Zırhlı Tren

Enes Kara cinayetinin failleri: Yoksulluk ve gericilik, Saray ve cemaatler!

Bugün hepimiz yastayız. Bugün sıra arkadaşımız Enes Kara’yı kaybettik. Enes için intihar etti diyorlar, YALANDIR: Enes’i yoksulluk ve gericilik öldürdü. Enes için Tıp Fakültesi’nin zorluğuna dayanamadı diyorlar, YALANDIR: Enes, Saray rejiminin kendisine çizdiği geleceği kabul etmedi ve bu nedenle ölüme sürüklendi.

Enes gibi kendilerine dayatılan bu karanlık geleceği kabul etmeyen bütün öğrencileri, emekçi gençleri;

— yoksulluğa neden olan toplumsal ilişkilerin sona erdirildiği,

— kültürel ve bilimsel ilerlemeye ve refahı yükseltmeye adanmış,

— barınmanın sosyal bir hak olarak tanındığı, dolayısıyla özel teşebbüslere, yani cemaat-şirket biçiminde örgütlenen ölümcül gericiliğe terk edilmediği,

— eğitim hakkının piyasanın kaosuna ve anarşisine terk edilmediği ama rasyonel ve bilimsel ölçütler üzerinden planlanmış bir merkezi ekonomi altında herkese tanındığı,

— bütün sınıfsal, etnik, cinsel, dinsel ve kültürel ayrımcılık ve baskı mekanizmalarının yok edildiği,

— cemaat-şirketlerin mülksüzleştirildiği, bütün ayrıcalıklarına el konduğu,

— inşaat, silah, enerji ve finans oligarşilerinin asalak çıkarları için hükmeden Saray rejimin yerine işçilerin, kadınların ve gençlerin yönetimde olacağı bir politik rejimin tesis edildiği,

bir toplum durumunu yaratmak için, ezilenler ile sömürülenlerin sosyalist alternatifini inşa etmeye çağırıyoruz.

Bu cinayetin siyasi sorumlusu Saray rejimidir

Enes, Saray rejimi ile onun gençlik arasındaki propaganda bakanlığını yürüten cemaatlerin aramızdan aldığı veya canını yaktığı ilk sıra arkadaşımız değildi. 2012-2015 yılları arasında Karaman’da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’ne (KAİMDER) ait evlerde kalan çocuklar cinsel istismara ve tecavüze maruz kaldı. 2016’da Kahramanmaraş’ta bir tarikata ait öğrenci yurdunda 27 Temmuz çarşamba günü 10 yaşındaki 4 erkek çocuğuna tecavüz edildi. 2017 yılında Adana’nın Aladağ ilçesinde cemaatlere ait özel bir kız öğrenci yurdunda çıkan yangında, barınma haklarından mahrum edildikleri için cemaatlere terk edilen 15 arkadaşımızı kaybettik. 2019’da Denizli’de Süleymancılar tarikatına ait yurtta kalan 12 yaşındaki bir erkek öğrenci defalarca tecavüze uğradı. Yine 2019’da İzmir’de Süleymancılara ait yurtta kalan ve yaşları 9 ile 12 arasında değişen 7 erkek öğrenciye Kur’an hocaları tarafından cinsel istismarda bulunuldu. 2021’de Antalya’daki bir kaçak cemaat yurdunda, bir arkadaşımız, kafası kesilerek öldürüldü.

Ne dedik? Enes Kara cinayetinin faillerinden birisi de Saray’dır dedik. Öğrenciler, aslında sosyal bir hak olması gereken barınma hakkından mahrum bırakılırlarken, bu nedenle de gerici cemaat yurtlarına mahkum olurlarken, barınma hakları için seferber olan öğrenciler hakkında Erdoğan Eylül 2021’de şunları söylemişti:

“Son günlerde üniversite öğrencileriyle alakalı maalesef çok çirkin bir kampanya sürdürülüyor. Neredeyse 1 milyona yakın yurt kapasitesine sahip olan bir iktidarız. Ve bunu görmeden maalesef yalan, yanlış, hiç ilgisi alakası olmayan kişileri güya bankların üzerine yatırarak Türkiye’de şu anda yurt yokmuş diye, bu tür yalan yanlış kampanyalar sürdürülüyor. Yalan söylüyorsunuz, hayatınız yalan. Bizim yurtlarımız ortada. Ve bütün bu yurtlarla birlikte kapasite ortada. Bu yurtlarımızda 2 bilemedin 3 kişilik kapasiteyle öğrencilerimizi ağırlıyoruz.”

