İDP Gençliği: Yeni eğitim döneminde demokratik mevzileri korumak için taleplerimizi yükseltelim!

13 yıllık AKP iktidarında ilköğretimden yükseköğretime kadar eğitim sisteminin tüm kademelerinde, öğrencileri mağdur eden ciddi skandallar ile yapısal sorunların yol açtığı tahribatlar yaşandı. Yeni dönemde de bu sorunlar katlanarak devam edecek gibi görünüyor. Hükümet, eğitim hakkımıza yönelik yeni saldırılar gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Bu dönemde yapmamız gereken, sahip olduğumuz demokratik mevzileri korumak için taleplerimizi yükseltmek ve birleşik mücadeleyi örmektir.

TEOG ve dershane-temel lise skandalları

Son 13 yılda defalarca değiştirilen liseye giriş sınavlarının son halkası TEOG, tıpkı önceki sene olduğu gibi bir rezalet oldu. Sorular iptal edildi; tercih ve yerleştirme takvimi aksadı. Yaklaşık 100 bin öğrenci açıkta kaldı, on binlercesi evlerinden uzak ya da tercih etmedikleri okullara yerleştirildi. Meslek Lisesi’ni tercih eden bir öğrenci, kendini İmam Hatip Lisesi’nde bulabildi.

Bir okula yerleşebilen öğrecilerin önemli kısmı da huzursuz. Hatırlanacağı gibi AKP hükümeti, dershanelerin kapatılması adı altında bunları temel lise denilen özel okullara dönüştürmüştü. YGS-LYS’ye hazırlanmak isteyen öğrenciler, okullarından kayıtlarını aldırarak bu temel liselere kayıt yaptırmışlardı. Okul kayıt döneminin tam ortasında, dershanelerin kaldırılmasına ilişkin yasa yargı kararıyla iptal edildi ve dershanelerin yeniden açılmasının önü açıldı. Temel liselere kayıt yaptırmış olan öğrenciler, boşu boşuna okullarından olmuş oldular. Böylesine bir kaos ortamında, sınava hazırlanmamız nasıl beklenebilir?

Paran yoksa eğitim hakkın da yok!

Devlet, çocuklarını özel okullara yollamaları için, ailelere 3750 liraya varan mali teşvik veriyor. Amaç, özel okulların eğitimdeki payını arttırmak yoluyla kamu harcamalarını azaltmak. Diğer taraftan, mali olanaksızlıklar gerekçe gösterilerek, devlet okullarında ikili eğitim yapılıyor, atanamayan öğretmenler gerçeği yüzünden öğrenciler öğretmensiz kalıyor, sınıf mevcutları hızla artıyor. Özel okullar için para var ama devlet okullarına gelince para yok! Onların düzeninde emekçi ailelerinin eğitim hakkı yok!

Neoliberal saldırıların bir başka boyutunu, 4+4+4 kademeli eğitim sistemi oluşturuyor. İmam Hatip ortaokullarının açılmasına olanak sağladığı için muhafazakar popülizme alet olan bu sistem, aslında emekçi gençliğin önemli kısmının, 4 yıllık ortaokuldan sonra, Meslek Liseleri’ne gitmesinin ve bu yolla ucuz iş gücü piyasasına dahil olmasının önünü açıyor. Diğer taraftan, eğitim toplumun muhafazakarlaştırılması için bir araç olarakkullanılıyor. 2003’te 450 olan İmam Hatip Liseleri’nin sayısı, bugün 1017’ye ulaştı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilkokullara kadar yaygınlaştırılması ise gündemde.

 

Biz diyoruz ki:

Parasız, laik, bilimsel ve anadilde eğitim!

Aileleri emekçi olan öğrencilere burs! Kaynak yok diyenler hesap defterlerini açsınlar!

Üniversiteye sınavsız giriş hakkı!

4+4+4 kademeli eğitim sistemi çöpe!

Kâr odaklı eği­tim modelleri istemiyoruz! Sermaye odaklı değil, ihtiyaç odaklı eğitim!

