2 Şubat tarihinde çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname’yle mesleklerinden ihraç edilen 330 akademisyenin 115’i “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan kişiler. 72 ihraçla Ankara Üniversitesi en fazla ihracın olduğu üniversite. Marmara Üniversitesi’nden 23, Yıldız teknik Üniversitesi’nden 27 akademisyen ihraç edildi. 15 Temmuzdan beri çıkartılan KHK’larla üniversitelerde yapılan ihraçların sadece FETÖ’ye yönelik olmadığı aşikar. Türkiye’nin yetiştirdiği sayılı anayasa profesörlerinden İbrahim Kaboğlu, Türkiye’nin ilk nöropsikoloğu Prof. Dr. Öget Öktem Tanör gibi akademisyen ve bilim insanlarının ihraç edilme nedeni olarak gösterilen “FETÖ’yle bağlantılı” olmaları yalanını bir kenara bırakalım, bu insanlar yıllarca kolkola olan hükümet ve FETÖ’ye karşı mücadele ettiler.

Akademiye gönül ve ömür vermiş bu insanlar yanlış olanı daima dile getirdiler ve yıllarca yapılan haksızlığa meydan okudular. Bu ihraç edilme sebebinin ne kadar ahmakça ve dayanıksız olduğu muhaliflerin dışında hükümet yanlısı kişilerin de seslerini çıkarma cesareti bulmalarıyla iyice anlaşılır oluyor. YÖK’ten gelen açıklama “mağduriyet müracaatları hukuk çerçevesinde degerlendirilecek” şeklinde oldu. Bu sefer iyice ileri gittiklerinin kendileri de sonradan farkına vardılar. Bu durumda karşımıza şu can alıcı soru çıkıyor; bu akademisyenler neden ihraç ediliyor? Cevabı yeterince açık değil mi! Yapılacak bu referandumun aslında nelere mal olacağını dile getirmekten çekinmeyen akademisyenleri üniversitede istemiyorlar. Sorgulayan, araştıran bir üniversite değil istedikleri. İstedikleri boyun eğen, suskun bir bina yığını. Anlaşıldığı üzere amaçları kurmaya çalıştıkları tek adam rejimine giden yoldaki engelleri kaldırmaya çalışmak. Bu yoldaki engellerin de emekçiler, muhalifler olduğunun farkındalar. Farkındalar ki özgürlükçü bir geçmişi ve ruhu olan Mülkiye’de kıyım gerçekleştirdiler, farkındalar ki emekçi akademisyenler biat etmeyi değil özgürce düşünmeyi öğretiyor.  

Peki bu kıyım üniversitelerde ne gibi sonuçlar doğuruyor? Bu akademik kıyım sonucunda özellikle Ankara Üniversitesi’nde birçok öğrenci danışmansız kaldı, birçok öğrencinin tez hocası ihraç edildi. Ankara Üniversitesi tiyatro bölümünde dört akademisyen kaldı. Dönem başına bir hoca! Böyle bir şey akıl almaz olduğu için akla bunun anlamının bölümün kapanması olduğu geliyor. Kendi rejim kaygılarının bedelini öğrencilere, gençliğe ödetme peşindeler. Ancak biz daha önce de söyledik; gitmiyoruz, buradayız! Gitmediğimizi ve burada olduğumuzu ihraçlardan sonra üniversitelerde yaptığımız akademisyenlerle dayanışma etkinliklerimizde, forumlarda ifade ettik. Ankara Üniversitesi Cebeci kampüsünde akademiye yıllarını vermiş hocalarımızı darp edip gözaltına alsanız da , Marmara Üniversitesi’nde faşist çetelere göz yumsanız da gitmiyoruz, buradayız! Kendi geleceğimize sahip çıkacağız, hocalarımızı yalnız bırakmayacağız!

Önceki İçerik14 Mart 1883: Marx’ın mezarı başında…
Sonraki İçerik“Hayır” dediği için okuldan atılan Kardelen: “Bu karar getirilmek istenen sistemin ne olduğunu açığa çıkarıyor”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz