odtu_rant_yolu

Yapımına ilk olarak 2017 yılında, şu anda da görevde olan kayyum rektör Verşan Kök ve dönemin belediye başkanı Melih Gökçek arasında yapılan bir anlaşmayla başlanan, resmi adı Bilkent-İncek Bulvarı Çevre Yolu Bağlantısı olsa da ODTÜ bileşenlerinin ve işin aslını bilen herkesin aşina olduğu adıyla Rant Yolu projesi, oldukça uzamış olan süreciyle belki de medyada en çok bilgi kirliliği ve manipülasyon içeren meselelerden biri. Bu yazının amacı da bu bilgi kirliliğine ve yetki sahibi makamların kasıtlı manipülasyonlara karşı halkın gerçekleri bilmesini sağlayabilmek.

Yazının girişinde de belirtildiği gibi, yolun yapımına 2017 yılında girişilmiş, fakat her zamanki gibi ODTÜ’lülerin ve çevreye duyarlı kitlelerin direnişi gecikmemişti. Büyük bir direnişle karşılaşan dönemin yönetimi yolun yapımını durdurmak zorunda kalmış, sonrasında ise bilindiği gibi yolun ‘mimarlarından’ Melih Gökçek parti içi bazı çekişmelere kurban giderek istifa ettirilmişti. ‘Muhalefette’ olduğu dönemde genel olarak öğrencilerin, gençlerin ve muhaliflerin yanında bir çizgi çizen CHP’liler ile Mansur Yavaş ve şürekası ise yetkiyi ellerine geçirir geçirmez çeşitli AKP’lilerin de ricasıyla yolun yapımına devam etme kararı alarak tekrar bir ihale açmış ve bir ay içerisinde de bu ihaleyi sonuçlandırmıştı. Geçtiğimiz temmuz ayında ise yolun yapımı için iş makineleri ve araçlar tekrar ODTÜ arazisine girmiş olsa da benzer bir direnişle karşılaşarak araziyi terk etmek zorunda kalmıştı.

En önemli sorulardan biri ise bu yolun yapımı için neden bu kadar ısrar edildiğidir. ODTÜ’lülerin ve çevrecilerin bu yola verdiği isimden de anlaşılacağı üzere bu yolun birçok kesim için (halkı saymazsak) büyük bir maddi getirisi vardır. Öncelikle toplamda 11 km olan ve 4.8 km’si ODTÜ’den geçecek olan bu yolun başlangıcı AKP iktidarının ülkemize kazandırdığı nadide tabirlerden olan ‘müşteri garantili’ Niğde Otoyolu olmakla birlikte, yine ‘hasta garantili’ (ki bu konuda haklarını vermek gerekebilir) Bilkent Şehir Hastanesi’ne bağlanmaktadır. Sadece bunları dile getirmek bile yol hakkında yeterli bilgiyi veriyor olsa gerek. Yine de meseleyi tamamıyla aktarmak adına bu güzergâh üzerinde Melih Gökçek ile de ilişkili olan ve ‘’ODTÜ manzaralı’’ sıfatıyla pazarlanan Park Joven binalarını da es geçmemek gerekir. Her biri yaklaşık 10 milyon TL’den satılması planlanan 500 civarı daireden bahsediyoruz. (Mansur Yavaş ve ekibinin mühürlenip durdurulduğunu deklare ettiği fakat gizliden gizliye çalışmaların devam ettiği öğrenilen daireler) Bu fiyatlara bakılacak olursa yolun yapımının büyük getirileri ve iptal edilmesi durumunda ise oluşacak zararlar konusunda Mansur Yavaş ve ekibine katılmamak elde değil. Peki gerçekten, nedir bu yararlar ve zararlar ve bunlar kimlere yönelmektedir?

