Doğan Koca

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) son raporunda Türkiye’de işsizlikten en fazla etkilenen kesimin gençler olduğunu açıkladı. Rapora göre Türkiye’de gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 25,3.

Ancak bu rakamın gerçeği göstermekten uzak olduğunu biliyoruz. İşsizlik rakamlarının hesaplanmasında ‘iş bulmaktan umudunu kesmiş insanlar’ hesaplara katılmıyor. Bunun yanında öğrenciler işsiz kapsamında değerlendirilmiyor. Oysa öğrencilik işsizliği ötelemekten başka bir işe yaramıyor. İşsizlik öğrencilik kılıfıyla örtülüyor.

Kapitalizm doğası gereği her zaman yedek işgücü ordusu olarak işsizliğe ihtiyaç duyar. Bu işsizler ordusu ‘normal’ zamanlarda ücretleri dengelemek için, ‘kriz’ zamanlarında ise patronların yararına işleyen bir manevra alanı olarak kapitalizm var olduğu müddetçe olacak. Öğrenciler de bu işsizler ordusunun kadınlarla birlikte en önemli bileşenlerinden. Okullar tatile girdiğinde öğrenciler tatile girmiyor. İşçi, emekçi ailelerden gelen öğrencilerin okul masrafları güç bela aileleri tarafından karşılanıyor ya da okul masraflarını karşılayabilmek için birçok öğrenci hem okuyor hem çalışıyor. Yaz tatilinde ise ailelerinden para alamayan öğrenciler iş aramak zorunda kalıyor. Üniversitelerde empoze edilen sınıf atlama umuduyla bilinçleri şekillenen öğrenciler yaz geldiğinde bir anlamda gerçekte ait oldukları sınıfı anlıyorlar.

Yaz tatilinde iş bulmaksa bir öğrenci için oldukça zor. Çoğu işyeri ‘kalıcı eleman’ aradığı için öğrencilere iş vermiyor. Düzenli bir iş bulamayan öğrenciler ise part-time (yarı-zamanlı) çalışmak zorunda kalıyor. Part-time işler genellikle haftada 35 iş saati ediyor. Resmi haftalık çalışma saati ise 40. Bunun yanında bu part-time işler genellikle işçilerin sigortasız ve kayıtdışı çalıştığı işler. Hizmet sektöründe yoğunlaşan bu tip işlerde ücretlerin çok düşük olmasının yanısıra işçinin hiçbir güvencesi yok.

Çoğu öğrenci için part-time iş bulmak dahi olanaklı olmuyor. Birçok öğrenci ajansların kapısında yığılıyor. Ajanslar birkaç günlük ya da tek günlük organizasyonlarda, fuarlarda, festivallerde genellikle reklam, tanıtım, broşür dağıtma gibi işler için aracılık sağlayan kurumlar. Bu tip işlerde ise ne zaman ne kadar çalışacağınız dahi belli değil. Üstelik buralarda çalışan öğrenciler ücretlerini almakta da büyük sıkıntılar yaşıyor.

Okul yaşamında bu tip sıkıntılar çekmekle birlikte öğrencilerin mezun olduktan sonra da iş bulma garantisi yok. Mezun olan üniversite öğrencileri iş bulamıyor. Ayrıca emekçi ailelerden gelen birçok öğrenci okuyabilmek için devletten (KYK’dan) kredi almak zorunda kalıyor. Öğrenciler iş bulsalar dahi çalışma yaşamlarına 20 bin, 30 bin liralık borçlarla başlıyorlar. Son zamanlarda haber bültenlerinde ataması yapılmadığı için intihar eden öğretmenlerin, yine ataması yapılmadığı için simit satan öğretmenlerin haberlerini okuyoruz. KPSS de yeni bir ‘umut kapısı’ olarak işsizliği ötelemekten başka bir işe yaramıyor.

Ne istiyoruz?

Acil talebimiz, emekçi ailelerin çocuklarına insani koşullarda yaşamalarını idame ettirebilecekleri düzeyde karşılıksız burs sağlanması ve KYK borçlarının silinmesi. Bu taleplerimizin sağlıklı bir eğitim için yeterli olmadığını da biliyoruz. Parasız ve kafa ve kol emeğini birleştirecek politeknik eğitim için mücadeleye devam!

CEVAP VER