Joe Sacco, kız arkadaşı tarafından terk edildiğinde, bir gazeteci ve çizer olarak İsrail’e gitmeyi kafasına koyar. Aslında Filistin davasına karşı beslediği oryantalist önyargılar ile oraya ulaşan bu yuvarlak gözlüklü maceraperest çizer, Filistin halkının yaşam şartlarının çetinliği ve mücadele etme azmi karşısında, kendisini fikirleri değişmiş olarak bulur. Roman boyunca Sacco, kendine has çizgileriyle bir yandan kendi düşünsel değişiminin fırtınalı süreçlerini, bir yandan da işgalin yarattığı bütün o karanlıkları ustalıkla betimler.
Aslında Sacco roman boyunca kendisini, sadece etrafını dinleyip izlemekle yetinen ve politik sorulara ortalama cevaplar vererek rahatsız durumlardan sakınan bir karakter olarak resmetmiş. Böylece çizgi romandaki varlığını bir hayli gerilere atarak bize en dolaysız şekliyle Filistin halkının büyük bir renklilik gösteren mücadeleci karakter çeşitliliğini ulaştırmaya çalışmış. En iyi teknolojiler ile donatılmış İsrail askerlerine korkusuzca taş atan çocuk generallerden iki devletli çözüme inanmadığını neşe dolu bir ses tonuyla anlatan yaşlı amcaya, Nasır tarzı burjuva Arap önderliklerinden umudunu kesmiş olan yaralı annelerden İsrail hapishanelerinde gizlice kitap okumaları yapan devrimcilere dek herkes, Sacco’nun kaleminden nasibi almış.
Bunlar haricinde, Sacco’nun yalın ama vurucu çizgileriyle ifadesini bulan bütün anlatımlar, sizleri bir anda Filistin’li insanlarla yapılan diyalogların birer parçası hâline getiriyor. Sacco’nun marifetiyle Filistinlilerin dillerine ve mimiklerine dâhi işlemiş 67 senelik işgalin korkunç bilançosu ile oldukça çarpıcı çizgiler ile tanışan okur, kendisini romanda anlatılan hikayenin ister istemez içerisinde hissediyor. Aslında Sacco, okuyucu böyle bir ikilemde bırakmayı bilinçli olarak kurguluyor. Zira son sayfalara gelindiğinde tarafını artık seçmiş bulunan çizer, okuyucuyu da taraf olmaya, anlattığı öykülerin arkasındaki kokuları almaya davet ediyor.