Bugün (15 Şubat) itibariyle okulların ikinci yarısı başladı, kimi köy okullarında yüz yüze eğitime geçildi. 1 Mart’tan itibaren 12. sınıflar da yüz yüze eğitime geçecek. Okuldaki derslere katılım için devam zorunluluğu olmayacak. Fakat birinci dönem yapılan sınavlara katılamayan öğrenciler yine mart ayı itibariyle 2 haftalık sürede sınavlarını okulda olacaklar ve ikinci dönem için de tüm kademelerde sınavlar yüz yüze yapılacak. Eğer Covid-19 pozitifseniz ve yüz yüze sınavlara girmek istiyorsanız, okul içerisinde izole bir ortamda uygun bir zamanda sınava girebileceksiniz. Peki ama vaka sayıları rahatlayacağımız kadar düşmemişken, herkesin eşit yararlanamadığı uzaktan eğitim derslerinden sınava girmek ne kadar mantıklı ve Ziya Selçuk’un söylediği gibi sınavların yapılmaması eğitim sistemini felç eder mi?

Öncelikle, yaklaşık bir senedir pandemi dolayısıyla örgün eğitim hali hazırda çeşitli sıkıntılar yaşamakta. Yüz yüze eğitime ara verilmesi, salgın hastalıklar döneminde olması gereken bir uygulama fakat uzaktan eğitim için gerekli şartlar sağlanamadığından bu dönemde eğitim sisteminin krizi daha da derinleşmiş oldu. Eğitim-Sen’in açıkladığı verilere göre Türkiye’de 6 milyona yakın öğrenci uzaktan eğitime gerekli cihaz veya internet olmadığı için erişemedi. Erişimin en az olduğu bölgeler ise kırsal kesimde yaşayan öğrenciler, yoksul emekçi ailelerin çocukları, özel eğitim öğrencileri, anadili Türkçe olmayan öğrenciler ve çalışmak zorunda kalan çocuk işçiler.

Bu veriler bize pandemi sürecinde eğitimde fırsat eşitsizliğinin zirve yaptığını gösteriyor. Uzaktan eğitime ulaşamayan öğrencilerin ailelerinin ekonomik durumları ve sınıfsal konumları incelendiğinde görüyoruz ki, az önce söylediğimiz gibi yoksul emekçi ailelerin çocukları bu süreçte çeşitli sıkıntılar dolayısıyla eğitimden geri kaldı. Aynı zamanda özel okul ve devlet okulu arasındaki fark daha da belirginleşti. Okul zamanı her iki öğrenci için de fiziksel şartlar benzerdi; ders anlatan bir öğretmen ve ders dinledikleri bir sınıf vardı. Fakat uzaktan eğitimde araç gereçlerin eşit karşılanamaması, özel okul ve devlet okulları arasındaki farkı derinleştirerek gözle görünür hale getirdi.

Dolayısıyla, eğitim sistemindeki kriz, ne öğrencilerin giremedikleri derslerden sınava tabii tutulması ile çözülecek ne de öğrenciler sınava girmediği için eğitim sistemi felç olacak. Sınavdan çok daha önemli düzeltilmesi gereken sıkıntılar varken, rekabetçi eğitim sistemini sürdürmeyi diretmek hiçbir mantığa sığmamakta. Öncelikle uzaktan eğitimdeki yapısal sorunlar ivedilikle çözüme ulaştırılmalı. Eğer ki bu yapılamıyorsa ve yüz yüze eğitim başlayacak, öğrenciler yüz yüze sınav olacaksa, eğitim emekçilerinin aşılama takvimindeki yeri gözden geçirilmelidir. Aksi taktirde, yetersiz karantina uygulamaları ile bir türlü kontrol altına alınamayan ve azalmayan vaka sayılarının artması kaçınılmaz olacaktır.