Boğaziçi Üniversitesi’nde geçmişte Kuzey Kafeterya olarak hizmet vermiş alanın EspressoLab’le bağlantılı olduğu iddia edilen Ethos Cafe adlı işletmeye kiralanmasına karşı 10 Şubat’ta başlayan eylemlilikler 1. ayını doldurmuşken öğrenciler kayyum yönetimin çeşitli saldırılarını ve hakaretlerini göğüslemeye devam ediyor.

Hafızamızı tazelemek gerekirse, öğrenciler ilk günden beri mevzubahis kafenin kampüslerinde faaliyet göstermesini reddettiklerini ilan etmiş, ilerleyen günlerde düzenlenen (ve her anı ÖGB tarafından kayda alınan) öğrenci forumlarında kayyum yönetimin kampüs alanlarını talanı yoluyla nitelikli öğrenim, barınma, beslenme ve büsbütün yaşam haklarına saldırılarına karşı şikayetlerini ve taleplerini tartışmaya başlamıştı.

Bu öğrencilerden en az yirmisi 17 Şubat günü okula girişlerinin üç gün süreyle engellendiğini öğrenmişti. Üç gün süre, aldığı kararın hukuksuzluğunu gayet iyi bilen kayyum yönetim tarafından mağdur arkadaşlarımızın bu hukuksuz karara hukuki yollarla itiraz edememelerini garantileyecek bir zaman aralığı olarak özenle seçilmişti ve çarpık bir şekilde öğrencilerin seferberliğinin “nabzı yoklanmıştı”.

Buna rağmen geri adım atmayan öğrenciler eylemliliklerini sürdürmüş, 28 kulüp ve altı öğrenci topluluğunun imzacısı olduğu bir bildiriyle kartları iptal edilen sıra arkadaşlarıyla dayanışmalarını dillendirmiş, mevzubahis kafenin öğrenci denetiminde bir kooperatife dönüştürülmesini, öğrencilerin aleyhine bir şantiye dönüştürülen kampüslerine dair alınacak kararların Öğrenci Temsilciler Kurulu (ÖTK) aracılığıyla öğrenci denetimine tabi olmasını talep etmişlerdi.

25 Şubat günü, kayyum yönetim öğrencilerin bu demokratik taleplerine karşı da hukuksuz bir saldırıda bulunmuş, bu bildiriye imzacı öğrenci kulüp ve topluluklarının faaliyetlerinin bir ay süreyle durdurulmasına ve yönetim kurullarının görevden alınmasına “karar vermişti”. Öğrenciler bunun üzerine yasaklanan kulüplerin önderliğinde hızlıca bir öğrenci forumu daha örgütlemiş ve bu forumda alınan kararlar doğrultusunda direnişlerinin bu hukuksuz saldırıyla da son bulmayacağını ertesi gün Kuzey Piramit önünde binden fazla öğrencinin katılımıyla gerçekleşen eylemlerinde göstermiş ve sloganlarını tekrar haykırmıştı:

Naci İnci rektörümüz değildir!

Kampüsler bizimdir! Kulüpler bizimdir!

Kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!

Öğrenci kulüp ve toplulukları bu yasaklamalara karşı önce yüzlerce kişilik bir öğrenci forumunda, sonra Kulüplerarası Koordinasyon (KAK) toplantılarında buluşmuş, bu toplantılarda öğrencilerin daha önce bahsettiğimiz temel taleplerinin nasıl gerçeklik bulacağı ve kayyum yönetimin saldırılarının nasıl göğüsleneceği tartışılmıştı. Aynı anda ÖTK seçimleri de yaklaştığından öğrenciler kendi inisiyatifleriyle düzenledikleri bölüm toplantılarında temsilci adaylarıyla tanışma ve süreci tartışma imkanı bularak dolaylı yoldan seferberlik sürecine dair samimi düşüncelerini ve katkılarını sunmuştu.

Öğrenciler ÖTK seçimlerinde oy kullanmak üzere sisteme giriş yaptıklarında aday arkadaşlarından bazılarında listelerde olmadığını görmüş, kayyum yönetimin bir komplosu daha ortaya çıkmıştı. Seferberlik sürecinde pek çok öğrenciye soruşturmalar açılmış, ancak bu soruşturmaların varlığı veya muhteviyatı dahi ilgili aday öğrencilere bildirilmeden ÖTK adaylıkları düşürülmüştü.

Öğrenciler bütün bu seferberlik boyu mevzubahis kafenin onlara ait bir alan olduğunu kanıtlamak için yasaklanan kulüplerinin etkinliklerini bu alanda sürdürmeye devam ederken haykırdıkları taleplerinin arasında belki de kayyum yönetimin canını en çok sıkan talep olan, kar amacı gütmeyen bir öğrenci kooperatifi talebinin gerçekliğini kanıtlar ölçüde, yine bu alanda, bölümlerini örgütleyerek ve haftanın günlerini bölümleri arasında paylaşarak ücretsiz yiyecek-içecek servisi yapmaya ve boykotlarını büyütmeye karar verdiler ve buna devam ediyorlar.

