Canlılık mı?

Birçoğumuz için bilim anlaşılmaz ve gündelik hayattan kopuk görünür. Bunun sebebi ise genellikle eğitim hayatımız boyunca zorla ezberletilmeye çalışılan bir dizi yapay/soyut kabullenmeler ve gerçeğe ulaşma merakımızı canlandırmak bir yana önüne perde çeken yaklaşımlardır. Ancak gerçekte bilim, okulda korktuğumuz derslerden çok daha çekici, heyecan verici ve merak uyandırıcıdır. Doğayı, evreni, yıldızları ve tarihi ve daha nicesini bilimin binlerce yıllık birikimi ile anlamak ve yorumlamak, ortaya çıkarmak, öğrendikçe daha da merak etmek… Bugüne değin uzak durduğumuz, gündelik yaşamı çok daha basit açıklamalar ile yorumlayıp üzerinde kafa yormadığımız bilime, okumakta olduğunuz satırlar ve yeni köşemiz “Bilim Serisi” eşliğiyle yeni bir başlangıç yapabilirsiniz.

İyi okumalar…

Binlerce yıldır, insanların aklında yer eden en büyük soru, her şeyin başlangıcıydı. Evrenin nasıl oluştuğu (başlangıcı) konusunda, bilimin birikimi ile yüzlerce farklı yanıtın geliştirildiği dönemlerden geçtik. Bugün evrenin başlangıcını, elbette hala eksikleri olmasına rağmen bir dizi bilimsel yanıtla açıklayabiliyoruz. Bu yanıtların hepsi de gerçeklerden köken almakta, olayların birbirlerine bağlanma süreçleri konusunda ise birbirinden ayrışmakta. Her yeni olgunun keşfedilmesiyle birlikte de, daha doğru olanlar öne çıkmakta.

Bir diğer merak edilen başlangıç ise, elbette ki “canlılığın” başlangıcı idi. İlkin canlılar ne zaman, nasıl, hangi süreçlerden geçerek oluşmuştu? Bu soruya getirilen bilim-dışı yanıtları bir kenara bıraktığımızda; 1950’li yıllardan itibaren daha yüksek sesle konuşulmaya başlanan, son yıllarda ise daha da güçlenen bir yanıt, zihinlerimize bir tokat gibi çarpan bir yanıt öne çıkıyor. Bu yanıt, “canlılığın” cansız varlıklardan evrimleştiğini kabul eden Abiyogenez Kuramı.

Tokat gibi çarpıyor, zira insanlar doğada kendisinin diğer tüm varlıklardan üstün olduğunu, karmaşık yapısının doğa-üstü bir güç tarafından ona bahşedildiğini kabullenmeye alışkın. Bu elbette eğitimimizin ve yüzyıllardır biriken bir anlayışın sonucu. Ayrıca başka bir zaman, eğitimin karakteri hakkında yazılacak bir yazının konusu. Ancak, gerçek, yani “canlılığın” cansız varlıklardan evrimleşmiş olması, oldukça basit kavramlar ve süreçlere indirgenerek açıklanmaktadır. Ayrıca son dönemlerde gelen, laboratuvar koşullarında cansız varlıklardan canlı varlıklar yaratabilmemizin önünü açan veriler, “canlılığın” başlangıcını açıklayan bu kuramı destekler niteliktedir.

“Canlılığın” cansız varlıklardan meydana gelmiş olması, aynı zamanda bir başka gerçeği göz önüne seriyor: bilimsel olarak evrende hiçbir şey “canlı” veya “cansız” değildir. İnsanlar, varlıkları sınıflandırmada kolaylık olması için bazı özellikleri taşıyanlara canlı diğerlerine ise cansız demiştir. Ancak, doğada böyle bir ayrım yoktur.

Anlaşılır olmak için, konuyu biraz daha açalım. Herhangi bir “canlı”yı ele aldığımızda (örneğin; insan); dışarıdan bakmaya başlarsak ve gittikçe yaklaşırsak, hücresel boyuta kadar her şeyin canlı gibi gözüktüğünü görürüz. Ancak, hücre altı ortama geçtiğimizde, molekül ve atomlardan meydana gelen bir çorba ile karşılaşırız! Ve bu çorbayı, “cansız” olarak niteleriz.  Yani temelinde, “cansız” bir dizi sürecin gerçekleştiği, atom ve moleküllerden meydana gelen bir yapıya, “canlı” demek, gerçeğe uymayan bir tutumdur. Hücreyi meydana getiren şey, bir dizi kimyasal süreç, tepkimeler ve atomlardır. Ona “canlılığını” katan şey, yüksek düzeydeki organizasyonu ise; bir fabrikaya da canlı dememiz gerekir. Bu koşullarda, hücreye doğa-üstü yada diğerlerinden farklıymış gibi yaklaşmak, doğru bir sonuç olmayacaktır. Solunumdan, hücre içi taşımaya; herhangi bir refleksimizden, bu satırları okumamıza dek gerçekleşen her şey, belli sıralarda gerçekleşen kimyasal tepkimeler ile açıklanabilmektedir. Bu süreçler, “cansız” olduğuna göre; neyin canlı neyin cansız olduğuna nasıl karar vereceğiz?

<canlılık ve cansızlık sadece tanımlardan ibaret olan, iki varlık tipidir. Bu iki varlık tipi, tıpkı tüm canlıların ortak bir atası olması gibi, tüm varlıkların ortak atası olan ve genellikle (ve doğrulukla) “cansız” olarak düşünülen maddeden evrimleşmiştir. Özünde, ikisi de aynı cansız varlıktan, maddeden (ya da enerjiden) oluşmaktadır. Sadece, aşırı uzun süreli farklılaşma, onlar arasındaki bu derin farkları doğurmaktadır. Günümüzde, insanın sıradışı (!) olduğunu “düşünmemizi” sağlayan “düşünce” bile, tamamen cansız, elektro-biyokimyasal olaylar zinciri ile kolaylıkla açıklanabilmektedir.> (1)

Dipnotlar:

1.) http://www.evrimagaci.org/makale/34

CEVAP VER