2019’daki yerel seçimler yaklaşırken, ciddi bir rant konusu olan belediyelerin paylaşılması da Cumhur İttifakı’nda parçalanma olasılıklarını gündeme taşıdı. Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri Devlet Bahçeli, daha birkaç hafta önce yerel seçimlerin kritik bir önemde olduğunu çünkü bu seçimlerde oluşacak tablonun, başkanlık rejiminin meşruiyetini sorgulayabileceğini ifade etmişti. MHP lideri inşası tamamlanmış ve yapısal krizler tehditlerinden arındırılmış bir rejimin ayakları üzerine dikilmediğinin bilincinde. Bunu, gelecekleri üzerinde söz sahibi olmak isteyen mücadeleci işçi ve gençlik sektörlerinin de farkında olması büyük bir önem taşıyor.

Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı partilerinin ayrı ayrı aday göstermeye karar vermiş olmaları, elbette Türk kapitalizminin ranta açarak büyük kârlar sağladığı belediyeler üzerinde süren bir paylaşım ve dağıtım kavgasının sonucu. Bu kavga belediyeleri aşarak ulus çapındaki kaynakların mevzu bahis edilmesine dek genişler mi? Bunu sınıflar mücadelesinin izleyeceği seyir gösterecek.

Egemen bloklar katında çıkar çatışmaları yeni bir çehre kazanırken, çağdışı çalışma şartlarına ve sömürüye karşı ayaklanan Üçüncü Havalimanı işçileri tutuklandı. İşçilerin kaldıkları barakalar kolluk kuvvetlerince basıldı, öncü işçiler tutuklandı veya işten çıkarıldı ve çalışmanın “istikrarlı” bir biçimde sürdürülmesi için de işçilerin başına askerler kondu. Kısacası Üçüncü Havalimanı, adeta bir “çalışma kampına” döndürülerek 29 Ekim’de açıldı. Bu, başkanlık rejiminin ulusal kapitalizmin çıkarları uğruna işçileri ve gençliği ne denli gerici yaşam koşullarına hapsetmeye kararlı olduğunu göstermekle kalmıyor; aynı zamanda Türkiye ekonomisi krizli bir seyir izlerken, hakkını talep etmeye cüret edecek olan toplumsal kesimlere karşı bir gözdağı mesajı da veriliyor.

Bir de sürmekte olan ekonomik kriz gerçeği mevcut. Rahip Brunson’ın teslim edilmesi, İş Bankası’nın faiz kararları ve Almanya ile yapılan yeni alışverişler TL’nin değer kaybını anlık olarak sabitlemiş olsa da, enflasyon değerleri kronik artışını sürdürüyor. Bugün itibariyle 2016-2017 sürecinde yapılan toplu iş sözleşmeleriyle elde edilen kırıntı zamlarının herhangi bir maddi anlamı kalmamış durumda. Rejim kaşıkla verdiğini, kepçeyle aldı bile! Dahası hükümetin ekonomiden sorumlu beyin takımının açıkladığı “önlem paketleri”, asgari ücretli işçiyi-genci ve ücretsiz öğrenciler değil, sermayedarları korumaya ve kurtarmaya dönük. Bunun en açık göstergesi, kemerlerini sıkması gerekenler olarak gösterilen kesimlerin “sıradan vatandaşlar” olması. Rejim, kendisinin neoliberal yağma ve talan politikalarıyla var ettiği ekonomik krizin faturasını, bu yağmadan nemalanan patronlara değil, ezilenlere ve sömürülenlere kesme peşinde.

Gençlik, geleceği ve özgürlüğü için bu üç acil gündem üzerinden organize olmalı

Yukarıda, geçtiğimiz süreçte öne çıkan üç önemli gündemden bahsettik. Bu gündemlerin mücadele sırasında nasıl çözüleceği sorusu, aynı zamanda gençliğin kendi geleceğinin nasıl bir karakter taşıyacağı sorusudur. Zira havalimanı işçilerinin bir öncü rolü üstlenen seferberlikleri, yerel seçimlerden çıkacak olan tablo ve ekonomik krizin faturasının kime kesileceği meseleleri, Türkiye’nin sosyal ve siyasal rotasını belirleyecek olan en mühim virajlar olarak önümüzde duruyor.

Öncelikle havalimanı işçileriyle kenetlenmenin gerekliliğinden bahsedelim. İktidarın bir zafer anıtı olarak gördüğü ve aslında bu zaferi işçilere ve yoksullara karşı kazanılmış olarak addettiği bir inşaatın, emekçilerin direnişiyle karşılaşmış olması, sınıflar mücadelesi için bir sıçrama tahtası potansiyeli taşıyor. Üçüncü havalimanı işçilerinin rejim tarafından morallerinin ve dirençlerinin kırılması, yenilgiye uğratılması bütün bir sınıf ve gençlik için bir yenilgi ve geri çekiliş anlamını taşıyacaktır. Havaalanı işçilerinin talep ettiği haklara erişmesi bütün Türkiye’nin işçi-emekçileri ve gençleri için bir kılavuz işlevi taşıyacaktır. Bu, mücadele edenlerin kazanabileceği düşüncesini kitlelere ulaştırmak yönünde önemli bir adım olacaktır.

