Devlet denetimi altında, resmi müfredat ve ders kitaplarının yönlendirdiği uzunca bir süreç: eğitim süreci. Toplumun farklı iktidar ilişkileri temelindeki bu toplumsal süreç, Türkiye kadar hareketli gündeme ve yozlaşmış siyasete sahip bir ülkede defalarca biçim ve yöntem değişikliğine maruz kaldı. Öyle ki halk; müfredatlar, sınav sistemleri değişmediğinde şaşırır hale geldi. Dolayısıyla bu istikrarsızlığın sebep ve sonuçlarını teşhir etmek gün geçtikçe önem kazanıyor.
Liseye ve üniversiteye geçiş dönemlerinde sık sık sınav sistemi değiştirmek, öğrencileri sürekli köklü değişikliklere maruz bırakarak öğrenmekten soğutmak için iktidar tarafından oynanan bir oyun haline geldi. Genç bireyler, gerekli eğitimi, bilgi birikimini alamaz oldu. 2002 yılından beri iktidarda olan AKP 16 yıldır bir eğitim sistemi oturtamadı. Yetişkinler ise kendi aile bireyleri etkilenmediği sürece bu duruma sessiz kaldı. Bütün bunlar eğitimde geri kalmış, başka bir deyişle cahil bir toplumun inşasını amaç edinen iktidarın ekmeğine yağ sürdü.
Sınav sürecini atlatıp lisans eğitimine geçebilen öğrenciler ise sermaye için özelleşmiş bir eğitim sektörüyle karşılaştı. Kamu eğitiminin özelleştirilebileceği fikri, devletin sağladığı ücretsiz eğitimi kasıtlı olarak niteliksiz vermesine sebep ve sonuç oldu. Dolayısıyla eğitim de, artık devletin rant sağladığı bir araç olup yerinde saymaya başladı. Ülkedeki üniversite sayısının artması kayda değer bir gelişmeymiş gibi gösterildi ve kitlelerce alkışlandı. Olayın iç yüzü ise bambaşka gerçekleri ortaya çıkarıyor. Vakıf üniversiteleri, popüler ve maliyetsiz fakülteler açmaya öncelik verdi. Hukuk fakültesi, siyasi ve iktisadi bilimler fakültesi bunların başını çekiyor. Tamamen kar hırsıyla yapılan bu politikalar; en hafifinden, ülkenin ihtiyacından fazla hukukçu, ekonomist, mühendis yetiştirmesine sebep oldu. Yapılan işin değeri azaldı ve lisans diploması almak dahi ülkede yoksulluk sınırı üzerinde bir yaşam sürmek için yetersiz hale geldi!
Bütün bu değişimler yaşanırken de öğrencilere dayatılan tek taraflı, skolastik bakış açısı gençlikte yerini sağlamlaştırdı. Lisans eğitimi sırasında öğrencilere sunulan müfredat; devlete ve kapitalist sisteme itaat eden beyaz ve mavi yakalılar yetiştirmek üzere tasarlandı. Her sene tamamen burjuva ticaretini ve çıkarlarını korumaya odaklı hukuk sistemini öğrendiğinin farkında olmayan hukukçular mezun oluyor. İktisatçılar patron gözünden bakmayı öğrenip “Kâr uğruna neler yapılabilir?” sorusu peşinde insan onurunu, işçi haklarını ayaklar altına almayı zihninde meşrulaştırıyor. Reklamcılık, sigortacılık gibi bölümlerin varlığı dahi duruma yeterince örnek teşkil ediyor.
Bu eğitim sürecinden geçmiş öğrenci; gözünde at gözlüğü olan, bulunduğu ahırdan dışarı adım attığında kafasına inen sopayla terbiye edilmiş bir hayvan gibidir. Ailesi tarafından da sık sık tembihlendiği üzere apolitik tutum takınır, kuyruğuna basılana kadar sessiz kalır ve sadece biraz daha iyi koşullarda çalışmak için çabalar. Oysa yapması gereken sistemin işlemediğini fark etmek ve değiştirmek için örgütlenmektir.
Şüphesiz, öğrencinin bu kurtuluşu görememesi için önüne engeller dizilmiştir. Marx’ın adını bile duymadan fakültelerden mezun olan gençler, merak edip de kendileri okumak istediğinde ise komünist vatan hainleri olmakla suçlanırlar. Neden bu yolun üstü örtülüyor? Acaba öğrencilerin bilgi sahibi olmasından mı korkuyorlar? Burjuvanın dizlerini titreten şey halkın bu yanlışların farkına varması mı?
Bizler, bu farkına varmanın peşindeyiz. Cahilliğin övgüye yaraşır hiçbir şeyi yok. Herkesin olabildiğince bilinçli, burjuva çıkarlar uğruna manipüle edilmemiş akılları, bizi dünya çapında proleter devrime bir adım daha yaklaştıracaktır. Bunun önüne geçmek isteyen iktidarlar istemiyoruz. Sınav sistemleri öğrencilerin kafasını bulandırmak adına değiştirilmesin. Eğitim özelleştirilmesin. Eğitimin özelleştirilmesi, buna bağlı olarak devletin vatandaşlarına yetersiz eğitim sunması kabul edilemez. Müfredat gençlere sermaye düzenini dayatmasın. Farklı bakış açılarından yoksun, tek doğrunun içinde yaşadığı kapitalist sistem olduğunu düşünen öğrenciler yetişmesin. Eğitim, kapitalist düzeni yeniden üretmesin!