Bu ülkede taciz, tecavüz suçlamalarında tahrik indirimi geçer, erkek kurtulur, kadınlar suçlu bulunur. Koruma talebinde bulunan kadınlara koruma verilmez, kadınlar öldürülür. Kadınlar dövülür, sakat bırakılır, yakılır, parçalanır… Kadın “aldatan”, “ahlaksız”, “delirten” kadın olur, her şeyi hak eder(!) Erkek elinden gelen tüm şiddet, baskı ve aşağılama devlet tarafından korunur, desteklenir, meşrulaştırılır. Burada kadın için hukuk böyle işler.
Buna devletin diğer tüm eril güçlerinden de tam destek gelir. Polisler, askerler hakaret eder, döver, tecavüz eder, her biri için bir neden bulunur, kadınların, küçücük çocukların “rızası var” deyiverirler. İktidardan “kadın mı kız mı belli değil” sesleri yükselir, alkolümüze, kıyafetimize, işimize yönelen her bir ses bir diğeriyle birleşir, sokaklara, evlere, babalara kardeşlere sevgililere ve daha binlercesine bulaşır. Kadına karşı nefret, şiddet ve öfke daha da meşrulaşır, “normalleşir”.
Oradan kürtaja uzanır elleri, “kürtaj ve sezaryen” cinayettir der, kadının kendi bedeniyle ilgili bu kararı ve hakkını gaspa girişirler. “Tecavüze uğradıysa neden çocuk ölsün, kendi ölsün” diyerek tecavüzü daha da olağan gösterirken, kadını intihara sürükler. İş hayatında da farklı bir baskı ve şiddet türüyle karşı karşıyadır kadın, burada da cinsel tacize maruz kalır, üstelik “kadın istihdam paketi” vb. yeni yaptırımlarla daha da güvencesiz ve esnek çalışmaya zorlanır, her defasında biraz daha eve itilir kadın, özellikle de “doğum” bahanesiyle… Tüm bunların etkisiyle, kadınlık ve toplumsal rollerin üzerinden işleyen baskı giderek güçlenir ve derinleşir. Tüm bu baskı, nefret ve şiddet atmosferinin ortasında, aileyi kutsayan devlet tarafından, kadın ev, aile ve annelikle tanımlanır. Nasıl davranması, nasıl düşünmesi, hatta neye benzemesi gerektiği de böyle belirlenir. Trans ve gay bireyler de, heteroseksist devlet ve erkek elinden ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalırlar.
Sadece bu kadar da değil, eve kapanmayı, susmayı, kendimizde hata aramayı ve korkmayı reddedip kendi bedenine, kararına ve benliğine yöneltilen tüm bu dayatmalara, sonu gelmeyen tacizlere, tecavüz ve ölüm tehlikesine karşı mücadele ettiğimizde, yaşantımızı, içine itildiğimiz vahşeti politik düzleme taşıyıp burada bir çıkış yolu aradığımızda da şiddetin başka türleriyle karşılaştık. 8 Mart’lar, Gezi eylemleri, kadınlar olarak katıldığımız her bir ayrı eylem sonundaki polis şiddeti, cinsiyetçi küfürler, aşağılamalar, tacizler, eyleme giden kadına yapılan yakıştırmalar bunun birer kanıtı.
Özgecan; ne ilk, ne son ne de farklı!
Geçtiğimiz haftalarda bindiği dolmuşun şoförü tarafından cinsel ilişkiye zorlandı, işkence gördü ve öldürüldü. Kadın olduğu için öldürülen kadınlardan, tanıdığı ve tanımadığı bir erkek tarafından tacize ve tecavüze uğrama riskiyle her an karşı karşıya kalabilen tüm kadınlardan biri Özgecan. Kamuoyunda yarattığı alışık olmadığımız etki ise yalnızca Özgecan’ı “kadın” olarak görülmemesi, aynı şiddetten mustarip diğer kadınlardan (böylelikle) ayrılması dolayısıyla maruz kaldığı şiddetin de farklılaştırılması sonucu ortaya çıktı… Ne elbisesine, ne işine ne yanındaki erkeğe laf edemediklerinden, Özgecan “saf bir genç kız” olarak görüldü, öyle tanıtıldı… “Ahlaklı bir genç kız” ölmüştü. Özgecan hakkındaki tüm söylemleriyle, insanlara, ancak ona üzülmeleri gerektiğini öğrettiler. Ne istediği kıyafetle dolaşamayan benimsenip korunmuştu, ne patronu tarafından, polis tarafından, asker tarafında tacize tecavüze uğrayanlar, ne kocası-sevgilisi tarafından katledilenler, ne intihar etmeye “zorlananlar”… “Fıtratında olan şiddete kaçınılmaz olarak maruz kaldığında, Özgecan gibi olursan sana acırlar” mesajı verildi kısaca.
Kadını kadından ayırdılar. Şiddeti şiddetten
Biz kadınlar bu ayrımı reddediyoruz. Kadın’ın maruz kaldığı şiddet ne yaşa, ne kıyafete, ne işe ne de ekonomik durumuna göre değişir. Kadına karşı şiddet dediğimizde böyle bir şeyi tanımlıyoruz. Ve hiçbir kadını hiçbir nedenden ötürü farklı ya da suçlu görmüyor ve şiddetin hiçbir türünü daha olası ya da anlaşılır bulmuyoruz. Tam da bu anlayışa karşı savaşıyor ve mücadelemizi bu doğrultuda kuruyoruz!
Erkek ve devlet şiddetine maruz kalan TÜM KADINLAR öfkemizdir!
Kadın cinayetleri ve tecavüz politiktir!