Tek adam rejimi ülkeyi artık içinden çıkılması zor bir ekonomik çöküşün içine sürüklemiş bulunmakta. Mantık dışı ve ısrarcı faiz politikaları dövizin engel tanımaz yükselişini de beraberinde getirdi. Ekonomik ilkelere tümüyle aykırı bu faiz politikasının da beslediği enflasyonun yükselişi, toplumun büyük bir kesimini geçinememe sorunuyla baş başa bıraktı. Zaten işsizlik ile boğuşan gençlik, artan kiralar ve enflasyon karşısında iyice içinden çıkılmaz bir darboğaza düşmüş durumda. İş bulsa dahi insan onuruna yaraşır ücretten ve mesai saatinden uzak çalışma koşullarında sömürülmek zorunda kalıyor.

Ekonominin bu denli can yakmaya başladığı bu dönemde seçim tartışmaları da hız kazanmış durumda. Bu seçimin başlıca tarafları da Cumhur ve Millet İttifakları. Bir taraf zamanında seçim yapılması konusunda ısrarcı olurken, Millet İttifakı’nın ortaklarından CHP, şimdiden erken seçim baskısı uygulamak için mitingler düzenlemeye başlayacağını ilan etti (ancak gerisini getirmedi). Burjuva siyasetinin bu iki kutbunun seçim stratejileri her ne olursa olsun işçi, emekçi ve gençlikten yana bir program ile hareket etmedikleri açıktır.

Bir yandan iktidarı erken seçimlerle götürmek için çalışan Millet İttifakı, diğer taraftan da olası iktidarlarını pekiştirmek için şimdiden çalışmalara başlamış olan Cumhur İttifakı ülkenin ezilen ve sömürülen kesimleri için hiçbir gerçek çözüm önerisi sunamıyor. Millet İttifakı TÜSİAD ve çeşitli patron-sanayici odalarından destek açıklamaları beklerken, öbür yandan da bu kesimlerin çıkarlarına güvence altına alacağı bir ortamı sağlama sözü veriyor. İktidarın iyice sallantıda olduğu gerçeğinden dolayı, olası sonraki hükümet döneminden payını almak ve yerini sağlamlaştırmak için “beşli çete”, CHP ve İYİP’den randevu kovalıyor. Bu ve bunun gibi bir sürü gelişme ve özellikle CHP’nin söylemleri bize gösteriyor ki, seçimlerin bu iki kutbu arasında emekçi ve umutsuz gençlik nezdinde esaslı bir farklılık yok. Asgari ücretin açıklanmasının ardından Kılıçdaroğlu’nun “buna da razıyız” minvalinde bir cevap geliştirmiş olması bunun bir göstergesi durumunda.

İşçi-emekçi gençliğin kaderinin gelecek seçime bağlanıldığı ve indirgendiği bu süreçte üçüncü bir yolun mümkün olduğuna inanıyoruz. Seçimleri beklemeden, seçimlere bağlı kalmadan, seçimlerden sonraki süreçte de sınıf siyasetinde rol oynayabilecek üçüncü, bağımsız ve kendi iktidarı için mücadele edecek bir emek ittifakının yaratılması gerekir. Bu emek ittifakı; işçi, emekçi, gençlik ve toplumun tüm ezilen ve ötekileştirilen kesimlerini kapsayan bir ittifak olmalıdır ve sadece seçim odaklı olmamalıdır; aksine siyaset içinde bağımsız bir sınıf hattı örecek olan bir ittifak olmalıdır. Gençliğin, mevcut düzen ittifakları içinde oy atabileceği bir seçenek bulunmamaktadır. Gençliğin kendi bağımsız geleceği için mücadele edecek olan bir özne olarak Emek İttifakı, yarının inşası için çalışacak ve gençliğin sorunlarına çözüm üretecek tek ittifak olacaktır.