Türkiye’de hükümetler ve eğitim bakanlıkları tarafından uzun yıllardır eğitim sisteminin temeli olarak görülen test usulü giriş sınavları can almaya devam ediyor. Sorunları çözer umuduyla mı bilmiyoruz ama adı yetkililerce defalarca değiştirilen fakat niteliği hep aynı kalan -bu niteliğe daha ileride değineceğiz- sınavlardan biri olan TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) Sınavı bu sene 13 yaşındaki ortaokul öğrencisi Ayşe Berrin’in sınavdan beklediği kadar yüksek alamaması nedeniyle intihar etmesine neden oldu. Bu buz dağının sadece görünen kısmıydı. Bu sınav aynı zamanda ismini bilmediğimiz binlerce öğrencinin hayat boyu düzelmeyecek psikolojik sorunlar yaşamasına, tanımadığımız binlerce öğrencinin istediği liselere girememesine -liseleri bırakın lise türleri arasında bile seçim yapamadan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından imam hatip liselerine yollanmasına- ve genel olarak yeterli parası olmayanların çok düşük kalitede, yeterli parası olanların ise görece daha iyi ama yine de kötü bir eğitim alacak olmasına neden oldu. Ayşe Berrin ile beraber Türkiye’deki test sınavlarının aldığı can sayısı yirmiyi aştı. Geçtiğimiz senelerde yine liseye geçmek için yapılan özü aynı ama adı farklı olan SBS (Seviye Belirleme Sınavı)’ye iki saat kala 15 yaşındaki Nazik Kıraç sınav stresine dayanamayıp ailesine “Sevgili ailem! Böyle olmasını istemezdim. Ben de isterdim bu dünyada yaşamayı… Ancak başarılı olamıyorum… Ben dedemin gittiği yere gidiyorum. Sakın benim için ağlamayın. Sizi seviyorum” yazılı bir not bırakarak intihar etmişti. Ayrıca YGS (Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı)’de şifre skandalının yaşandığı sene 19 yaşındaki bir lise öğrencisi Nevşehir’de oturduğu evde aynı sebeplerden intihara sürüklenmişti.
Hepimizin sorunu aynı
Babanız Koç, Sabancı veya Eczacıbaşı değilse, zamanında Gülen cemaatinin bir yerine yerleşemediyseniz sınavlarda yalnız başınasınız demektir. Hele ki anadiliniz Türkçe değilse, Türkçeyi ortaokulda öğrenmişseniz on adım geriden başladınız bile. Türkçe anadiliniz olsa bile dershaneye ya da özel okula gitme şansınız oldu mu? Okul çağında çalışmaktan bahsetmiyorum bile. Fakat bütün bunlar fırsat eşitliği diye bağıran burjuva hukukunun umurunda değil. Onlar size aynı sınava girme hakkı tanıyorlar, alın size fırsat eşitliği, sınav anında fırsatlarınız eşit geri kalan bütün yaşamınızda farklı. Türkiye’de durum bundan da kötü burjuva fırsat eşitliği ilkesi AKP hükümeti ve bir zamanların AKP dostu Gülen cemaati ile ayaklar altına alındı. İçeride neler dönüyor ayrıntısıyla bilmiyoruz fakat gerçeğin önemli bir kısmı 5 yıl önce yaşanan YGS skandalında açığa çıkmıştı. Türkiye’de sınav anında bile öğrenciler eşit değildir. Sınav anında bütün öğrencilerin cevaplarını bir şekilde öğrenmediği bir sınava girmeleri, sınavdan sonra alınan puanlarla oynanmaması bile savunulması gereken bir hak konumundadır.
Hepimizin sonu aynı
Bütün zorluklara rağmen bir üniversitede istediğiniz bölüme girmeyi başaran yüzde birlik dilimin içine girdiniz. Pekiyi sonra ne yapacaksınız? Üniversite boyunca ya çalışacak ya ailenizden para alacak ya da öğrenci pasosunun seksen lira olduğu ülkede 400 liralık KYK(Kredi Yurtlar Kurumu) bursu ile geçinmeye çalışacaksınız. Bütün bu zor koşullara rağmen dersleriniz iyi gidiyorsa ileride sizi kiralayacak patrona işlevlerinizi göstermek için bir staj yapmanız gerekiyor. Bin bir zorlukla bulunan stajdan asgarî ücretin en fazla yüzde 30’unu (yaklaşık 390 lira) alıp bir ay boyunca staj yeri patronu ne söylerse onu yapacaksınız ki söylediklerinin meslekî eğitiminiz için gerekli olup olmaması patronun umurunda değil. Stajınızı da başarı ile tamamladıysanız 2015 verilerine göre yüzde 18,6 olan genç işsizlik oranından sıyrılıp bir iş bulabilirsiniz. İşten ne zaman çıkartılacağınız patronun inisiyatifinde, beyaz yakalı olarak kurtulabileceğinizi düşünmeyin Akbank geçen sene 144 şube kapatarak 1653 çalışanını kapının önüne koydu. Bu sadece ufak bir örnek ama büro işçilerinin de kol emeği sarf eden fabrika ya da atölye işçileri kadar güvencesiz çalıştığına emin olabilirsiniz. Bu arada hükümetin yeni planında işten atılmaları zorlaştıran kıdem tazminatı hakkının bir kısmının işçi, bir kısmının devlete verdiğimiz vergiler aracılığıyla devlet, küçük bir kısmının da patron tarafından karşılanacak olan kıdem tazminatı fonuna dönüştürülüp akıbeti belirsiz bir şekilde kullanılacağını da hatırlayalım.
Kaliteli eğitim, mezuniyetten sonra iş güvencesi, tüm emekçilerin üniversiteye girmesi imkânsız mı?
Sınav dolayısıyla yaşanan intiharlar ya da bunalımlar kişisel bozukluklardan, aile baskısından ve bunun gibi etkenlerden kaynaklanmıyor. Ailesi okumuş kendinden okuması beklenen bir öğrenci için en az 3-4 sınav, yalnızca bir miktar daha yüksek maaşlı bir işe girebilmek umuduyla çabalayanlar için ise bütün hayat 1-2 sınava bağlı. Bir kısmının tekrarı olmayan bir kısmı senede bir yapılan meslekî hayatınızın çoğunu dolayısıyla hayatınızın çoğunu belirleyen bu sınavlardan ötürü travma yaşamamak oldukça zor.
Pekiyi eğitim sistemi hayatı belirleyen birkaç sınav olmadan çalışmaz mı? Sistemi savunanların en çok kullandıkları argüman herkes doktor, avukat, mühendis olmak isterse ne yapılacağıdır. Haklı bir gerekçe herkes bunları okursa ne üniversitelerde yer ne de başka işleri yapacak insanlar kalır. Ama insanlar da haklı olarak asgarî ücretin açlık sınırında olduğu, vergi verme konusunda dünya birincisi olan vatandaşların hiçbir kaliteli ve parasız sağlık, eğitim, ulaşım hizmeti alamadığı ve iş güvencesinin çoğu meslek grubunda yok denecek kadar az olduğu bir ülkede iş güvencesi ve yüksek maaşların olduğu işlere akın etmek isterler. Felsefeyle ilgilenen biri hukuk bölümü kazanırsa gelecek kaygısıyla hukuka girer genel kaide budur.
İsteyen herkesin yüksek eğitime kadar eğitim hayatını sürdürebildiği ve mezuniyetten sonra iş bulabildiği bir gelecek hayal değildir. Sorun bir grup patronun, insanların ihtiyaçlarından kâr etmeyi bilen bir grup vurguncunun ve asalağın emekçilerin elinden her şeyi alması ve biz daha doğmadan hayatımızı çalmasıdır. Okullarda yurt açılması, burs verilmesi, fizikî şartların iyileştirilmesi için gireceğimiz mücadelelerin yolu sınavların kaldırılması, mezuniyet sonrası iş güvencesinin sağlanmasına kadar varacaktır. Yeter ki birlikten gelen gücümüzü örgütlenerek kullanalım.