Toplum algısı ve öğrenci

Tutku Mertoğlu

Bir toplumda, toplumsal olaylar ve sorunlar karşısında insanların nasıl tepkiler verdiği olayları nasıl yorumladıkları ağırlıklı olarak okulda aldıkları eğitimden geçiyor. Okulda aldığımız eğitim, kazandığımız düşünme becerileri ve toplumu yorumlamak için bize öğretilen yöntemler toplumdaki insanların gelişen olaylar karşısındaki reflekslerini belirleme de çok önemli bir yer tutuyor. Bu noktada  tarihsel ve güncel olayları yorumlamada hatta gelecekle ilgili tahminler yapmada kabaca iki ana dünya görüşü olduğunu söyleyebiliriz: Toplumu aynı insan vücundaki organlar gibi sorunsuz ve birbiriyle uyum içinde işleyen bir mekanizma olarak gören işlevselci görüş ve toplumsal olayları birbiriyle çelişen toplumsal sınıfların mücadelesi olarak gören marksistgörüş. Şimdi bu iki dünya görüşünün ayrıldıkları noktaları biraz daha detaylı inceleyelim.

İşlevselci toplum algısı toplumsal sorunlar karşısında genel itibariyle benzer refleksler gösterir. Bu refleksler sorunun kaynağındaki insanlara aynı insan vücudundaki bir kanserli hücre, bozulmuş bir organ muamelesi yapılmasıdır. Bu zihniyet, sorunun nedenlerinin temeline in(e)mez ve sözde toplumun uyumunu bozan bu insanlara yaptırımlar uygular. Bu durum birçok farklı örnekte benzerlik gösterir. Örneğin fabrikasında grev yapan işçiler, kimliği egemen sınıfın dayattığı kimlik önermesiyle aynı olmayan ve haklı olarak bir hak talebinde bulunan insanlar veya erkek egemen toplum yapısına karşı çıkan feministler bu algıya göre aynı torbada yer alır. Bu örneklerin hepsindeki insanlar hallerine şükretmek yerine bu duruma itiraz etme cesaretinde bulunduklarından dolayı işlevselci anlayışa göre birer tehlikedir.

İşlevselci anlayışa karşın biz marksistler olarak toplumsal sorunların kaynağında özel mülkiyet sorunana bağlı olarak sınıf çatışmasının olduğunu biliyoruz. Sorunun kaynağı olarak bu düzene isyan edenleri değil, içinde yaşadığımız sistemi görüyoruz. Dolayısıyla karnı aç olduğu için hırsızlık yapan bir çocuğu toplumsal düzeni bozduğu için suçlamaktansa, onu ve onun gibi binlerce kişiyi aç bırakan “kapitalizmi” suçluyoruz.

Marksistler olarak kapitalist toplumu ve barındırdığı çelişkileri gözler önüne sererken aynı zamanda içinde yaşadığımız Dünyayı değiştirmeye çalışıyoruz. (1) Bu değişim için çalışırken, şüphesiz karşılaştığımız zorluklardan biri de konuştuğumuz insanları ikna etmek, bu ikna sürecinin çok hızlı gerçekleşmemesinin veya gerçekleşememesinin nedenlerinden biri en başta bahsettiğimiz üzere, konuştuğumuz insanların kafasındaki toplum algısı.

Sonuç:

Okullarda verilen eğitimin devletin bir ideolojik aygıtı olduğunu biliyorsak ve devletin de egemen sınıfların hizmetinde olan bir yapı olduğunun farkındaysak marksistler olarak okullarda verilen eğitimin niteliğinin iyileştirilmesi/değiştirilmesi için iki kat fazla mücadele etmeliyiz. Buna karşın sadece eğitim reformları için mücadelenin, hiçbir zaman okullarda verilen eğitimin niteliğini amaçladığımız seviyeye getirmeyeceğinin de farkında olmalıyız. Egemen zihniyete karşı alternatifler üretmeli  ve son tahlilde egemen zihniyeti ve yarattığı toplum algısını paramparça etmeyi hedeflemeliyiz.

Dipnotlar:

(1): Ayrıntı için, Karl Marx Feuerbach üzerine tezler (11. Tez)

13th April 2012, Enternasyonalist Öğrenci tarafından yayınlandı

CEVAP VER