Buradan ilan ediyoruz: Barınma krizi noktasında yalan söyleyenin Beştepe olduğunu, Enes Kara’nın ölümü ispatlamıştır. Erdoğan, oligarşinin çıkarlarını savunmak için tutunduğu koltuğunu sağlamlaştırmak uğruna bütün Türkiye’yi yanlış yönlendirmiş, dahası mücadeleci öğrencileri yalancı ilan etmiş ve böylece, milyonlarca öğrencinin cemaat yurtlarında zulüm ve tehditler altında yaşamak zorunda bırakıldığını gizlemeye çalışmıştır. İşte sorumlu!

Barınma hakkı için mücadele veren öğrencilere, Saray’ın İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ne dediğini de hatırlatalım:

“Ülke genelinde 24 ilde toplam 114 eylem ve etkinlik gerçekleştirildi. 24 ildeki eylemlere 2 bin 243 kişi katıldı, mükerrerleri düşersek eylemlere 2 bin 57 kişi katıldı. Bunlardan 310’u öğrenci. Bunların da tamamına yakınının yurt başvurusu bulunmuyor. Bunların daha ziyade sol marjinal gruplara müzahir olduğu belirlendi. Bunların da 6’sının PKK/KCK, 6’sının MLKP, 5’inin TKKKÖ, 2’sinin TKP Kıvılcım, 1’inin FETÖ/PDY, 1’inin TKİP, 1’inin DKP, 4’ünün de ‘beni çok seven’ LGBTİ üyesi olduğu tespit edildi.”

Soylu açısından, yurtlarına mahkum edilen öğrencileri istismar eden, onları güvencesiz koşullarda yaşamaya mahkum eden tarikatlar değil, barınma hakları için seferber olan öğrenciler “terörist” idi. Ancak yanlış anlaşılmasın, bunlar Soylu’nun kişisel fikirleri değildir. Bunlar Saray rejimin resmî milliyetçi-muhafazakar ideolojisinin harekete geçen savunma mekanizmasının ortaya saçılan pislikleridir. Eğer Soylu’nun sözünü ettiği sözde “terörist” öğrenciler barınma hakkını kazanabilselerdi, Enes Kara bugün aramızda olacaktı. Ancak rejim, bu hakkın elde edilememesi ve yurt hakkının, kârlı kazançlar sağlaması adına cemaat-şirketlere peşkeş çekilmesinin sürdürülmesi için elinden geleni ardına koymadı.

Evet, Enes Kara intihar etmedi; onu yoksul düşmanı, oligarşi dostu Saray ölüme sürükledi.

“Dindar nesil” yaratma projesi çöktü; sırada dindar olmayanları cezalandırmak var

Erdoğan 2012’de şöyle konuşmuştu:

“Dindar nesil yetiştirmeliyiz. Muhafazakar ve demokrat bir parti olarak ateist yetiştirmemizi kimse bizden beklemesin, dindar bir nesil yetiştireceğiz. Altını çiziyorum modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”

Rejimin elinin altındaki bütün devlet olanaklarına, her mahallede açılan İmam Hatipler ile Kur’an kurslarına, zorunlu din derslerine, müfredatlardan bilim teorilerinin atılmasına, muhafazakar basının günlük tacizlerine rağmen “dindar nesil” projesi kesin bir kriz içine girerek çöktü.

Rejim “dindar nesil” yetiştiremedi ama kadın cinayetlerine karşı seferber olan, LGBTİ+fobiye tarafsız kalamayıp itiraz eden, kayyumlara karşı mücadele eden, okullarda dayanışmalar kuran, cemaat-şirketlerin mide bulandırıcı suçları ile ayrıcalıklarını sineye çekmeyen, bütün “kariyerizm” ve “girişimcilik” seminerlerine rağmen siyaset yapmak konusunda sahip olduğu iradeyi terk etmeyen bir neslin doğumuna sebep oldu.

Rejim dindarlaştıramadığı bu nesilleri şimdi polis şiddetiyle, kayyumlarla, cemaat yurtlarıyla, zorunlu din propagandasıyla, aç ve işsiz bırakma tehdidiyle, antidemokratik saldırılarla sindirmeye ve cezalandırmaya çalışıyor. İşte bu cezalandırma politikaları, Enes Kara gibi sıra arkadaşlarımızı ölüme sürüklüyor.

Bu saldırılara karşı bir arada durabilmek ve ortak çözümler üretebilmek için kurduğumuz dayanışmalarımız ve meclislerimiz daha da önem kazanıyor.

Mücadelemiz hayatlar kurtarabilir

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, 2021’in yaz aylarında barınma hakkı için başlamış olan öğrenci seferberliği, eğer rejimin baskı ve şiddet politikalarına maruz kalmaksızın başarıya ulaşabilseydi ve böylece öğrenci hareketi, milyonlarca genç için parasız ve güvenceli barınma hakkını kazanabilseydi, Enes Kara arkadaşımızı kurtarmak mümkün olabilecekti.