Bütün bunlar yaşanmaya devam ederken Atatürkçü Düşünce Kulübü (ADK), 3 Mart tarihinde “kulüp temsilcileri, kulüp yöneticileri, KAK yetkililerine” bir metin yazarak mevcut eylemliliklerin pratiğine dair eleştiriler getirmiş ve önerilerini sunmuşlardır. Bu yazıda tartışmaya açmak istediğimiz bu eleştiriler ve öneriler değildir, çünkü bunlar bu yazıyı takip eden günlerde tertip edilen KAK toplantılarında zaten değerlendirilip tartışılmıştır. ADK bu eleştiri ve önerilerinin devamında “…sürmekte olan eylemle birlikte oluşan kamuoyunun ve tüm öğrencilerin taleplerinin muhatap alınıp bu meselenin tüm öğrenciler ve okulumuz lehine sonuçlanması gerektiğini aktarmak üzere inisiyatif alarak 10 Mart 2025 tarihinde Rektörlük ile şayet müsait olursa Naci İnci ile” görüşeceklerini ilan etmiştir. KAK Yürütme Kurulu’ndan da iki kişiyi davet etmiş olsalar da bu talepleri kayyum rektör Naci İnci tarafından reddedilmiş ve buna rağmen belirlenen tarihte yalnız danışman hocaları Nesrin Özören’le birlikte kayyum rektör Naci İnci ile bir görüşme gerçekleştirmişlerdir.

Bu görüşmenin sonuçlarını ancak gecenin geç saatlerinde iletmişlerdir ve ilettikleri bu metin gecenin geç saatlerine yaraşır ölçüde korkunçtur.

“Rektörlüğün” sakin ve sıcak tavırlarını betimleyerek başladıkları metinde sürece ve öğrencilerin temel taleplerine dair her şeyi ilettiklerini iddia ederken “rektör”ün de her şeyi sabırla ve dikkatle dinlediğini, “en ince ayrıntısına kadar tüm bu bahsi geçen meselelerle ilgili açıklamalar” yaptıklarını aktarmışlardır. Kayyum rektörün, göreve atandığı günden beri sürdürdüğü ceberut politikalarına ve mevcut sürece dair metinde bizimle paylaşılmayan açıklamalarını merak etsek de metnin kalanına bakmaya devam edelim.

ADK, metinlerine kayyumun “kendisine gösterilmeyen saygıyı umursamayıp bu süreçte makama ve resmiyete olan saygısızlığın yanlış olduğunu” düşündüğünü ve kulüplere getirdiği yasağı kaldırmaya niyeti olmadığını dillendirdiğini aktarmaya devam ederken kahramanca bir ısrar ortaya koyarak kayyumla şu çözümde ortaklaştıklarını ilan etmiştir:

“Öğrenci kulüpleri eğer ki yapılan eylemin yanlış olduğunu kabul edip aynı logolarla bir özeleştiri verir ve prosedürlere uygun bir şekilde görüşürlerse işte o zaman hemen karardan vazgeçeceğini söyledi. Yöneticilerin görevden alınma kararı ile de dondurma kararını da aynı kefeye koyduğu anlaşılmaktaydı.”

Kayyum yönetimin kapısının, olması gerektiği gibi, öğrencilere açık tutmasını olumlu bir gelişme olarak karşılıyor, ancak kayyumun öğrencilerin barışçıl protesto ve ifade özgürlüğü haklarıyla dillendirdikleri taleplerini kendi ağızlarıyla kriminalize etmelerini şart koşan şantaj komplosunu reddediyoruz ve tüm Boğaziçi öğrencilerini seferberliğimizi büyütmeye, taleplerimizi daha yüksek sesle haykırmaya davet ediyoruz!

○ Ethos Cafe kapatılsın! Yerine öğrenci ihtiyacını gözeten bir kooperatif!

○ Okulda ÖTK yoluyla öğrenci denetimi!

○ Soruşturmalar geri çekilsin! Adayları düşürülen bölümlerde ÖTK seçimi yenilensin!

○ Öğrenci kartları bir daha iptal edilmesin. Eğitim hakkı engellenemez!

○ Kulüplere gelen faaliyet durdurma geri çekilsin! Yönetim Kurulları göreve iade edilsin!

Önceki İçerikZırhlı Tren’in Sözü: Okurken Çalışmak Zorunda Kalmamak İçin Mücadelede Birleşelim!
Sonraki İçerikBoğaziçi ÖTK’dan Emek Örgütlerine Açık Çağrı!