Geçtiğimiz Salı günü ABD, San Diego’da polis bir eve baskın düzenledi. Evin kapısı kırılarak açıldı. Evdekilere herhangi bir belge sunulmadan bütün aile polis şiddetine maruz bırakıldı. Baskının nedeni ne silah kaçakçılığı ne uyuşturucu tüccarlığı ne de evde bir katil var. Amerikan emperyalizminin sömürdüğü ülkesinde, ailesi ile birlikte yaşayamayan bir işçinin ABD’ye göçmesi tüm bu kargaşanın sebebi. Amerika Birleşik Devletleri Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza tarafından eve gönderilen polis birliklerinin baskınını vahşice tutuklanan göçmen işçi Alberto Alonzo Hernandez’in beş çocuğundan birinin çektiği videodan öğreniyoruz.

Videoda görüldüğü üzere Hernandez’in eşi polisler kilidi pense ile keserken kapıyı kilitli tutmaya çalışıyor. Bu sırada göçmen işçinin çocuklarından biri polislere “Yetki belgenizi görmek istiyoruz.” diye bağırıyor. Buna karşılık polisin cevabı “Çok fazla film izliyorsunuz. İşimiz bittiğinde göstereceğiz size izni.” şeklinde. Polis gayet açık sözlü “Amerikan demokrasisi” göçmen işçileri kapsamaz bunu ancak filmlerde görebiliriz, ABD’de göçmen işçinin payına düşen ucuza çalıştırıldıktan sonra ev baskını ile karakola götürülmektir. Kapı pense ile kırıldıktan sonra polis eve kalkanlar ile giriyor ve çocukların kafasına silah doğrultuyor. Videonun geri kalanında çocuk ağlamaları ve çığlıklar duyuluyor ve video bir polisin kamera yayınını zorla kesmesi ile son buluyor. Bu sırada aile büyük olasılıkla yere yatırılıp tersten kelepçeleniyor.

World Socialist Web Site(WSWS)’ın aile ile yaptığı görüşmeden aktardıklarına göre işe gitmek için evden çıkmak üzere olan Alberto Alonzo Hernandez’i tutuklamaya çalışan polisler ilk başta izinlerinin olduğunu iddia ederek yalan söylüyorlar daha sonra içlerinden birini izin alması için gönderiyorlar. İçeriye girdiklerinde ise beş çocuktan iki kız kardeşin ve büyük annelerinin başına silah dayıyorlar. Aile, avukatlarını aramaya çalışırken hatları ve elektrikleri kesen polisler, on bir yaşındaki Jocelyn’e, elindeki telefonu almak için, ağır şekilde şiddet uyguluyorlar.

Evin dışında ise komşular videoda da duyulduğu üzere polislere “Ya onlar sizin aileniz olsaydı ne yapardınız?”, “Sizinle bizim aramızda hiçbir fark yok, yalnızca biz Meksikalıyız.”, “Siz bugün bir aileyi mahvettiniz.” diyerek bağırıyorlar. Daha sonrasında ise komşular baskın sırasında elektriği kesen polislerden eve geri elektrik vermelerini aksi takdirde polis arabasının önünden çekilmeyeceklerini söylüyorlar. Komşuların dayanışması sayesinde bir polis arabadan inip şalterleri açmak zorunda kalıyor.

Yaşananlar sosyal medyaya yansıdığı için size aktarabiliyoruz. ABD’de hayatları önce kendi yaşadıkları ülkelerde daha sonra göçmek zorunda oldukları ABD’de yıkıma uğrayan yüz binlerce göçmen işçi var ve hepsinin hikâyesi aynı. Dahası Dünya’nın her yerindeki göçmen işçiler benzer olaylar ile karşılaşıyor. En büyük tramvayı ise göçmen ailelerin çocukları yaşıyor. Dillerini sonradan öğrendikleri ve sürekli bir ayrımcılığa uğradıkları ülkelerde büyümek, ileride aynı işi yapmalarına karşılık daha az ücret almak zorunda bırakılıyorlar. Bu videoda yaşananlara belki de bugün en çok biz dikkat etmeliyiz. Türkiye’de bugün buraya gelmek zorunda bırakılmış toplam üç milyon beş yüz seksen sekiz bin sekiz yüz yetmiş yedi Suriyeli bulunuyor. Bu işçiler hem patronlar tarafından yoğun bir sömürü ile ezilirken hem mahalle baskısı ile mücadele ediyorlar.

Göçmenlerin yerli işçilerin işlerini ellerinden aldıkları, işçi maaşlarını aşağıya çektikleri, halkları tembel olduğu için başka ülkelerde refah aradıkları, keyfi olarak göçtükleri yalandır. Göçmen işçiler emperyalist politikalar ülkelerini yaşanmaz hale getirdikleri için zorunluluktan göçerler. Bu durumdan faydalanan patronlar ise yerli işçilerin işsiz kalmasının veya ücretlerinin düşmesinin baş sorumlularıdır. Seyahat ve çalışma hakkı en temel insan özgürlükleri arasındadır. Herkes istediği ülkede özgürce çalışabilmeli emeğinin karşılığı olan maaşı alabilmelidir. Bunun dışında söylenecek her şey patronların işçi sınıfını bölmek için uydurduğu iftiralardan ibaret olacaktır.