Enes, Elazığ Fırat Üniversitesi’nde tıp öğrenimi görüyordu. Enes’in bir arkadaşı, onun ölümü üzerine şu satırları kaleme aldı:

“Bununla birlikte tıp fakültesinden mezun olsa bile, maalesef günümüzdeki doktorların çalışma saatlerinden, yaşadıkları şiddet ve mobbing gündemleri, son zamanlardaki istifalar ve ilerideki ekonomik kaygı da onun bu kararı almasında önemli bir rol oynamıştır.” [olduğu gibi aktarılmıştır]

Hatırlayalım, 15 Aralık 2021’de sağlık çalışanları ile işçileri, Türkiye çapında sarsıcı grevler ve eylemler örgütlediler. Bu grevlerin gündemi sağlık çalışanlarının yüzleştiği açlık, yoksulluk, güvencesizlik ve şiddetti.

Tıpkı barınma hakkı için verilen mücadele gibi, sağlık çalışanları ile işçilerinin kendi hakları ve işleri için verdikleri mücadele de Enes Kara’nın hayatını kurtarabilirdi. Ancak temel kaygısı pandeminin oligarşinin kâr oranlarında herhangi bir düşüş yaratmasının önüne geçmek olan Saray rejiminin Sağlık Bakanlığı ve özel hastaneler sahibi olan Fahrettin Koca, bu taleplere kulaklarını tıkadı ve sağlık çalışanlarının kölece çalışma koşullarında hiçbir iyileştirmeye gitmedi. Aksine hastaların doktorları dövme yönünde sergiledikleri lümpen taşkınlıkları, kendi iktidarlarının “kazanımı” olarak pazarladılar.

Hayatlarımızı korumaya adanmış, Saray rejiminden çıkışı örgütleyecek bir sosyalist öğrenci hareketinin inşası için ileri!

KYK yurtları olsun, cemaat yurtları olsun, fark etmez: Öğrenciler olarak yurtlarda bir araya gelmeli, yurt yönetimlerini denetlemeli, bu denetimi sağlayacak meclislerimizi oluşturmalı, en meşru taleplerimizin karşılanmaması halinde birlik olarak harekete geçmeliyiz. Ancak bu şekilde yaşamlarımızı savunabilir, hakkımız olanı alabiliriz.

İşledikleri suçlar ve sahip oldukları ayrıcalıklar nedeniyle yargılanması gereken tarikatlar, devlet yurtlarının yeterli sayıda olmaması durumundan faydalanıyorlar. Onlar insanların maddi durumlarının yetersizliğinden istifade ederek, yoksul ailelerin çocuklarını ölüme veya karanlık bir geleceğe mahkum ediyorlar. Bu tarikatlar zihinleri cihat düşüncesiyle uyuşturulmuş, homofobik, cinsiyetçi, emek düşmanı gençler yetiştirmeyi hedefliyorlar.

Şükür edip başını öne eğen değil, okullarda ve işyerlerinde patronlara ve patron yardakçısı cemaatlere, kayyumlara karşı örgütlenip sosyal haklarını savunan; okullarda faşist ve siyasal İslamcı çetelere ve polis baskısına karşı örgütlenen; yaşamının her alanında var olan emek gücü sömürüsüne ve rejimin tehditlerine karşı kararlılığını ortaya koyan bir gençlik yaratmak için devrimci sosyalist bir öğrenci hareketinin inşasına ihtiyaç duyuyoruz.

Herkesi, aşağıdaki talepler doğrultusunda, Enes Kara arkadaşımızın durumunda olan milyonlarca gencin hayatını korumak ve Enes Kara’nın hesabını sormak için, öğrenci hareketi içinde sosyalist bir kutup yaratmaya çağırıyoruz:

Cemaat yurtları kapatılsın! Cemaat yurtlarında pompalanan, yurtta kalan öğrencilere zorunlu kılınan gerici propagandaya son!

Diyanet kapatılsın, Diyanet’e ayrılan kaynaklar eğitim ile sağlığa aktarılsın! Bütün dinî ayrıcalıklara son!

Tüm özel yurtlar işçi ve öğrenci denetimi altında kamusallaştırılsın! Barınma hakkı, sosyal bir haktır! Özel teşebbüsler yasaklansın! Her öğrenciye insanca yaşanabilecek, parasız yurt hakkı! Aileleri emekçi olan öğrencilere burs!

Haksız yere yurttan atılan öğrenciler derhal yurtlara geri alınsın!

Zorunlu din derslerine son! Laik, parasız, bilimsel, anadilinde eğitim!

Okullarda ve yurtlarda işçi ve öğrenci denetimi için ileri!

Exit mobile version