Marksistlerin görevi, bu noktada, sınıf işbirlikçi programın yenilgisinin işçi sınıfının yenilgisine eşitlenmemesini sağlamak; yani oportünizmle devrimci inşa arasındaki programatik açıyı her fırsatta ve olağanca güçle vurgulamaktır. Çünkü bu açı mevcuttur ve bu açının kendisi, sosyalizmin tek gerçek temsilidir. 

Üçüncü neden, Chavez-Maduro tipi hükümetlerden veya programlardan tam bir politik bağımsızlık sağlanamadığı sürece, işçi sınıfının devrimci önderliğinin inşa edilemeyecek oluşudur. Emperyalizmin müdahalesi karşısında, Maduro’dan bağımsız bir devrimci stratejinin geliştirilmesine muhalefet edenlerin en temel argümanı, Maduro’nun solunda olup da kitleler nezdinde ciddi bir temsili olan proleter bir önderliğin var olmayışıydı. Ancak bu tip devrimci önderlikler, tam da bu tip kritik sınıflar mücadelesi virajlarında, bağımsızlıkçı tutumlar alınarak inşa edilebilir. Tarih boyunca hiçbir devrimci komünist önderlik, sınıf işbirlikçi bir programın kuyruğuna takılarak var edilememiştir; hepsi, en ciddi sınavlarda, işçi sınıfının burjuvaziden ve emperyalizmden bağımsız politikası korunup geliştirilerek bina edilmiştir. Bugün Venezuela’nın gerçek bir sosyalizm sürecine girebilmesinin en önemli ve acil şartı, Maduro’nun devrilişi ve alternatif bir devrimci partinin inşasıdır. Bu inşa ise, Maduro’ya sunulan herhangi bir desteğin, herhangi bir türüyle mümkün olamaz.

Biz, Maduro’nun emperyalizme karşı mücadelesinde (eğer böyle bir mücadele yürütecek olursa), onunla askeri eylem birlikleri kurulması noktasında hemfikiriz. Evet, hükümetle aynı askeri cephede, ama ona hiçbir siyasal destek sunmadan ve ona dönük eleştirimizin tonunu hiç kısmadan, onunla birlikte mücadele veririz. Ancak bu, bir askeri eylem birliğidir; politik eylem birliği ise asla değildir. Bu komünist taktiği kimden öğrendik? Büyük Marksist ustamız Lenin’in kendisinden. O, Maduro’nun aksine yenildiği seçimleri tanımayarak değil ama bir devrimle iktidara gelmiş olan Kerenski önderliğindeki Geçici Hükümet’i devirmek için darbeci Kornilov birlikleri başkente doğru yola çıkmışken ve bu aynı Geçici Hükümet, Batı cephesinde Alman emperyalizmi ile kanlı bir savaşı sürdürüyorken, şu satırları kaleme almıştı:

Kornilov ayaklanmasından sonra taktiklerimizdeki değişim nedir? Kerenski’ye karşı mücadelemizin şeklini değiştiriyoruz. Onun aleyhine söylediğimiz tek bir kelimeyi kaldırmadan, Kerenski’yi devirme hedefinden feragat etmeden, ona karşı düşmanlığımızı zayıflatmadan diyoruz ki: Şu anki durum dikkate alınmalıdır; Kerenski’yi bir an önce devirmeyeceğiz; şu anda ona karşı mücadele etme göreviyle karşı karşıyayız; yani Kerenski’nin zayıflıklarını ve tereddütlerini Kornilov’la savaşan halka açıklayacağız. Bu daha önce yapıldı, ama şimdi en temel şey haline geldi; değişiklik budur. Daha sonra değişimin sıkılaşacağı yer, Kerenski’ye yapacağımız ‘kısmi talepler’ ismini verdiğimiz ajitasyonumuzu yoğunlaştırmaktır: Milyukov’u tutuklamak, Petrograd işçilerini silahlandırmak, Petrograd’a Kronştat, Viborg ve Helsingfors birliklerini çağırmak, devlet Duma’sını dağıtmak, Rodzianko’yu tutuklamak, buğday ile fabrikaların işçi kontrolünde olması anlamına gelecek olan toprak sahiplerinin topraklarının köylülere verilmesini sağlamak vs., vs. Ve bu talepleri sadece Kerenski’ye sunmamalıyız, Kerenski’den çok Kornilov’a karşı mücadeleye atılmış olan işçilere, askerlere ve köylülere sunmalıyız.” (30 Ağustos 1917, Merkez Komite’ye Mektup)

Bugün bütün Zırhlı Trenciler, büyük bir gururla şunu dile getirebilirler: Bizler, Lenin’in sadık öğrencileriyiz! Darbecilerin tehditleri ve emperyalistlerin kanlı saldırıları altında dahi, monarşi karşıtı bir devrim dalgasının iktidara taşıdığı burjuva tipteki sınıf işbirlikçi bir hükümete en ufak bir destek sunmamış olan Leninist tarzdaki bağımsızlıkçı sınıf politikasının bayrağını taşımayı sürdürüyoruz.

Bugün, Venezuela’da işçi sınıfının tarihsel ve gündelik çıkarlarının gerçek savunuculuğunu üstlenebilecek olan biricik çizgi, bu devrimci tutumun kendisidir ve başka da hiçbir şey değildir. Bunun yanı sıra, eleştirilerimizi yönelttiğimiz söz konusu metne, yalnızca anti-emperyalist duyarlılıklara çağrı yapmasından dolayı başka hiçbir siyasal ilkeyi gözetmeyerek imzasını koyan Troçkist gençlik örgütlerinin, bu pragmatist ve basınçlara teslim olan reflekslerini de, üzüntüyle karşılıyoruz. 

Biz Maduro’ya şunu söylüyoruz:

ABD emperyalizminin bu azgın saldırı politikalarına karşı diplomatları sınır dışı etmek yetmez; ABD ile bütün politik, ekonomik, kültürel ve diplomatik ilişkileri kes. Venezuela’nın petrol kaynaklarına egemen olan ABD’li monopolleri ve çokuluslu şirketleri kamulaştır. IMF’ye borç ödemeyi bırak; ABD’ye olan dış borcunu ödemeyi bırak. Chavez’in 2003 Irak işgali sırasında ABD’ye petrol satmış olduğu örneğini takip etme; Kuzey Amerika’ya petrol satışını kes. Eğer ordu içinden sağcı darbe tehditleri varsa, ordunun karşısında, bu tehdidi durdurabilmeleri için işçileri silahlandır. Emperyalizm destekli Guaido’ya diyalog çağrısı yapmayı bırak; onu tutukla ve partisini de kapat. MUD’da kristalize olan karşıdevrimci burjuva muhalefetin kurumsal ifadelerini yasakla.