Tek adam rejiminin seçme seçilme hakkı başta olmak üzere temel demokratik haklara yönelttiği saldırılara karşı öğrenci hareketinin başlattığı Akademik Boykot’un üçüncü günündeyiz. İmamoğlu’nun diploma iptali ve gözaltına alınmasıyla başlayan sürece örgütlü ve kitlesel ilk cevabını Beyazıt’ta yapılan Büyük Öğrenci Buluşması veren üniversite hareketi saldırıların ilk gününden beri kayyumcu politikalara karşı öncü rol oynuyor. İmamoğlu’nun özgürlüğünü aşıp Tek Adam Rejimine bir itiraz niteliğine bürünen kitle seferberliği onlarca okulda yürüyüşler, basın açıklamaları, Saraçhane nöbetine çağrılar gibi çeşitli biçimler alarak büyüdü. Ardından ODTÜ’den başlayan akademik boykot çağrısı onlarca okulda gerek ÖTK’lar gerek taban hareketiyle açığa çıkan boykot komiteleri üzerinden örgütlenerek öğrenci hareketinin akademik hayatı felç edecek kuvvetini bizlere gösterdi. Geldiğimiz noktada İstanbul’da okuyan öğrencilerin seferberliği örgütsel ifadesini, dün on binlerce öğrencinin katılımıyla gerçekleşen Maçka Buluşması ve Şişli Belediyesi’ne yürüyüşle kuruluşunu ilan eden “İstanbul Üniversiteler Koordinasyonu”nda buldu.
Tek adam rejimiyse kendine karşı yükselen bu büyük itiraz dalgasına iftiralar, terör yaftaları ve polis operasyonlarıyla saldırmaktan başka yol bulamıyor. 19 Mart’tan bu yana her güne yeni bir operasyonla uyandık. Bugün itibariyle gözaltına alınanların sayısı 400’ü geçti, bu sayının 177’si ise tepeden gelen talimatlarla alelacele tutuklandı. Rejimin baskılarına karşı tüm tutsakların özgürlüğünü savunmak için birleşmeliyiz!
Peki şimdi nereye?
Kitlesel bir seferberliğin enerjisiyle doğan İstanbul Üniversiteler Koordinasyonu’nu kalıcılaştırmalı, bu mücadele organını Boğaziçi Üniversitesi örneğinden ders aldığımız ÖTK’ların tüm okullara yayılması için bir mevzi olarak kullanmalıyız. Bugün çok güçlü ve kitleseliz. Rejimin saldırılarına karşı gücümüzü korumanın yolu ise acil taleplerimizi bir mücadele programı haline getirecek kalıcı organları inşa etmekten geçiyor. Üniversiteliler olarak biliyoruz ki sorunlarımız demokratik hakların tırpanlanmasıyla sınırlı değil. Tek adam rejimi tüm emekçi sınıflarla birlikte öğrenci gençliğin de ekonomik durumunu yerle bir etti. Gelecek kaygısı ve güvencesizlik tarafından kuşatılmış durumdayız. Bu yüzden inşa edeceğimiz bu mücadele organları yalnızca akademik ve demokratik değil aynı zamanda ekonomik sorunlarımızı da içeren acil taleplerin savunucusu olarak hareket etmeli.
Emekçiler ve Öğrenciler Birleşmeli!
Boğaziçi Üniversitesi ÖTK’nın “Emek örgütlerine açık mektup” başlığıyla yayımladığı çağrıyı destekliyoruz. Zırhlı Tren olarak Tek Adam rejimine karşı kararlı mücadeleyi yürütebilecek esas gücün işçi sınıfı olduğunu savunageldik. Bugün AKP-MHP zorbalığından kurtulabilmek için buzu kırıp yolu açan öğrenci hareketinin işçi hareketiyle kolkola girmesi elzemdir. Öğrencilerin çağrılarını yanıtlayıp iş bırakma eylemi yapan Eğitim-Sen’li hocalarımız bize gurur ve güven veriyor. Okullardan işyerlerine her yerde hayatı durduralım!
Hız kesmek yok!
Üniversitelerden belediyelere kayyum rejimine karşı mücadeleyi büyütmek için okullarımızda forumlarda buluşalım, akademik boykotu büyütelim, ÖTK’larımızı inşa edelim!
Gözaltılar serbest bırakılsın!
Siyasi tutsaklara özgürlük!
Haklarını savun, Akademik Boykota katıl!
Üniversiteler Boykota, Sendikalar Sokağa!
Kayyum politikalarına Son!