Eduardo Galeano: Çocuklar…

Eduardo Galeano

Çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor. Dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye. Dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye. Orta sınıftakileri, ne zengin ne de yoksul olanları televizyona bağlıyor; vakit henüz erkenken tutsak hayatını kader olarak bellesinler diye. Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler.
(…) Çocuklar, çoğunlukla yoksul ve yoksullar, çoğunlukla çocuk. Sistemin bütün rehineleri arasında en kötü durumda olanlar onlar. Toplum onların iliğini emiyor, onlara karşı her zaman tetikte, cezalandırıyor onları, bazen öldürüyor, ama neredeyse hiç dinlemiyor ve asla anlamıyor.
Bu çocuklar, gündelik işlerde çalışan ya da bu dünyada ne işi ne de yeri olan insanların çocukları, ekmek parası kazanabilecekleri herhangi bir işte çalışarak yaşamaya mecbur; yukarıdan aşağı ve soldan sağa bütün dünya haritası boyunca boğaz tokluğuna ya da çok az fazlasına canları çıkıncaya dek çalışıyorlar. Yürümeye başlar başlamaz, iyi çocuk olmanın ödüllerini öğreniyorlar. Oğlanlar ve kızlar atölyelerde, dükkânlarda, yirmi dört saat açık barlarda bedava emek ya da çokuluslu büyük şirketler için spor eşyaları üreten ihracat endüstrisinin ucuz emek gücü oluyorlar. Çiftliklerde ve şehirlerde kol emekçisi ya da evlerde hizmetçi olarak çalışıyor, verilen emirleri yerine getiriyorlar. Aile ekonomisinin kölesi olarak ya da küresel ekonominin kayıtdışı sektör’lerinde, dünya ekonomisinin hizmetindeki etkin işgücünün en alt basamağındalar:

· Mexico City’nin, Manila’nın ya da Lagos’un çöplerinde cam, teneke kutu ya da kâğıt topluyorlar ve yemek artıkları için akbabalarla çarpışıyorlar;
· Java Denizi’nde inci aramak için suya dalıyorlar;
· Kongo madenlerinde elmas peşindeler;
· Peru maden ocaklarında köstebeklik yapıyorlar; tünellerin alçaklığı yüzünden vazgeçilmezler ve akciğerleri daha fazla dayanamayınca kimsesizler mezarlığını boyluyorlar;
· Kolombiya ve Tanzanya’da kahve topluyorlar, tarım ilaçlarıyla zehirleniyorlar;
· Malezya’da yıldızdan yıldıza uzayan iş günlerinde, kauçuk ağaçlarından süt topluyorlar;
· Birmanya’da tren rayları döşüyorlar;
· Hindistan’ın kuzeyinde cam ocaklarında eriyorlar, güneyinde tuğla ocaklarında;
· Bangladeş’te üç yüzden fazla farklı iş kolunda çalışıyorlar, bitmek bilmeyen her gün için “hiç” ile “neredeyse hiç” arasında oynayan yevmiyelerle;
· Arap emirleri için deve arabaları sürüyorlar ve Plata Nehri çiftliklerinde atlı çobanlık yapıyorlar;
· Port au Prince, Colombo, Jakarta ya da Recife’de sahibin masasına servis yapıyorlar, masadan dökülenleri yeme hakkına karşılık;
· Bogotá pazarlarında meyve, São Paulo otobüslerinde sakız satıyorlar;
· Lima, Quita ya da San Salvador caddelerinde arabaların camlarını siliyorlar;
· Caracas ya Guanajuato sokaklarında ayakkabı boyuyorlar;
· Tayland’da elbise, Vietnam’da futbol ayakkabısı dikiyorlar;
· Pakistan’da futbol topu, Honduras ve Haiti’de beysbol topu dikiyorlar;
· Sri Lanka plantasyonlarında babalarının borçlarını ödeyebilmek için çay ya da tütün ve Mısır’da Fransız parfümlerinde kullanılmak üzere yasemin topluyorlar;
· İran’da, Nepal’de ve Hindistan’da anne babaları tarafından kiralanıp, gündoğumunun öncesinden gece yarısından sonraya kadar halı dokuyorlar ve biri onları kurtarmaya geldiğinde ona, “Efendim, benim yeni sahibim siz misiniz?” diye soruyorlar;
· Sudan’da babaları tarafından yüz dolara satılıp seks ve diğer her türlü işte çalışmak için sunuluyorlar.

(…) Peki diğer yoksul çocuklar? Onların çoğunluğu fazlalık. Piyasanın onlara ihtiyacı yok ve asla olmayacak. Yerleşik sistemin bakış açısına göre bu çocuklar çalmaya önceden soludukları havadan başlıyor, sonra karşılarına ne çıkarsa çalıyorlar. Kundak ve mezar arasında açlık ya da kurşunlar yolculularına son veriyor. Yaşlılara değer vermeyen ayrı üretim sistemi çocuklardan korkuyor.Yaşlılık bir başarısızlık, çocukluk bir tehlike. (…)

 

Bu metin, Eduardo Galeano’nun “Tepetaklak” isimli kitabından alınmıştır. Bkz. Tepetaklak Tersine Dünya Okulu, Eduardo Galeano, sf. 19, Çitlembik Yayınları, 2. Basım, Ekim 2006.

Eduardo Hughes Galeano, 1940 yılında Uruguay’ın Montevideo kentinde doğdu. Gençliğinde fabrika işçisi, biletçi, tabela boyacısı, kurya ve banka memuru olarak çalıştı. Henüz on dört yaşındayken ilk makaleleri yayımlanan Galeano, 1973 yılında yargılanarak hüküm giyince Arjantin’e kaçtı. Ülkesine ancak 1985 yılında, Uruguay sivil yönetime geçtikten sonra geri dönebildi. Latin Amerika gerçeğini kavramada, temel başvuru kitapları arasında en önemlilerinden sayılan ve Türkçe baskısı Çitlembik Yayınları tarafından yayımlanmış olan Latin Amerika’nın Kesik Damarları adlı kitabı bugün artık bir klasik niteliği kazanmıştır.

CEVAP VER