Bu bağlamda gençliğin okuduğu okullarda ve üniversitelerde, staj yaptığı veya çalıştığı atölyelerde ve iş yerlerinde, üçüncü havalimanı işçileriyle dayanışma komiteleri oluşturmaları, işçileri açtıkları mücadele yolunda takip etmeleri son derece hayati. Özellikle üçüncü havalimanı işçilerinin iş cinayetlerine karşı olan sınıfsal duyarlılıkları, eğitim kurumlarında ve iş yerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğini denetleme ve araştırma, onu sağlama işlevleri olan komitelerin oluşturulmasıyla yeni bir dinamiğe kavuşabilir ve iş cinayetlerine karşı organize olma hali, üçüncü havalimanı işçilerinin mücadelelerine yeni bir soluk katabilir.

Benzer bir açı, yerel seçimler için de geçerli. Zira iktidar ve iktidarın çevresinde kümelenen bloklar belediyelerde ne denli zayıflatılırsa, ulus çapında politik ve ekonomik saldırı paketlerini hayat geçirmeleri o denki zorlaşır. Bu bağlamda bulunduğumuz yerellerde (eğitim kurumlarından iş yerlerine dek), o yerelin toplumsal ve siyasal ihtiyaçlarına dönük kampanyaların nasıl organize edilebileceği üzerine tartışmalar yürütmek ve bu tartışmaların sonuçlarını “Tek Adam rejimini belediyelerden kovalım” sloganı etrafında hayata geçirmek, gerçekleştirilmesi gereken sorumluluklardan. Zırhlı Tren gazetesi, belediyelerin demokratik işçi-emekçi meclisleri kılınması gerektiğine inanıyor. Ancak bu inancımız belediyeler ile sınırlı değil; aynı şekilde okulların ve üniversitelerin yönetimlerinin de demokratik işçi-emekçi ve üniversite bileşenleri olan öğrenci-akademisyen meclisleri tarzında organize edilmesi gerektiğini ileri sürüyoruz. Eğitimin içine sürüklendiği kronik krize karşı ileri sürdüğümüz ve eğitim kurumlarında işçi-öğrenci yönetimi talep eden anlayışımızın, birleşik bir mücadeleler kümesine ihtiyaç duyduğu şüphe götürmez bir gerçek. Bu birleşik mücadeleler kümesine, yerel yönetimlerin sınıf karakteri ve politik yönelişi de elbette dahil. Bu nedenle, geleceğimiz üzerinde belirleyici olacağını söylediğimiz virajlardan biri de, Mart 2019’daki yerel seçimler.

Birleşik bir mücadele hattıyla yenilgiye uğratmamız gereken bir diğer sosyal tehdit, ekonomik krizin sebep olduğu işyeri kapatmaları, iflaslar ve konkordatoların sonucunda ivme kazanan sürekli işsizliğin kendisi. Son 16 senedir hiç olmadığı kadar “diplomalı işsizlik” olgusu kitleselleşmiş durumda ve yaygınlaşmaya da devam ediyor. Öğrencilik için eskiden kullanılan “gizli işsizlik” tanımı hızlı bir şekilde geçerliliğini yitirdi ve yerini “açık işsizlik” olarak tarif edebileceğimiz sefalet koşullarına bıraktı. Ekonomik kriz, sadece mezuniyet sonra işsizlik olasılığıyla değil aynı zamanda ucuz işgücü piyasasının barbar çalışma şartları ve sürekli olarak kırpılan demokratik haklar ile hayatta kalma koşularıyla da, hayati bir tehlike olarak kendini var ediyor.

Türk kapitalizminin bizzat rejimin eliyle yarattığı bu geleceksizleştirme politikaları karşısında mezuniyet sonrası iş olanakları, öğrenci maaşı, yol-gıda-barınma-eğitim giderlerinin kamulaştırılması ve eğitimin laik ve nitelikli kılınması yönündeki taleplerin yakıcı bir aciliyet kazandıkları ortada. İşçi, işsiz ve öğrenci gençliğin bu talepler etrafında kendi mücadele örgütlerini var etmesi, bunlar uğruna komiteleşmelere gitmesi, karşısında mücadele verilen yapının örgütlü mizacına karşı elde edebileceği ilk ve en önemli kazanımlardan birisi.

Bu sebeplerle örgütlenme, birlik olma, organize olma, var olma üzerine yazılıp çizilen ve iktidar ağzıyla kara propagandası yapılan bütün o eskimiş klişeleri bir kenara bırakmanın; kendi hayatlarımızı kendimizin tayin etmesi anlamıyla siyaset yapmaya ve politize olmaya başlamanın günü geldi de geçiyor. Zira olanaksız olan hiçbir şey yok, sadece örgütsüzlük var.

İşçileri rejim karşısında yalnız bırakmayalım

  • Havalimanı işçilerinin talepleri kabul edilsin
  • Okullarda ve iş yerlerinde iş cinayetlerine karşı ve işçi sağlığı ve güvenliği için komitelerimizi oluşturalım
  • İşçi-gençlik el ele, ortak mücadeleye

Belediyeleri başkanlık rejiminden temizleyelim

  • Tek Adam rejimini belediyelerden kovalım
  • Belediyeleri demokratik işçi-emekçi meclisleri kılalım
  • Tutuklu belediye başkanları ve görevlileri serbest bırakılsın
  • Kayyum zulmüne karşı demokratik haklarımızı savunalım

Ekonomik krizin faturası, krize neden olanlara kesilsin

  • İşsizler için işsizlik maaşı, öğrenciler için öğrenci maaşı
  • Burs yetmez, ulaşım-barınma-gıda demokratik ve ücretsiz haklar olarak tanınsın
  • Bilimsel, nitelikli, ücretsiz ve anadilde eğitim için
  • Mezuniyet sonra iş olanağı
  • İşten atmalar yasaklansın