Beştepe iktidarı, egemenliğini konsolide etmek için ülke içerisinde ve dışarısında siyasal ajandasındaki gündemlere dönük baskı ve sindirme politikalarını teker teker hayata geçirmeyi sürdürüyor. Bu politikaların önemli bir halkasını da genç kuşaklar üzerinde bina edilmek istenen politik bir denetim ve ideolojik bir diktatörlük istemi oluşturuyor.

Suruç’ta savaşa maruz kalmış bulunan yoksul halklarla buluşmaya gitmiş olan sosyalist arkadaşlarımız, hükümetin durdurmayı tercih etmediği ve ardından da gerekli yargılamaları ve adli süreçleri işletmediği bir bomba tarafından katledildi. Ardından KHK’lar aracılığıyla üniversiteler “yerli ve milli” bir akademik hedef çerçevesinde çölleştirildi. Kendi kadrolarını yetkili makamlara getirebilmek için sınav sorularının çalınmasına göz yuman iktidar, bunu yaparken milyonlarca gencin de geleceğini çaldı. Barınma benzeri ücretsiz sosyal haklardan Türk kapitalizmi tarafından yoksun bırakılan çocuklar, mahkum edildikleri tarikat yurtlarında çıkan yangınlarla öldüler. Bir yandan üniversitelerde kontenjanlar açık kaldı, bir yandan yüzbinlerce öğrenci üniversiteye giremedi; hükümet, bu eşitsiz ve bileşik neoliberal çelişkinin çözümü olacak bir öneri oluşturamadı. Sınav sistemi 13 senede 11 kere değiştirildi; istikrar ve güvence değil, çıkar mekanizmaları ve kaos eğitim sektörünün her alanını sardı.

Bu tablo karşısında gençlik siyaseti yürütenlerin bir birlik oluşturmaya yönelmiş olmaları elbette şaşılacak bir hadise değil. Son haftalar süresince gençlik grupları arasında düzenli olarak sürdürülen tartışmalar, yukarıda tablosunu çizmiş olduğumuz korkunç bir faturanın karşısında bir araya gelme ihtiyacını hissetmiş olanların samimi bir şekilde mücadele etme azimlerinden ileri gelmektedir. İDP Gençliği de bu tartışmaları takip etmiş, katılımcısı olmuş ve onu ileriye taşımak istemiştir.

Bu bağlam içerisinde birlik sorunsalının ciddi bir niteliğe sahip olduğunu vurgulamayı doğru buluyoruz. Birbirlerini tekrar eden, sıkıcı ve içeriksiz etkinliklerden, basın açıklamalarından ve panellerde yan yana gelişlerden ziyade, iktidara silahlı ve silahsız olmak üzere bütün araçlarıyla tutunmuş olan bir oligarşinin karşısında oluşturulacak bir birliğin, işçi-işsiz-öğrenci gençliğin ekonomik ve sosyal taleplerini savunmaktan geçtiğini düşünüyoruz. Bu taleplerin bir savunma programı çerçevesinde ileri sürülmesi ve mücadele hattının da bu program etrafında oluşacak eylem birliklerinden bina edilmesi gerektiği aşikardır.

Elbette gençliğin hayatta kalma şartlarının taleplerini programına yansıtacak olan bir birlikçi mücadele hattının, kendi siyasal varlığını AKP’nin alaşağı edilmesiyle sınırlaması çelişkili olacaktır. Söz konusu olan geleceğin asıl sahiplerine teslim edilmesi olduğunda, AKP rejiminden kopuş ile Türk kapitalizminden kopuş arasında suni aşamalar yaratmak bir yanılgıya ve vahim bir hataya denk düşüyor. Halbuki sınıflar mücadelesi perspektifinin bize her gün öğretmekte olduğu, bu iki mücadelenin birbirlerinden koparılamayacağıdır. Muhafazakar politikalar, işçi düşmanı programın bir şartıdır ve işçi düşmanı programın şartı da, muhafazakar politikalardır. Bunu söylüyoruz çünkü laik eğitim mücadelesinin veya özgür bir akademi isteminin, gençliği bekleyen staj, asgari ücret, geleceksizleşme, neoliberal sömürü veya ücretli kölelik gündemlerinden bağımsız ve kopuk olmadığını hatırlatmak istiyoruz.

Saraya karşı kurulacak ve “demokrasinin savunusu” adı altında gençliği yan yana getirmeye çalışacak olan bir cepheleşmenin başarısız olacağına inanıyoruz. Genç kitleler için yakıcı bir sorun halini almış bulunan demokratik taleplerin, sınıf mücadelesinin gereksinimleriyle kaynaştırılmasının bir zorunluluk olduğunu; politik düzlemde niceliğin değil niteliğin öncelikli olduğunu ileri sürüyoruz. Bu noktada birlikçi bir gençlik politikasının aritmetik kaygılardan ziyade, yoksullaşmakta ve proleterleşmekte olan genç yığınların en yakıcı özlemlerini odak alması daha verimli sonuçlar doğuracaktır.

Baskı ve sömürü rejiminden kopuşun yolunun, işçi-emekçi kitleler ile onlarla her geçen gün artan oranlarda kaynaşmakta olan gençliğin programatik bir ittifakının kurulması olduğu, bugün her zamankinden daha açıktır.

Önceki İçerikGSÜ’de dava süreci: Akademi biat etmez!
Sonraki İçerikLiseye geçiş sistemi sil baştan: Yine geleceksizlik