18 Mart Çarşamba günü bir grup ülkücü Ege Üniversitesi’nde açılan Özgür Gündem Gazetesi standını parçalayıp standda bulunan bir kadını darp ettiler. Aralarında Ülkü Ocakları Ege Üniversitesi sorumlusu Fırat Çakıroğlu’nun da bulunduğu grup çevreden gelen öğrenciler ile yaşanan arbedenin sonucunda olay yerinden uzaklaştışlar. Ülkücülerin saldırısı sonrası oluşan gerginlik Cuma gününe kadar sürdü. Sözde kendi can güvenliği için 20 Mart Cuma günü üniversiteye 200 kişilik sopa, bıçak ve baltalı bir grup ülkücünün eşliğinde giren Fırat Çakıroğlu, ırkçı sloganlar eşliğinde, fakülteleri basarak üniversite içinde terör estirdi.* Saldırıyı karşılayan 20-30 öğrenci sopa, bıçak ve baltalı ülkücü grup tarafından abluka altına alındı. Bu esnada oluşan arbedede Fırat Çakıroğlu bacağına aldığı kesici alet darbesi sonucu öldü, 3 öğrenci ise ağır yaralandı. Özel güvenlikler ve polis ülkücü grubun saldırısına seyirci kaldı.

Fırat Çakıroğlu kimdi?

Ülkü Ocakları Ege Üniversitesi sorumlusu olan Fırat Çakıroğlu üniversite içindeki faşist saldırıların organizatörü ve bizzat katılımcısıydı. Üniversite içinde haklarını arayan öğrencilerin herhangi bir eylemini şiddet yoluyla bastırmak için hazır bekleyen paramiliter bir yapının sorumlusuydu. En son 23 Mayıs 2014’te Tıp Fakültesi öğrencilerine yapılan palalı bıçaklı saldırıda iki öğrencinin yaralanmasına sebep olmuştu. Yapılan saldırıda kütüphane basılıp öğrenciler tehdit edilmiş ve hedef gözetmeksizin çevrede bulunan insanlar darp edilmişti. Polis ve ÖGB desteğiyle yapılan bu saldırı sonrasında Çakıroğlu gözaltına alındıktan kısa bir süre sonra serbest bırakılmıştı.

Nurullah Semo kim?

Cinayetten tutuklanan Nurullah Semo, Van’ın Çatak İlçesi Kacit Mahallesi Sak Mezrası’ndaoturan 14 çocuklu tarım emekçisi bir ailenin çocuğu. Babası oğlunu okumaya gönderdiğini böyle kavgalara karışacağını hiç düşünmediğini oğlunun kavgacı biri olmadığını belirterek, olaydan büyük üzüntü duyduğunu söylüyor. Annesi ise Kürtçe konuşarak, oğluyla telefonla her konuştuğunda oğlunun karşıt görüşlü öğrencilerin kendilerine baskı yaptığını söylediğini anlatıyor.

Üniversitelerdeki saldırılar artıyor!

Genel kaidenin aksine ölümlü bir saldırı, üstelik ölenin faşist saflarda olması nedeniyle medyada görece daha fazla yer bulsa da Ege Üniversitesi saldırısı tekil bir örnek değil, bundan önce de aralıklı fakat sık bir şekilde birçok üniversitede faşist saldırılar yaşanmaktaydı. Ancak son birkaç haftadır başta Ankara DTCF olmak üzere üniversitelerde yoğunlaşan saldırıların ülke gündemi de düşünüldüğünde ayrı bir anlam taşıdığına dikkat çekmek gerekiyor.

Derinleşen ekonomik krizden burjuvazinin çıkış reçetesi olan kamu harcamalarını kısmak ve her alanda özel sermayenin önünü açmak üniversitelere uygulanan neoliberal dönüşüm sürecini keskinleştiriyor. Bir yandan harçların katlamalı olarak geri döneceği haberleri gelirken bir yandan özel üniversite açmanın yasallaşması gündeme geliyor, bir yandan kamu üniversitelerinin yönetim organlarına patronların girmesini sağlayacak yeni YÖK taslakları hazırlanıyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu yoğun saldırı programı altında ezilen ve işçileşen öğrenciler ise neo liberal saldırılara git gide daha fazla tepki gösteriyorlar. İşte polis, özel güvenlik birimleri ve bunların yetersiz kaldıkları yerde paramiliter çeteler olarak Ülkü Ocakları, Alperen Ocakları ve benzeri yapılar tam da bu noktada devreye giriyor. Burjuvazinin ekonomik saldırı programını istikrarlı bir şekilde uygulamasını sağlayacak muhalefetsiz ortamı yaratmakla görevli bu kurumlar doğal olarak burjuvazinin ekonomik saldırısı yoğunlaştıkça kendi fiziksel saldırılarını arttırıyorlar. Ayrıca Ege Üniversitesi ve diğer birçok üniversitedeki faşist saldırılar gerçekleştirilirken mecliste İç Güvenlik Yasa Tasarısı’nın geçirilmekte olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu yasa tasarısı faşist grupların yükünün bir kısmını polisin üstlenmesini sağlayacak nitelikte maddeler içeriyor. Bu da burjuvazinin önümüzdeki dönemde üniversiteler de dahil olmak üzere pek çok alanda neoliberal saldırılarını yoğunlaştıracağı anlamına geliyor.

Nasıl mücadele edeceğiz?

Nelere karşı mücadele ettiğimizi biliyoruz. Burjuvazinin ekonomik saldırıları ve bununla bağlantılı olarak işçi sınıfı üzerinde şiddet uygulayarak bu ekonomik saldırıları güvence altına alan Ülkü Ocakları gibi yapılanmalar. İkisiyle de mücadele iç içe geçmiş ve birbirine bağlı durumda zira ekonomik saldırılara karşı koyabilmemiz için kimi alanlarda onun önünde kalkan olarak duran faşist yapıları ezmemiz gerekiyor. Faşizme karşı mücadele kabaca iki kola ayrılabilir: Faşist yapıların fiziksel imhası ve faşizmin örgütlenmesinin önüne geçilmesi. Faşizmle savaşacak gücümüz olduğu sürece savaşmaktan kaçmamalıyız; tabi ki bu gücün yaratılması da işçi sınıfından yana olduğunu beyan eden tüm yapıların eylem birliğinden geçiyor. Faşizme karşı fiziksel mücadele en geniş ilkeli birleşik cepheler ve eylem birlikleri şeklinde sürdürülmelidir. Fakat faşizmin örgütlenmesinin önüne geçmek de azamî önem taşımaktadır. Özellikle eğitim hayatnın sonlarına yaklaşmış üniversite veya lisede okuyan iş bulma, geçim derdi vb. kaygılarla hayatta umutsuzluğa kapılmış gençlerin bir çıkış yolu olarak gördüğü faşist yapılanmalara alan bırakmamak için işçi gençliğin yanında onun sorunlarına çözüm üretebilen devrimci yapılar olarak bulunmalıyız.

*BBC Türkçe’den Rengin Arslan’ın röportajından bir kesit: “Yurtsever devrimci öğrenciler, ülkücülerin Cuma günü okula ellerinde satır, bıçak gibi kesici aletlerle geldiğini, ülkücüler ise Fırat Çakıroğlu’nu eğitim fakültesindeki formasyon dersine giderken korumak için onunla okula gidildiğini söylüyor. “

CEVAP VER