Meslek liselerinde staj sömürüsü

Meslek Liseleri, eğitimi piyasanın ihtiyaçlarıyla sınırlayan neoliberal politikalardan nasibini alıyor. Patronların içinde bulunduğu yapısal ekonomik krizi bir nebze olsun hafifletmek için, Meslek Liseliler staj sömürüsüne maruz kalıyor. Öğrenciler, ucuz işi gücü olarak görülüyor, asgari ücretin yaklaşık üçte biri karşılığında bir işçinin yapacağı işlerden fazlasını görüyor. Patrona kâr sağladıkları halde emeklerinin karşılığını alamıyor, staj süreleri emeklilik süresine sayılmıyor. Dahası öğrenciler, haklarını savunacakları bir araca da sahip değiller; sendikaya üye olma hakları yok. Genç sömürüsü, zorunlu stajla sınırlı değil: Eğitim görürken bir yandan çalışmak zorunda olan emekçi gençlik, kayıt dışı olarak sefalet ücretleri karşılığında çalıştırılıyor.

Biz diyoruz ki:

Emekçi gençlik için eşit işe eşit ücret!

Ucuz ve genç emek-gücü sömürüsüne son!

Esnek ve güvencesiz çalış­maya hayır!

Örgütlenme hakkının önündeki bütün engeller kaldırılsın! Sendikalar işçi gençliğe açılsın!

Ticarileşen üniversiteler

Yükseköğrenime gelince, Bologna Deklarasyonu ile başlatılan neoliberal saldırılar artarak sürüyor. Eğitim, piyasanın ihtiyaçlarına göre şekillendiriliyor. Devlet üniversiteleri karşısında vakıf üniversiteleri teşvik ediliyor, üniversitelerin denetimi şirket yöneticilerine bırakılmak isteniyor, öğretim görevlileri gerekçe gösterilmeden işten çıkartılıyor, sosyoloji gibi patronlara doğrudan kâr sağlamayan sosyal bilim derslerinin kaldırılması öngörülüyor. Onların düzeninde üniversiteler birer ticari işletme, öğrenciler ise müşteri!

Eğitimin içeriğine dair sorunların yanı sıra emekçi gençlik, eğitim hakkını sınırlandıran bir dizi sosyal sorunla karşı karşıya. Yurt sorunu bunlardan en önemlisi: Devlet yurtlarına başvuran yaklaşık 400 bin kişiden yalnızca 200 bini bir yurda yerleştirilebildi. Geri kalan yüzbinler ise, kâr odaklı özel yurtlar ile ev sahiplerinin avucuna düşüyor. Bir başka sorun ise, gençliğin staj adı altında ucuz iş gücü olarak çalıştırılması. Eğitim masraflarını karşılamak için gençlik, düşük ücretlere uzun saatler boyunca çalışmak zorunda.

Biz diyoruz ki:

Müşteri değil, öğrenciyiz! Akademisyen ve işçi kıyımına son verilsin!

Özel üniversitelerin açılması yasaklansın! Vakıf üni­versiteleri tazminatsız kamulaştırılsın! T.C. Bologna Deklarasyonu’ndan imzasını çeksin!

Üniversitelerde tecrübe adı altında sömürüye son!

Her üniversiteye parasız revir ve kreş açılsın!

Yurtlar ücretsiz olsun!

Nasıl bir eğitim sorusuna yanıt: Politeknik eğitim ve Özgür Emekçiler Üniversitesi

Eğitim, kapitalizm altında olduğu gibi ezberci, mekanik ve eşitsiz olmak zorunda değil. Burjuva üniversitelerinin bir alternatifi var: Özgür Emekçiler Üniversitesi! ÖEÜ, politeknik eğitimin üniversitelerde somutlaşmış hâlidir.

Sermaye düzeni, kafa emeği ile kol emeğini birbirinden radikal bir biçimde ayırdı. Bireyleri, bilgi ve tekniğin üreticisi değil, basit birer uygulayıcı rolüyle sınırlandırdı. İşte politeknik eğitim, üretimin bütün dallarını teorik ve pra­tik bağlamda tanıtıcı bir şekilde sunarak, bu radikal ayrımı bütünleştirmeyi hedefler. Böyle bir eğitim sisteminde birey, teknik ile tekniğin düşünsel altyapısını birlikte öğrenecek, bilinçlenecek, yaratıcılık kazanacak, kazandıkça özgürleşecek ve yabancılaşmaktan kurtulacaktır.

Her gün eğitim alanında yeni saldırılar hazırlanırken, sermaye odaklı değil, ihtiyaç odaklı, parasız, laik, bilimsel ve anadilde eğitim başta olmak üzere taleplerimizi yükseltmenin önemi giderek artıyor.Bu taleplerin cisimleştiği slogan ise, Özgür Emekçiler Üniversitesi’nden başka bir şey olamaz. Yaşasın Özgür Emekçiler Üniversitesi!

CEVAP VER