Üniversitelerin hemen hepsinde sorunlar büyümeye devam ediyor. ODTÜ de bunlardan -ve belki de en çok payını alan okullardan- biri. Yemekhaneden kantinlere uzayan sıralar, yurtların ve dersliklerin yetersiz kapasitesi en çok gündeme gelen sorunlardan. Kayyum rektörlük ise bu sırada, bu sorunlardansa kendi düzenini pekiştirecek yeni hamleleriyle ilgileniyor. Yemekhane çalışanları yerine sayısı artan güvenlik görevlileri, aciliyet arz eden yurt sorunlarını çözmek yerine artan güvenlik kameraları… Geçtiğimiz günlerdeyse kayyum rektörlük bu icraatlarına bir yenisini daha ekledi. Bu, 1990 yılından beri yürürlükte olan yurtlar yönetmeliğinin kaldırılması oldu.

Bu hamle öğrenciler tarafından, geçtiğimiz aylarda da protestolara katılan öğrencilere türlü bürokratik engeller çıkarmaya çalışan kayyum rektörlüğün bu konudaki yeni bir çabası olarak yorumlandı. Nitekim yürürlüğe giren yeni yönetmelik de bu öngörüyü doğrulamış oldu. Uzun süredir yurttan atma cezasını öğrencilerin muhalif duruşuna karşı bir tehdit olarak kullanmak isteyen kayyum rektörlük, kendine bu yolu resmi olarak da açmış oldu.

İlk göze çarpan yeniliklerden biri, “Yurttan Kesin Çıkarma” ile sonuçlanan maddelerin sayısının 10’dan 14’e çıkmış olması. Bu yönüyle kayyum rektörlüğün işi sıkı tuttuğu söylenebilir. Eklenen maddelerin yanı sıra değişikliğe uğrayan maddelerden biri ise “Yurtlarda devletin güvenlik kuvvetlerine karşı gelmek…” ibaresinin yerine daha genel ve kapsayıcı olan “Devletin güvenlik kuvvetlerine karşı gelmek…” ibaresinin geçmiş olması. En küçük bir öğrenci seferberliğinin gündem olmasıyla kampüse adeta bir ordu polis alan (bunu yapan ilk ODTÜ rektörü) kayyum rektörlüğün neden böyle bir değişikliğe gittiğini anlamak zor olmasa gerek.

“Eğitimi engelleyici eylemler” gibi ucu açık ibarelerin yanında ise en dikkat çeken ve kritik görünen yenilik ise sosyal medyaya dair oldu: “sosyal medyadan Üniversite yöneticileri hakkında hakaret içeren paylaşımlarda bulunmak.” Türkiye’de yaşayan vatandaşlar olarak “hakaret içeren paylaşımlarda bulunmak” ibaresinin pratikte ne anlama geldiğini hepimiz biliyor gibiyiz. Böyle bir ibare dolayısıyla ceza almanız için pek de hakaretamiz bir şey yazmanıza gerek yok. Bu ibarenin anlamı, aşina olduğumuz üzere mevcut iktidarın aleyhinde çıkacak hiçbir sese müsamaha gösterilmeyeceğidir. Bu anlamda ülkedeki ana rejimin, nasıl olup da kendi küçük kopyalarını ülkenin dört bir tarafına saçtığını ve iktidarını pekiştirdiğini pekâlâ görebiliriz. İktidarın kendi aleyhinde çıkan her sesi bastırma çabasıyla beraber ana muhalefetin kitlelere seçimleri göstererek adeta pratikte eş değer bir örnek sergilediği bugünlerde, öğrenciler için buradan çıkarılacak ders kendimizden ve kendi gücümüzden başka dayanağımızın olmadığı; sokakları ve kampüsleri boş bırakmamanın ise bizim için vazgeçilmez olduğudur.