19 Mart günü Türkiye siyaseti ve öğrenci hareketi açısından artık reddedilemeyecek bir milat oldu. Doğduğundan itibaren AKP iktidarının dışında bir iktidar görmemiş, 2015’ten beri tek adam rejiminin her geçen gün daha fazla baskılarına maruz kalmış bir kuşak yüz binler olarak sokaklara taştı. Kendi hayatlarını ellerine almamaları için tek adam rejimi tarafından her türlü baskıyı gören, düzen muhalefeti tarafından her kritik dönemeçte yalnız bırakılarak sandığın işaret edildiği Türkiye gençliği artık bu rejimin çizdiği sınırları kabul etmiyor.

İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla tek adam rejiminden kopuşun sandıkta değil sokakta olduğunu hep birlikte gördük. Rejim elimizde kalan tek demokratik hak olan seçme seçilme hakkına bile tahammül edemeyecek kadar zayıflamış durumda. İBB’ye kayyum atamak isteyen rejime karşı kurmuş olduğumuz “barikat” saldırının bir kısmını püskürterek kayyumu engellemiş, düzen muhalefetinin âtıl tavrını bile değişmek zorunda bırakmıştı. Bugün hala üniversitelerde ve liselerde sürmekte olan eylemler Türkiye gençliğinin demokratik hakları için girişmiş oldukları bu mücadeleyi sürdürmek ve nihayetine erdirmek istediklerini açık bir şekilde ortaya koyuyor. 

Öğrenci gençlik ne istiyor? Geleceksizliğin son bulması, demokratik haklarının garanti altına alınması, kısacası insan onuruna yaraşır bir hayat! Bu talepler önündeki en büyük engel ise elbette baskı uygulamadan ayakta kalamayan, sömürünün üzerinden yükselen, patron sınıfının hamiliğini üstlenen tek adam rejimidir. Tek adam rejimini 19 Mart’tan itibaren kampüslerde, liselerde, sokaklarda bizzat deneyimlediğimiz gibi ancak örgütlü ve kitlesel bir mücadele ile alaşağı edilebilir. Üniversitelerde kurulma mücadelesi verilen Öğrenci Temsilcileri Kurulu (ÖTK) öğrencileri en geniş şekilde kapsayacak ve bu örgütlenme ihtiyacını ilk elden yanıtlayacaktır. Üniversite gençliği geçtiğimiz haftalarda akademik boykotu örerken ortaya çıkardıkları boykot komitelerini ÖTK’ların en geniş öğrenci birliğini sağlayacak demokratik mekanizmalarla inşa edilmesi amacıyla kullanmalıdır.

Öğrenci gençlik, tek adam rejiminden kopuşu sağlayacak taleplere, bu taleplerle oluşturulmuş bir programa gereksinim duyuyor. Düzen muhalefetinin sınırlarında kalmadan, tek adam rejiminden kopuşun tek gerçek ihtimali olan emekçilerin ve ezilenlerin birleşik cephesini inşa etme hedefini güderek, tek adam rejiminin kestiği yerden daha da gür filizlenerek büyüyecek bir hareketin inşası bugün yakıcı bir zorunluluk. İnşa olmakta olan ÖTK’lar içerisinde bu politik hattı savunmak ve en geniş öğrenci kitlesine bu programı taşımak ise hareketin öncüleri olan mücadeleci öğrencilere düşüyor.

Önümüz 1 Mayıs. Üniversite ve lise gençliği de kader birliği içerisinde oldukları emekçilerle 1 Mayıs alanlarını doldurmalı. 1 Mayıs alanlarını emekçilerin bir arada durma iradesine rağmen bölen sendikal bürokrasinin bölücü tutumlarına karşı, okullarımızdan taleplerimizi, birleşik ve kitlesel 1 Mayıs çağrılarımızı yükseltelim!

Liselerde sermayenin kar hırsının bir ifadesi olan ve çocuk işçiliğini resmileştiren MESEM Protokolü’nün iptali, aylık beslenme masraflarımızı bile karşılamayan KYK burslarının gerçek enflasyon oranında 3 ayda bir otomatik zamlanması, nitelikli ve ulaşılabilir kamusal yurt hizmeti, yurtlarda işçi-öğrenci denetimi gibi ekonomik taleplerimizi her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs alanlarında emekçilerle birlikte seslendireceğiz. Öbür taraftan üniversitelerdeki demokratik haklarımızın engellenmesini ortadan kaldırmak için hakkımız olan ÖTK seçimlerinin demokratik şekilde gerçekleştirilmesini, gençliğin demokratik taleplerine karşı rejimin sopası olan polisin kampüslerden uzaklaşmasını ve ÖGB’lerin lağvedilmesini, öğrenci kulüpleri ve toplulukları üzerindeki sansürcü baskının derhal sonlanmasını talep ediyoruz. Emekçilerin talepleriyle öğrencilerin taleplerini birleştirelim, 1 Mayıs’ta üniversite kortejinde yürüyelim! İşçi öğrenci ele ele, 1 Mayıs’a!

Önceki İçerikKazanmak için örgütlenmek gerek
Sonraki İçerikİÜ Boykot Komitesi: 1 Mayıs’ta Öğrenciler İşçilerle Yürümeli!