19 Mart Darbesi’nin ardından gelen direniş dalgasında üniversiteliler ve gençler bu direnişi ateşleyen en önemli unsur oldu. Yıllar sonra kitlelerin sokağa dökülmesi ve gençlerin taleplerini sokağa taşıması aslında tek adam rejiminin esiri olarak büyümüş bu kuşağın biriktirdiği öfkesinin bir yansımasıydı. 

MEB’e bağlı proje okullarında atama sonuçları eğitimde siyasileşmenin, torpilin, hukuksuzluğun ve liyakatsizliğin boyutlarını öğrencilere ve eğitim emekçilerine bir kez daha gösterdi. Başta Eğitim-Sen’li eğitimciler olmak üzere birçok muhalif-mücadeleci eğitimci görevlerinden alındı ve yerlerine yandaş ve torpilli onlarca kişi geçirildi. Bu keyfilik plansız norm zulmüne de yol açtı.

Yaşanan bir diğer skandal ise 11 Nisan günü, boykot çağrısı yapan ve tek adam rejimine karşı sokakta olan öğretmenlerin bir bir açığa alınması ve sürgün edilmesiydi. “4. yılı doldu” bahanesi ile öğretmenlerin birer birer sürgün edildiği okullarda 4. yılını dolduralı bir 4 yıl daha geçmiş “öğretmenlerin” halen görevde oluşu da bu uygulamaların keyfiliğini ve hukuksuzluğunu gözler önüne seriyor.

Proje okullarına tırnaklarını kazıyarak girmiş öğrenciler, yıllarını bu köklü okullara ve mesleğine adamış ve öğrencileriyle dayanışma içerisinde olmuş eğitim emekçilerine yapılan saldırıya karşılık derslere girmeme ve okul bahçelerinde eylem yapma kararı aldı.

Yargı, savunma, eğitim gibi devlet aygıtlarını tüm rahatlığıyla kendisine aykırı ve karşı olan her kesime karşı bir sopa olarak kullanan tek adam rejimi; bu sefer de hedefine seferberliğin başını çeken gençliği koydu. Rejim dünden bugüne 4+4+4, ÇEDES, Maarif gibi eğitimde birçok skandala imza atmıştı. Günler geçtikçe de eğitim kurumlarını kendisine bir siyasi propaganda aracı olarak gördü, eğtimi siyasallaştırdı; anti-demokratik, gerici ve bilimsellikten uzak bir “eğitim” anlayışını egemen kıldı. Rejimin bilimsel, demokratik, laik ve anadilde eğitimden yoksun bir nesil yaratma çabası aslında bekasını devam ettirmeye yönelik attığı en temel adımlardan biridir.

19 Mart’tan bu yana sokaklarda olan liseliler, Gezi Ayaklanması’na katılamayıp hasretini çekmiş olan ve ilk defa bu kadar kitlesel eylemlere katılmış gençler; sokaktaki mücadelenin haklarına ve zafere giden yoldaki önemini de görmüş oldu. Atamaların ardından liselerinin bahçelerinden derse girmeyerek sesini çıkaran liseliler çevik kuvvet, sivil polis, idare tehditleri ve daha birçok direniş kırıcı unsura karşı birleşik mücadeleye sahip çıktılar, teslim olmadılar!

Zırhlı Tren Sosyalist Gençlik Gazetesi olarak liseli sıra arkadaşlarımızın öğretmenlerinin keyfi şekilde sürgün edilmelerine karşı başlattıkları mücadeleyi selamlıyor ve sonuna kadar destekliyoruz!

“Proje okul” kapsamında keyfi atamalara son!

Kamu sektöründe güvenceli çalışmayı tasfiye etmeyi hedefleyen politikalara hayır!

Keyfi şekilde sürülen öğretmenler derhal görevlerine iade edilsin!

Liselerde, üniversitelerde, belediyelerde ve tüm ülkede kayyum rejimine son!

Önceki İçerikOkur Mektubu: İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Öğrencileri Demokratik Hakları İçin Mücadeledeydi!
Sonraki İçerikODTÜ bileşenlerinden “Üniversiteler Ayakta” imza kampanyası