Birkaç ay önce Mayıs ayında, Tayland’ın kuzeyinde Chiang Rai bölgesinde, bir Pazar akşamı itfaiye teşkilatı bir yangın ihbarı alarak istasyondan çıktı. Pitakkiat Wiwttayak adını taşıyan okulun üzerinde dumanlar yükseliyordu. Katı bir Hıristiyanlık inancının hakim olduğu müfredat sistemine sahip bu okulda öğrenciler yatıya kalmak zorundaydılar. Yangın ilk katta başladı, merdivenlere sıçradı ve yaşları 6 ile 12 arasında değişen 17 kadın öğrenci yangın sonucu hayatını kaybetti.
Çok daha yakın bir süre önce ise Adana’nın Aladağ ilçesinde özel bir kadın öğrenci yurdunda yangın çıktı. Otuz bir öğrencinin kaldığı yurtta bölgeden gelen bilgilere göre on beş, resmî açıklamaya göre ise şu anlık on iki öğrenci hayatını kaybetti. 13 öğrenci ise dumandan zehirlenerek veya yangından kaçmak için camdan atlayarak yaralandı. Öğrencilerin kaldığı yurt bir tarikata aitti.
Tayland ve Türkiye: Hem tarihsel olarak farklı arka planlara sahipler, hem toplumsal bileşim-demografik özellikler bağlamında ortaklıkları çok değil, hem de coğrafi ve kültürel olarak birbirlerinden uzaklar. Ancak bu iki ülkenin de eğitim sistemine egemen olan mantık aynı. Bu iki ülkede de öğrenciler, kâr odaklı bir eğitim sisteminin içerisinde konumlanmak zorunda bırakılıyor ve hayatta kalma şartları bu çağdışı ekonomik çıkar mekanizması tarafından belirleniyor. Bu iki ülkede de kamu kaynakları en temel hak ile özgürlüklerin sağlanması için değil, kapitalistleri zenginleştirmek için kullanılıyor. Bunun doğrudan bir sonucu olarak da, barınma benzeri en temel özgürlük alanları, katı ve acımasız kurallara sahip tarikatlara doldurulması adına teslim ediliyor. Bu alanları siyasal ve ideolojik menfaatleri için kullanan bu tarikatlar, can güvenliği denetiminin hiçbir şekilde yapılmaması sonucunda, tamamen bağımsız, daha doğrusu kontrolsüz bir şekilde hareket ediyorlar. Sonuç? Erken yaşta sonlanan hayatlar…
İDP Gençliği, kendi programında aşağıdaki ifadeleri dile getirmişti:
“Genç kitleler mücadeleye kendiliklerinden ne kadar çok çekilirse, sosyalist bir gençlik enternasyonaline duyulan ihtiyaç o denli yakıcı hale geliyor. Bu Enternasyonal, gençliğin uluslararası direnişine ortak yanıtlar üretip mücadelede kalıcılığı sağlamalı, çok yönlü bir siyasal ajitasyonla işçi, işsiz ve öğrenci gençliği kendi çatısında birleştirebilmeli, işçi enternasyonali ile sürekli dayanışma halinde olmalı, emperyalizmin her türlü barbarca saldırısına karşı talepleri ve ihtiyaçları toplayarak siyasal programında en yüksek ifadesine kavuşturmalı ve farklı ülke gençlikleri arasında düzenli, ortak, sabırlı ve disiplinli bir faaliyet temelinde gerçek bağlar oluşturmalıdır.”
Bizce, programımızda dile getirdiğimiz bu öneri yakıcılığını hala korumaktadır. Öğrenciler, kendilerini ateşlere terk edenlerin dünyasını yangın yerine çevirmeliler. Bunun için ise, en gündelik olanından en tarihsel olanına dek, karşılaştığımız bütün yaşamsal sorunların ulusal bir karakter taşımadığını, hepsinin bütün ülkelerin gençleri tarafından paylaşıldığını fark etmemiz gerekiyor. Tayland’dan Türkiye’ye canımıza kasteden kâr odaklı, piyasaya bağımlı ve sermayenin ihtiyaçlarına uyarlanmış bu eğitim sistemini ateşe verelim ve kendi alternatifimizi yaratalım.