Dilan K.

Dreams… Asıl adı ile Yuma, Uzakdoğu sinemasını ilk defa uluslararası arenada duyurmuş, sinema otoriteleri tarafından sinema tarihinin en önemli ve en etkileyici yönetmenlerinden kabul edilen Japon yönetmen, senarist ve yapımcı Akira Kurosawa tarafından 1991 yılında izleyiciye sunulmuş eşsiz bir sanat filmidir. Yönetmen, elli yedi yıllık sinema hayatı boyunca Yedi Samuray, Yojimbo, Rashoman, Ran gibi Uzakdoğu sinemasının mihenk taşları kabul edilen  filmlerin de arasında bulunduğu otuz filme imza atmış bir sinema dehasıdır. Fakat ne yazık ki Kurosawa da, çağdaşları Trakovsky ve Bergman gibi film içeriği yüzünden sansüre maruz kalmış nice sanatçıdan biridir. Dreams, içeriğindeki nükleer enerji karşıtı sahneler yüzünden devlet sansürüne maruz kalmış ve ancak  senaryonun yurtdışından önemli isimlere gönderilmesi üzerine gelen çekim teklifleri aracılığı ile senaristliği de Kurosawa’ya ait olan film çekilmeye başlanabilmiştir.

Güneşli bir havada anne ve oğlunun kapıdaki konuşmalarıyla başlayan film, daha sonra çocuğun devasa ağaçlı bir ormana giderek insan bedenindeki tilkilerin dansını izlemesi ile devam eder. Yağmurun İçinden Gökkuşağı, Şeftali Bahçesi, Tipi, Tünel, Kargalar, Kırmızı Fuji Dağı, Ağlayan İblis ve Su Değirmenleri Köyü adlarında biribirinden bağımsız rüyalardan oluşan film sekiz kısa film halinde yayınlanmıştır. Başta on bir rüya olarak hazırlanan filmde,üç rüya süre sıkıntısı nedeniyle kesilmiş. ”Tünel” askerlerini ölüme göndermiş bir komutanın vicdan azabıyla, ”Kırmızı Fuji Dağı” rüyasında nükleerin tehlikesini ve en çarpıcısı olarak “Ağlayan İblis” rüyasında doğayı mahfeden insanın iniltilerini duyacaksınız. Filmin en yaratıcı sahneleri ise Vincent Van Gogh’un tablolarının canlandırılması ve karakterin tabloların içine girerek usta yönetmen Warner Bros’un canlandırdığı Van Gogh ile tanışması ve son bölümdeki “Su Değirmenleri Köyü” rüyalarıdır kanaatimce ve genel anlamda birbirlerinden bağımsız sekiz rüyadan oluşan, doğa-insan ilişkileri, çevre sorunları, yoğun çevreci ve savaş karşıtı temalar işlenen filmde bu bölümlere doğanın güzelliği çok çarpıcı yönleriyle aktarılmıştır. Kurosawa’nın imgelerden çokça yararlandığı  post-apokaliptik yöntemli gelecek tahminlerinde yönetmenin bireysel endişelerini açıkça görmekteyiz. Ayrıca filmin en dikkat çekici yönü olarak, yönetmenin sekiz bölümde “ölüm” kavramını sekiz ayrı boyutta ele aldığını görüyoruz. Filmde savaş ve çevre felaketlerine karşı çarpıcı bir imgesel realizm ile bireyde huzursuzluk yaratarak bilinçlendirmeyi amaçlayan bir yöntemle, çok başarılı bir “toplum için sanat” anlayışı yakalanmıştır.

İnsanları mutsuz eden şeyleri icat edip duruyorlar. Üstüne icat ettikleriyle böbürlenip duruyorlar. Daha da beteri insanların bu icatları mucize olarak görmeleri. Tapıyorlar onlara. Farkında değiller ama doğa ellerinden gidiyor. Sonlarını hazırladıklarının farkında değiller.

Dreams, şüphesiz ki yönetmenin kıymeti en az anlaşılmış filmidir. Oysa Kurosawa’nın son dönem filmlerinden olması sebebiyle yönetmenin sanat ve fikir dünyası hakkında oldukça önemli bilgiler aktarmaktadır. Kurosawa’nın sanat anlayışının kavranabilmesi için kesinlikle izlenip incelenmesi gereken eserde, hiç şüphesiz ki Kurosawa dehasının ve tekniklerinin en eşsiz örneklerini de  görmek mümkün. Diğer filmleri de göz önünde bulundurulduğu zaman bu bilginin su götürmezliği kolaylıkla anlaşılmaktadır. Öte taraftan rüyalar arasındaki geçiş sahnelerindeki kopukluk ve kötü oyunculuklar filmin temeldeki  başarısız yönleridir. Ses miksajı, efekt prodüksiyonu, kamera açıları ve müzik seçimleri ile  oldukça başarılı olan film ulusal ve uluslararası birçok ödüle layık görülmüştür. Bu denli değerli bir filmin oldukça az biliniyor olması oldukça üzücü. Bunun sebebi belki de Kurosawa’nın zaten anlaşılması güç olan sanat anlayışının bu filmde daha da güç anlaşılır hale gelmesidir. Filmi son ana kadar eleştirel bir gözle izlemeniz, Kurosawa’nın seçkin izleyici kitlesine katılmanız ümidiyle…

CEVAP VER