Öncelikle yolun trafiğe büyük bir rahatlık getireceği iddialar arasında. Halbuki malum güzergahta herhangi bir trafik yoğunluğu bulunmamakla birlikte, böyle bir yoğunluğun ortaya çıkması halinde dahi bu sorunun, Rant Yolu’nun paralelinde bulunan İhsan Doğramacı Bulvarı ile çözülebileceği ve bu yolun yapımı için herhangi bir mantıklı argüman bulunmadığı (gelir elde edecek kesimleri saymazsak) TMMOB Şehir Plancıları ve ODTÜ’lü akademisyenler tarafından, CHP’li belediyeyle yapılan birden fazla görüşmede de dile getirilmişti. Maalesef yolun ne olduğuna dair yalanlar ve Mansur Yavaş yönetimindeki CHP’li belediye tarafından yayılan yanlış bilgiler bunla sınırlı kalmıyor. Bu süreç içerisinde belediye tarafından ODTÜ arazisinde çalışma yapma girişimi olmadığı, makinelerin araziye ‘’yanlışlıkla’’ girip tekrar çıktığı hatta projede ODTÜ’nün yer almadığı gibi yanlış ve ‘hatalı’ birçok açıklama yapılmış durumda. Halbuki görüntülerle ODTÜ arazisinde çalışma yapıldığı, hatta bu çalışmanın alt temel serme çalışması olduğu ortaya çıkmıştı. Kazı çalışmasının sadece ODTÜ arazisinde tamamlanmış olması, temel serme işlemi için de kazı çalışmasının tamamlanmış olması gerektiği göz önünde bulundurulursa gerçekler ortaya çıkmış oluyor. Bu durumda A.B.B.’nin çalışma yok diyerek sadece kazı çalışmalarını kastettiği ve bunun açık bir manipülasyon girişimi olduğu da görülmüş oluyor. Bir diğer argüman ise arazide yolun yapılacak olduğu alanın halihazırda ağaçsızlandırılmış olduğu ve dolayısıyla herhangi bir doğa tahribatının gerçekleşmeyeceği, hatta bu alandaki ağaç sayısının iki katı kadar bir sayının ‘başka bir yere’ dikilmesiyle yararlı bir iş yapılmış olacağıdır. Şu anki durumda, yolun yapılması planlanan alanda ağaç olmasa da buradaki ekosistemin kendini yenilediği gözlenmektedir. Halbuki bu alanın asfaltlanması ve geçecek binlerce aracın yaratacağı hava kirliliği buradaki birçok canlı türünün ve ekosistemin sonu anlamına gelecektir. Bu açıklamaları yapan yetkililerin daha fazla ağacı ‘başka yere’ diktikten sonra buradaki ekosistemi ‘yeni yere’ nasıl taşıyacakları ise ayrı bir muammadır. Halihazırda ve uzun yıllardır hem genel olarak bu konularda hem de özel olarak bu yol üzerinde mesai harcayan planlamacılar ve akademisyenlerin henüz bilmediği çığır açıcı yeni yöntemler geliştirmiş olsalar gerektir.

Tüm bu tutarsızlıklar, yalanlar ve manipülasyonların yanı sıra Mansur Yavaş yönetiminin ODTÜ öğrencilerine olan düşmanca tavırları da unutulmamalıdır. Geçtiğimiz haftalarda ODTÜ bileşenleri topladıkları dilekçeleri belediyeye iletmek ve yasal hakları olan meclis toplantısını izlemek adına A.B.B.’nin önünde toplanmıştı. Türlü bahanelerle arkadaşlarımızın toplantıya girmesini engelleyen belediye yönetimindeki güvenlik görevlileri ise polis güçleriyle birlikte arkadaşlarımıza sözlü hakaretlerde bulunmuş ve fiziksel şiddet uygulamıştı.

Geldiğimiz noktada 14 Aralık Çarşamba günü ODTÜ Mezunları Derneği ve Mansur Yavaş arasında bir görüşme gerçekleşmiş ve mevzubahis çalışmaları içeren ihalenin ‘geçici kabule’ dayalı bir ihale olduğu söylenmiştir. Yani tekrardan bir çalışma yapılması için Mansur Yavaş yönetiminin bu projeyi yeniden ihaleye açması gerekmektedir. Böyle bir ihalenin tekrar gündeme gelmesi ise Mansur Yavaş ve ekibinin toplantıdaki çelişkili ve projeyi savunur nitelikteki açıklamaları düşünülünce hiç de olasılık dışı değildir. Dolayısıyla ODTÜ bileşenlerinin nihai zafer olarak kabul edeceği şey ancak projeye sebep olan imar kararları, belediye meclis kararları, dönemin belediye başkanı ve kayyum rektör Verşan Kök arasında 2017 yılında imzalanan protokol ve sonuç olarak tüm projenin iptal olmasıdır.

Görüldüğü üzere işletilen süreç, yıllardır alışık olduğumuz AKP zihniyetinden ve pratiklerinden herhangi bir farklılık göstermemektedir. Beşli çetenin imtiyazlarının ellerinden alınıp alınmayacağı meselesi hakkında ‘’Devlette devamlılık esastır’’ şeklinde cevap veren bir partinin geleneğinden gelen Mansur Yavaş, resmiyette ise altılı masanın bir diğer lideri CHP’yi temsil etmektedir. Bu küçük örnekte özetlenen şey ise Millet İttifakı zihniyetinin de tıpkı Cumhur İttifakı gibi egemenlerin çıkarları söz konusu olduğunda halka karşı aynı tarifeyi uyguladığıdır. ODTÜ ve Ankara tüm Türkiye’nin; Verşan Kök ve Mansur Yavaş ise ülkeye hâkim olan zihniyetin küçük prototipleridir. Bizim için buradan çıkarılacak ders ise ‘muhalif’ olanlar da dahil herhangi bir düzen partisine değil; kadınlar, gençler, LGBTİ+’lar, işçiler ve emekçiler olarak kendi öz gücümüze ve örgütlenmelerimize güvenmemiz gerektiğidir.

Önceki İçeriksaf heyecanın ötesinde bir ilkin anısı: mücadelenin dönüştürücü gücü
Sonraki İçerikApolitik ya da ideolojik (!)