2017 senesini geride bıraktık. Bu senenin Türkiye gençliği açısından bir bilançosunu çıkarmak, öyle sanıyoruz ki, bir ihtiyaç. 

Daha 2017’nin ilk saatlerindeyken Reina katliamı haberini almıştık. Yeni yılda ilk duyduğumuz, IŞID tarafından yapılan saldırıda 39 kişinin hayatını kaybettiğiydi. Evet yılın ilerleyen zamanlarında IŞİD’in Türkiye içi terör eylemleri belki nicel bir artış göstermedi fakat birçok akademisyenin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile tasfiye edildiğinin, binlerce KPSS öğrencisinin sınavlarının iptal edildiğinin, artık öğrencilerin/öğretmenlerin dahi yetişemediği sınav sistemi değişikliğinin, boşta kalan onlarca kontenjanın, öldürülen kadınların hepimiz farkındayız.

İçerisinde bulunduğumuz OHAL rejimi ile keyfi olarak KHK’lar çıkartan iktidar, Cemaat operasyonu adı altında işçi sınıfının yanında yer alan yüzlerce akademisyenin işine son verdi. İşlerine son vermekle kalmayıp neredeyse tüm sosyal haklarından da mahrum bırakıp üniversitedeki nitelikli eğitime de darbe vurmuş oldu.

2017 senesinde atılan akademisyenlerle gitgide niteliksizleşen eğitim bir yana, bir de ÖSYM’nin hazırlamaya çabaladığı sınav soruları var. Sırf bu sene KPSS’de 3 soru, YGS/LYS’de 4 soru hatalı olduğu gerekçesiyle iptal edildi. Geleceğimizi kazanmak için girdiğimiz, bir sene boyunca hazırlandığımız sınavlarda bir de hatalı soru çıkması, bu iktidarın soru dahi hazırlayamadığını mı yoksa bu işi yeterince ciddiye almadığını mı gösteriyor? Diğer bir taraftan, üniversiteye giriş sınavı çeşitli sorunların gölgesinde tamamlanırken bu yıl üniversitelerde 214 bin 430 kontenjan boş kaldı. Bu boş kalan kontenjanlar, aslında öğrencilerin üniversiteden mezun olduktan sonra dahi işsiz kalacaklarını veya güvencesiz çalışacaklarını fark ettiklerinin bir göstergesi niteliğinde.

Kadınların bu sene içindeki bilançosuna bakacak olursak, 295 kadın şiddet nedeniyle öldürüldü. Bir nebze daha “şanslı” (!) olan kadınlar ise tekmelendi, yalnızca kıyafetlerine karışılıp tacize uğradı veya sözlü şiddete maruz kaldı. İktidar cephesinden de saldırı niteliği taşıyan, kadın-erkek eşitsizliğini derinleştiren yasalara sürekli yenileri eklendi. Bu yasaları hatırlayacak olursak; müftülere nikah kıyma yetkisi, çocuk yaşta evlendirmenin önünün açılması, genel ahlak şartı, göstermelik olan mağdur hakları yasası.

Tüm bunlara cevabımız

  • Eğitimdeki sorunlara çözüm olarak; tüm üniversitelerin kamulaştırılması ve haksız rekabetin ortadan kalkması için üniversiteye sınavsız geçişi öneriyoruz.
  • Kadınlara saldırı niteliği taşıyan yasalara gelecek olursak; müftülere nikah kıyma yetkisinin verilmesi gayet sıradan bir olaymış gibi okunabilir. Ancak öyle değil! Bu yetkinin, resmi nikah olmaksızın imam nikahı kıydırmanın suç olmaktan çıktığı da düşünülerek çocuk evliliklerinin önünü açacağını rahatça söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu gibi kendi adımıza karar vermemizi engelleyen toplumsal dayatmalara karşı hiçbir zaman bu yasaları kabul etmeyeceğimizi söylüyoruz.

2017 yılı anlayacağınız gerek kadınlar gerekse öğrenciler için neoliberal ve baskıcı politikalarla mücadele etmeye çalıştığımız bir yıl oldu. Bizler, eğitimdeki aksaklıklar, güvencesiz çalışma, işsizlik ve geleceksizlik gibi sorunlarımızın farkına varıp daha fazla mücadele etmeliyiz.  Yeni bir seneye girerken bu sorunların hemen çözülemeyeceğinin farkındayız. Çünkü biliyoruz ki Türk burjuvazisi bu sorunların hiçbirine çözüm üretebilecek yetenekte değil. Üstüne bu sınıf sorunların kaynağı olarak bile gösterilebilir. Bu çerçevede, bizler kendi alternatifimizi yaratmaya devam etmeliyiz. Kadınlar, öğrenciler olarak mücadelemizi emek ekseninde birleştirip, gücümüzü sınıf dayanışmasından almalıyız.

Önceki İçerik15 Ocak: Luxemburg ile Liebknecht’i anarken
Sonraki İçerikGSÜ’de dava süreci: Akademi biat etmez!