Ekonominin liberal hali veya bizim geleceksiz hayatımız

Önceki sayılarımızda ve programımızda defalarca tekrarladık: Bir krizler sistemi olarak kapitalizm kendinden iş bekleyenlerin sayısını arttırdıkça, genç işsizlik oranını görece daha hızlı arttırır. Yani istihdamda bir sorun varsa gençler bundan daha çok etkilenir. İstihdamdaki sorun ise döviz kuru, faiz oranları, yatırım yapılacak sermaye birikiminin miktarı, siyasi istikrar, dış politika ve yabancı yatırım oranları gibi birçok siyasî ve iktisadî değişkenden etkilenir. Fakat burada bu konuları tekrar etmeyeceğiz zira çok daha acil bir sorunumuz var; sigortalı çalışan herkesin işçi haklarına yapılan bütün saldırılar ardından gelecek için son güvencesi olan kıdem tazminatı hükümet tarafından akıbeti belirsiz bir fona dönüştürülürken –bir diğer deyiş ile tasfiye edilirken- işsizlik rakamları özellikle de genç işsizlik rakamları hızla artmakta.

2008 dünya ekonomik krizinde fırlayan işsizlik rakamları emek gücünün ucuzlatılması, patronlara sağlanan teşvikler gibi önlemler ile bir miktar gerilemişti. Fakat başkanlık referandumundan hemen sonra açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri bu iyileşmenin son derece kırılgan bir temele dayalı olduğunu ve geçiciliğini gözler önüne serdi. Son 7 yılın en yüksek işsizlik rakamları bu yılın Ocak ayında yaşanmış durumda. Toplam işsiz sayısı 695 bin kişi artarak 3 milyon 985 bin kişiye ulaştı. İşsizlik oranı ise 1,9 puan artarak %13 seviyesini gördü. 15-24 yaş arasındaki gençler için ise işsizlik oranlarındaki artış çok daha hızlı 2016 yılında %19,2 olan işsizlik oranı 2017 yılının Ocak ayında %24,5 seviyesine fırlamış durumda. Emeğimize karşı yapılan onca saldırı, ucuz ve güvencesiz çalışma şartları, Erdoğan’ın referandum öncesi aldığı onca istihdam sözüne rağmen bu artış Türkiye ekonomisinin gerçek dinamiklerini gösteriyor. Rakamlar 2017 yılının Şubat ve Mart aylarında Ocak ayına göre düşüş gösterse de bir önceki yılın aynı dönemine göre genç işsizlik rakamları yaklaşık 4,5; genel işsizlik rakamları ise yaklaşık 2 puan yukarıda seyretmekteler. Kısacası mevsim etkisinden arındırılmış genel bir işsizlik artışı ve yazıya başlarken belirttiğimiz gibi bu artışın gençlik arasında daha yaygın olması durumundan söz edebiliriz. Biraz daha ileri gidersek 2016 yılının son çeyreğinde gelen yüksek işsizlik rakamları üzerine 2017 yılının başında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından açıklanan ‘teşvikler’ işe yaramamış mevsimsel bir düşüş dışında rakamlar bir önceki senenin rakamlarının üzerinde kalmış durumda.

Aslında sorun açık; teşvik adı altında çeşitli sosyal güvenlik fonları ile ya da bize yol, su, elektrik, eğitim, sağlık hizmeti olarak dönmesi gereken vergilerimiz ile patronlara peşkeş çekmek Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarını çözebilecek bir yaklaşım değil. Ne de patronlardan alınan istihdam ‘sözleri’ bir ‘istihdam seferberliği’ başlatabilir. İşçilerin sorunlarını dinlemek yerine patronlar ile toplantılar alanlar, kapalı kapılar ardında yasalar, yönetmelikler, planlar hazırlayanlar çalışan kimsenin sorununa derman bulamazlar. Kendileri ve çocukları bireysel menfaatleri için devletin bütün imkânlarını seferber edenler, kendi emekli maaşlarını arttırmak için mecliste oylama yapanlar gelecek kaygısı çeken milyonlarca insana yabancıdırlar. Aslında hiçbir insan doyurulacak bir boğaz değildir; her insan, eğer çalışmasına izin verilirse, hem kendisi hem toplum için üretken olabilir. Bundan dolayı biz, patronlara karşı işimizi korumanın son cephesi olan kıdem tazminatının kaldırılmasını kabul etmiyoruz. ‘İstihdam seferberliği’ sözünü edenler ilk önce kıdem tazminatı hakkımıza saldırmayı kesmeliler. Gençler olarak, işsizlik artışından en çok etkilenen ve daha çok etkilenecek işçiler olarak piyasanın ‘istihdam dengesine’ boyun eğmeyi reddediyoruz. Bu akıl dışı ekonomik yapı bizleri ailelerimize ekonomik olarak bağlanmaya zorlarken, eğitim hayatımızda aldığımız kararları da gelecek kaygısı ile yönlendirmekte. Çözüm bir araya gelerek karşı koymak şimdilik yüzlerce yıllık mücadele ile elde edilmiş, elimizde kalan son mevzileri savunmak.