Dolar kuru yükselirken: Çanlar geleceğimiz için çalıyor

Aşağıda İDP Gençliği’nin, ekonomide yaşanan dalgalanmaların karşısında işçi ve emekçi gençliğin seçeneksiz olmadığını ve kapitalist reçetelerin derhal terk edilmesi gerektiğini belirten deklarasyonunu paylaşıyoruz. 

 

Bu yazının yazılmakta olduğu saatlerde Dolar kuru üç lira elli kuruş, avro ise üç lira yetmiş kuruşun üzerinde dalgalanmakta. Suriye poundu Türk lirasına karşı yüzde on civarında değer kazanmış durumda. Takip eden saatlerde ise piyasalara güven vermek, Türk Lirası’nın değer kaybetmesine müdahale edebilmek için başbakan önderliğinde Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısı yapıldı.

Türk Lirası’nın değer kaybetmesinde her ne kadar ABD Merkez Bankası(FED)’nın faiz arttırma kararı etkili olsa da Dolar’daki durdurulamayan çıkışı asıl belirleyen Türkiye’nin içinde bulunduğu politik durum. Nitekim yalnız Dolar değil diğer birçok para birimine göre de Türk Lirası’nın değeri düşmekte. Yaşanan başarısız darbe girişiminin ardından ilân edilen Olağanüstü Hal(OHAL) ile çoğu devlet içi denetimden kurtulmuş ve kendi iktidarını sağlamlaştırmak adına her şeyi göze almış Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın piyasalara hiç de güven vermeyen açıklamaları durumu daha da kötüleştirmekte. Avrupa Birliği’nin süreci dondurması üzerine, kameralar karşısında AB’ye çekilen restlerin, uluslararası kredi kurumlarının Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi üzerine, bu kurumlara verilen ‘ayarların’ bir gerçekliğinin olmadığı takip eden haftalarda liradaki değersizleşmeden anlaşılmakta. AB’ye karşı “Senin her yanın yaptırım olsa ne yazar?” vari cümleler kuran Erdoğan, kendi seçmen kitlesini ve öteki düşmanlığına dayalı toplumsal desteğini sağlamlaştırmak adına Türkiye ekonomisini ve politikasını adeta yokuşa sürüklüyor.

Suriye’ye müdahaleye şimdilik izin vermiş olsalar da ABD de Rusya da Türkiye’ye güvenmemekte. Bunun sonucunda zaten yabancı sermayenin sıcak para akışına bağımlı hale gelmiş Türkiye ekonomisinden yabancı sermaye çekiliyor. Türkiye’nin dış ticaret hacmi 2015 yılında 351.073(milyon ABD Doları)’ten bu yıl 280.412(milyon ABD Doları)’ye geriledi. Tabi ki buna döviz kurunun yükselmesi ile birlikte azalan ithalatlardan dolayı -63.395(milyon ABD Doları)’ten -46.172(milyon ABD Doları)’ye yükselen dış ticaret dengesini de eklemek gerekir. Fakat bu dış ticaretteki iyileşmenin ihracat fazlasından kaynaklı değil ithalat azlığından kaynaklandığını unutmayalım. Kısacası dünya ekonomisi ile olan ticari ilişkilerimiz gerilemekte. Bu ise çeşitli malların fiyatlarını arz yetersizliğinden dolayı radikal biçimde arttırabilecekken aynı zamanda Türkiye ekonomisinin genelini de tehdit etmekte.

Vaziyet böyle olunca hükümet büyük bir telaş ile Dolar’ı düşürme çabasına girişmiş durumda. Bunun için önce Merkez Bankası, Dolar rezervlerini piyasaya akıtmış, anlık bir iyileşmenin ardından Dolar kuru tekrar yükselmeye devam etmişti. Ardından ülkeden çıkan dövizi geri çekebilmek için devlet tahvillerinin faizi yükseltilmiş, buna rağmen Dolar’daki artış durmamıştı. Son olarak piyasayadaki döviz miktarını arttırmak ve kuru düşürmek için Borsa İstanbul –bir miktar da siyasi baskı ile- döviz cinsinden varlıklarını Türk Lirası’na çevirmişti. Şimdi ise hükümet çaresizce vatandaştan dövizini Türk Lirasına çevirmesini istemekte. Özellikle Twitter üzerinden yapılan bu çağrının gerçekten işe yarayacağını düşünen bir hükümet mensubu olup olmadığını bilmemekle beraber ekonomi konusunda bizim de söyleyeceklerimiz var.

İlk olarak gelecekte bu ülkede yaşayacak insanlar olarak biz gençler yıkılmış bir ekonomi istemiyoruz. Cumhurbaşkanı’nın ‘benden sonrası tufan’ anlayışını kabul etmiyor, ülkenin keyfi uygulamalar ile yokuşa sürülmemesi için derhal OHAL’in kaldırılmasını, bugüne kadar keyfi olarak çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin(KHK) iptal edilmesini istiyoruz. Bugün yaşanan ekonomik çöküşün sorumluluğu şu anki iktidardan başkasına yüklenemez, bundan dolayı arttırılan devlet tahvili faizlerinin bizlerin üzerinden toplanan vergiler ile finanse edilmesini ve bundan dolayı gelecek olan vergi artışlarını kabul etmiyoruz. Hükümet açlık ya da yoksulluk sınırında yaşayanların cebinde aradığı dövizin çok daha fazlasını patronların kasalarında bulabilir. Ekonominin vahim seyrinin sorumlusu politik iktidar ile birlikte ekonomik iktidarı ellerinde bulunduran fabrika sahipleri, şirket sahipleri, bankalar, kısacası patronlardır. Döviz kuru üzerine oynayarak para kazanan özel bankaların döviz rezervleri döviz kurunu sabitlemekte kullanılabilecek kaynaklardır. Faiz ve kur üzerinden haksız kazanç sağlayan bütün bu özel bankalar Merkez Bankası altında kamusallaştırılmalıdır. Hükümet bir Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısı gerçekleştirmiştir. Bakanlar ve Başbakan’ın katıldığı bu toplantıdan ekonomi konusunda çeşitli önlemler alındığı açıklanmış fakat içeriği kamuoyundan saklanmıştır. Gizli kapaklı yapılan bu toplantıdan emekçiler için olumlu bir sonuç çıkmasını beklemek saflık olur. Hükümetin ekonomi konusunda yaptığı toplantılara sendikalar katılmalı ve işçilerin çıkarlarını korumalıdırlar.

Çalışan ya da okuyan gençler olarak geleceğimizi yıkıma ve belirsizliğe teslim etmemek için yan yana duralım, mücadele araçlarımızı oluşturalım. İş kolumuza göre sendikalara girelim, okullarda öğrenci kulüplerine katılalım ama en önemlisi biz bir şey yapmazsak işlerin kendi kendine düzelmeyeceğini aklımızdan çıkartmayalım.

CEVAP VER