Bir televizyon programına konuşan ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in Bireysel Emeklilik Sistemi’ne katılımı 18 yaş altına indirmenin üzerinde çalışıldığını açıklaması üzerine, BES yeniden gündeme geldi. Okurlarımız için BES’in emekçiler bakımından ne anlama geldiğini ve son olası düzenlemeyi ele aldık.

Bireysel Emeklilik Sistemi, kısa adıyla BES, çalışanların emekliliklerinde yeni bir gelir kaynağına sahip olmaları amacıyla kurulan bir emeklilik sistemi olarak tanıtılıyor. Sistemin temel işleyişi şu şekilde: İş yerinin anlaşmalı olduğu özel sigorta şirketi, katkı payı adı altında çalışanın ücretinden her ay yaklaşık %3 kesinti yapar, bu tutarın üzerine işveren ve devlet katkı payları eklenir. Sisteme dahil bütün çalışanlardan elde edilen katkı payları bir fonda toplanır. Milyonlarca çalışanın emeğinden oluşan devasa tutar, fonun işletilmesiyle katlanır. Emekli olunca çalışan, emeklilik maaşının yanında bir ek gelire sahip olur.

Renkli reklamlarda gösterildiği gibi buraya kadar tam bir pembe tablo söz konusu: Vatandaşının emekliliğinde zor durumda kalmasını istemediği için onları özel bir sisteme dahil eden ve üstelik bizzat kendisi de katkı payı koyan devlet… Böyle bir düzenlemeye itiraz etmek için bir neden yok gibi görünüyor, değil mi?  Sistem biraz daha irdelendiğinde kötü kokular yükselmeye başlar.

BES’e katılım zorunlu; çalışanlar, rıza göstermelerine gerek olmadan kendiliğinden sisteme katılırlar. Nitekim yılın başından beri 18-45 yaş arası milyonlarca çalışan, çalıştığı sektöre göre sisteme kademeli olarak dahil edildiler. Kimse istemediği bir sistemde sonsuza kadar zorla tutulamayacağından, katılımcılara bir cayma hakkı tanınmış. Her çalışan sisteme dahil edildiği tarihten başlayarak iki ay içinde cayma hakkını kullanarak sistemden ücretlerinden kesinti yapılmaksızın çıkabilir. Böyle bir durumda yapılmış olan ücret kesintileri, cayma hakkının kullanılması üzerine iade edilir. Ancak sisteme katılımdan iki aydan daha uzun bir süre geçtikten sonra cayma hakkı kullanılmışsa, daha önce yapılan kesintiler çalışana geri ödenmez.

Sakın ola, hükümetin, cayma hakkını yasal süre dolduktan sonra kullanarak geçmiş ücretlerinin bir kısmını bu fona kaptıran vatandaşlardan medet umduğu sanılmasın. Bu ona yapılan büyük bir haksızlık olur. Hükümetin, bir zamanlama hatasından elde edilecek milyonlarca liradan çok daha fazlasına ihtiyacı var. Tıpkı 2071 hedefleri gibi, çok daha uzun soluklu ve çığır açıcı bir hedeften bahsediyoruz: Her geçen gün zor yoluyla inşa edilen tek adam rejiminin finansmanı. BES, ülkenin en büyük şirketlerine el koyularak oluşturan Varlık Fonu gibi, rejimin talan ekonomisi modelinin bir başka önemli dayanağını oluşturuyor. Ülkenin kronik sorunu sermaye birikim yetersizliğine bir çözüm olmasa da, Katar’dan gelen sıcak para musluklarının kısalması gibi ciddi ekonomik krizlerde rejimin elini bir nebze olsun rahatlatabilecek ve baskı politikasını sürdürmesini sağlayacak bir kaynak olarak görülüyor.

Ne var ki hayatta işler her zaman istendiği gibi gitmiyor. Sistemin çalışanlar için büyük bir nimet olduğuna dair bütün yanıltıcı propagandaya ve cayma hakkının kullanılmaması için çıkarılan tüm engellere rağmen, sisteme zorunlu olarak dahil edilen çalışanların neredeyse yarısı cayma hakkını kullandı. Malum, fon denilince yurdum emekçisinin canlanan hatıraları hiç de iç açıcı değil: “İnsanlar artık yoksulluk ve tehlikeden kurtarılacak” diye bizzat emekçilerin vergileriyle oluşturulan işsizlik ve deprem fonlarının nasıl finans kuruluşlarına verildiğini unutmak mümkün değil.

Mehmet Şimsek’in sistemi 18 yaş altına uygulama planı, bu bağlama oturuyor. Sisteme dahil edilecek her kişi, fonun büyümesi ve elde edilen gelirin büyümesi anlamına geliyor. Ülkenin çalışan çocuk nüfusunun ne kadar önemli olduğu düşünüldüğünde, 18 yaş altının katılımının, cayma hakkını kullananların çokluğunun yarattığı hayal kırıklığını gidermesi umuluyor. Böylece işçi çocuklar, yeni rejimin talan ekonomisinin bir kez daha hedefine yerleşmiş oldular.

İşçi çocuk ve gençliğin ihtiyacı, BES değildir. Bizatihi BES’in varlığı, emeklilik maaşının insanları sefalet koşullarına mahkûm ettiğinin itirafıdır. Emekçilerin ücretlerinden kesinti yapılacağına, zorunlu devlet sosyal güvenlik sistemi reforme edilsin, işveren ve devlet katkı payları arttırılsın. Sosyal güvenlik bir haktır; devlet bu hakkı sağlamakla yükümlüdür. BES aldatmacası karşısında sosyal haklarımıza daha fazla sarılmanın, bunları korumak için mücadele etmenin önemi her zamankinden daha fazladır.

Önceki İçerikMarksizmin çağımızdaki olanaklı tek hâli olarak Troçkizm
Sonraki İçerikİstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi müftülüğe devredildi!