YÖK’ün 34. yılına doğru: Nasıl bir üniversite?

1980 darbesinin günümüze dek gelen icraatlarından biri olan YÖK’ün (Yüksek Öğretim Kurumu) 34. kuruluş yıl dönümü geldi. 1982 Anayasası’na göre YÖK’ün amacı yüksek öğretim kurumlarının işleyişini planlamak, yönetmek, düzenlemek ve denetlemek. Pekiyi, işin arka planında  aslında yatan nedir? Üniversiteler neden bu kuruma bağlı? 

Eğitim, burjuvazinin iştahını kabartan yepyeni bir yatırım alanı. 20 yılı aşkın süredir her sene en az 2 yasa tasarısı değişikliği mantığıyla ilerleyen Türkiye eğitim sisteminin esas amacının eğitimin iyileştirilmesi, akademik başarının artırılması veya bilimsel eğitimin sağlamlaştırılması olmadığını biliyoruz. Biliyoruz ki her yapılan tasarının arkasında, yağmacı bir kâr hırsı var. Harç zamları, demokrasiyle bağdaşmayan rektörlük seçimleri, özel üniversitelerin ve sözde kâr amacı gütmeyen vakıf üniversitelerinin yaygınlaştırılması, kazanç potansiyeli olmayan eğitim sektörlerinin kapatılmak istenmesi… Tüm bu neo-liberal saldırıların hedefindeki tek kesim, emekçiler.

Eğitimde bile rekabet piyasası kurmaya çalışan rejim ve patronlar sınıfı, bu amacı gerçekleştirmek için bugün YÖK’ü bir araç olarak kullanıyor. Eğitim hakkı paralı olunca okuyabilmek için bile çalışma ihtiyacı duyan öğrenciler, acımasız rekabet piyasalarında ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Büyük masraflarla mezun olduktan sonra stajlarında bedava çalıştırılıyorlar. İşe başlayınca her şeyin dört dörtlük olacağı ve aydınlık bir gelecek hayalleriyle kandırılıyorlar.

Neo-liberal saldırılar döneminde öğrenci olabilmek daha da zor. Gelecekte var olabilmek, ucuz iş gücü olarak çalıştırılmayı gerektiriyor. Patronlar sınıfı bu gerçeğin bilincindeler. Geleceğin iş gücünün, kâr hırsı ve rekabet  duyguları içinde gelişmesi onların işine yarıyor ve bu dayatma öğrencilerin toplumsal sorumluluk ve dayanışma gibi insani değerlerini köreltiyor.

Bologna Süreci’yle açıktan açığa desteklenen üniversiteleri şirketleştirme politikası ve yeni yatırım alanlarının tahsisi ise, YÖK’ün aşina olduğumuz bir sloganını kullanmakta: “Üniversitelerin özerkliği”. Söz konusu özerklik; personel ataması, seçimi, işten çıkarılması, çalışma koşulları ve ücretlerinin belirlenmesi gibi konularda üniversitenin kendisini değil, sermayedarları yetkili kılıyor. Özerklik söz konusuysa burjuvazi zaten devlet karşısında özerk üniversite talep ediyor. Demokrasi söz konusu olunca da kendi paydaşları ve ortakları için demokrasi istiyor.

Bu nedenle YÖK’ün kuruluş yıl dönümünde “Özerk Demokratik Üniversite” sloganını değil, “Özgür Emekçiler Üniversitesi” sloganını yükseltiyoruz. Kötünün iyisi taleplere razı değiliz! Biz diyoruz ki, eğitimi hedef alan neo-liberal saldırıların kurumsal yüzü YÖK’e karşı bütün üniversite öğrencileri ve emekçileri olarak birleşik mücadele yürütelim!

Eğitimde sömürünün aracı, Kenan Evren’in mirasçısı Yüksek Öğretim Kurumu kapatılsın!

Özerk değil, özgür üniversite!

Okullarda atamalı rektörler değil, öğrenci ve işçi denetimi!

CEVAP VER