Manipülasyon: Bir süredir yöneten sınıfların ağzından başka bir kelime duyulmadı. Rahip Brunson olayının bahanesi olduğu, arka planı uzun süredir siyasal ve ekonomik anlaşmazlıklarla büyüyen ABD – Türk hükümetleri arasındaki krizin faturası bir süredir cebimizi yakmaya devam ediyor ve bu ateş sönmeye niyetli değil.

Peki bu krizin sebepleri arasında manipülasyon yok mu? Bütün sermaye ve patron gruplarının yağma ve sömürüden daha büyük bir pay almak için birbirlerine saldırdığı bir sistemde, özel olarak manipülasyona gerek kalmaz. Kapitalizm bu şekilde işler. Bu mantık dışı işleyişte kâr etmek için her şey mubahtır. Devlet ve hükümet düzeyinde egemen olan sermayedarlar diğerlerini ezmek için politik güçlerini kullanır, yeterince parası olanlar her türlü yasanın çevresinden dolanır. Örgütlü bir işçi sınıfının denetiminin yokluğunda giderek vahşileşen ve yozlaşan kapitalizm kendi kendini krize sokar. Krizden çıkış yolu olarak da işçi sınıfına ekonomik saldırı programları uygular. İşte ekonominin bu derece kırılgan bir noktaya gelmesine yol açan politikaları uygulayan da AKP ve tek adam rejimidir. Faiz oranlarının düşük seyirde olduğu dönemlerde sürekli borçlanan, parayı betona ve tüketime gömen iktidardır; kısacası krizin sorumluları bunlardır.

Bir ekonomik kriz kuyusuna düştüğümüzü ve bu kuyunun sonunun henüz görünmediğini idrak edebilmek için ekonomist olmaya gerek yok. Son birkaç ayda alım gücümüzün inanılmaz bir şekilde azaldığını yaptığımız(yapamadığımız) alışverişlerden anlıyoruz. Yıllık enflasyon oranı ise %24,5’i buldu. Enflasyon oranı son 15 yılın en yüksek seviyesinde. Damat Berat’ın oranların açıklanmasının ardından yaptığı “Beklentilerin üzerinde bir rakamla karşı karşıya kaldık” demeci, sık sık işiteceğimiz bir tekrara dönüşecek. 

Erdoğan’ın sermayedarlara ‘krizi fırsata çevirin’ dedikten dakikalar sonra ‘kriz yok’ demesi patronlara vaatlerde bulunmaya devam edip emekçi halkı, öğrencileri hâlâ ikna edebileceğini düşünmesi kendisinin sınıfsal karakterini bir kez daha ortaya koydu. O sınıfsal bir yalanı inşa etmeye çabalamaya devam ederken 20 Eylül’de açıklanan Yeni Ekonomi Programı’nda 2018 enflasyon tahmininin %7’den %20,8’e yükselmesi, 2018 için büyüme tahmininin %5,5’ten %3,8’e gerilemiş olması KRİZ’in apaçık ortada olduğunu gösteriyor.

Elbette bu krizle başa çıkmak kolay olmayacak. Hükümet krizin üstesinden gelmek için yeni saldırılar planlıyor. Yeni Ekonomi Programı’nda sözü edilen kamu harcamalarında kısıntılara gidilecek ifadesi gençliği yakından ilgilendiriyor. Zira Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde kısıntılar başladı bile. Hazine ve Maliye Bakanlığı, ekonomik kriz karşısında kamu kurum ve kuruluşları için “tasarruf paketi” hazırladı. MEB’in bütçesinde kalan 10 milyar 633 milyon 716 bin TL’den 2 milyar TL’si “tasarruf tedbirleri” kapsamında kesildi. Kısacası MEB’in pantolonu %18 daha küçük beden.

Bu kesintiler yapılırken Erdoğan öğrencilere bir “müjde” verdi. Burs ve krediler 470 liradan 500 liraya çıkarılacak dedi. Üniversite okurken öğrencileri borçlandıran, bunu yaparken de büyük bir lütufta bulunuyormuş gibi davranan hükümete kredi ve bursların döviz karşısında kaybettiği değeri hatırlatmak gerek. 2017 yılında 425 lira olan yüksek öğrenim bursunun dolar karşısındaki değeri 121,4’tü.  Şu an ise bu değer 76,39’a geriledi. Yapılacak zam 5 dolarlık bir değişim sağlayacak ve bu sözde artışın, enflasyonun bizi iyice borçlandırarak kazanmadığımız parayı elimizden almasına çare olmayacak.

Onların programı ve bizim programımız

Onların ortaya koyduğu Yeni Ekonomi Programı’nın krizin faturasını emekçi halka, öğrencilere kesmek hedefinde olduğu açıkça ortada. Aynı gemideyiz masallarına karnı tok olan her gencin başka bir program etrafında birleşmesi, bulunduğumuz koşullarda acil bir ihtiyaçtır.

Öncelikle MEB’te yapılan kesintiyi kesinlikle reddediyoruz. Birileri kaynak yok diyorsa, Bilal Erdoğan’ın TÜGVA’sının düzenlediği hadis yarışmaları giderlerinin eğitim bütçesinden ödenmesi, kesintinin nereden yapılması gerektiğini gösteriyor. Bunun gibi gereksiz giderlerin sayısı hiç de azımsanacak gibi değil.

Bütün öğrencilere ücretsiz yurt imkanı sağlanmalıdır. Özellikle başka bir şehirde eğitim görmeye giden öğrencilerin KYK yurtlarında yetersiz kontenjandan dolayı kalamaması, kalanların ise okula yetişebilmek için saatler öncesinden kalkmasını gerektiren yerlerde yapılan yurtlar sorununun çözülmesi acil bir taleptir.

Enflasyon artmaya devam ederken 30 liralık bir artış eriyen burslara çözüm değildir. İlk olarak bütün üniversite öğrencilerine karşılıksız burs verilmeli ve burslara enflasyon oranına göre zam yapılmalıdır.

Bizler lise, üniversite öğrencileri olarak öncelikle kendi acil ihtiyaçlarımızı çözüme kavuşturmak ve Özgür Emekçiler Üniversitesi’ni kurmak için bir program etrafında birleşmeli ve okullarımızda sermayenin ve tek adam rejiminin varlığına dur demeliyiz.