Türkiye’de 2022 yılı itibariyle had safhaya ulaşmış ve yaşamın her alanında emareleri kolayca görülebilen bir çoklu krizler döneminden geçmekteyiz. Bu krizin kökeninde 2007-2008 dünya ekonomik krizi ve onu derinleştiren pandemi krizi yatıyor. Bu kriz insanların karşısına işsizlik, güvencesiz çalışma, barınma ve beslenme sorunlarını çıkarıyor.
Barınma sorunu krizin en yakıcı sonuçlarından birisi. Kiralık evlerin fiyatları büyük şehirlerde neredeyse asgari ücretin altına düşmüyor ve bu veri Türkiyeli emekçilerin yüzde 64’ünün aldığı ücretin asgari ücretin altında ve bir buçuk katı aralığında değiştiğini göz önünde bulundurarak değerlendirince krizin boyutu rahatlıkla görünüyor.
Bu krizden en çok etkilenen kesimlerden birisi de üniversite öğrencileri. 2022-2023 eğitim dönemi başlarken 105 bin öğrenci üniversite kazanıp kayıt yaptırmadı. Devlet yurtlarının kapasitesinin yetersizliği bize bu durumun sebebini kolayca açıklıyor. Bu bize açık bir şekilde öğrencilerin eğitim hakkının ellerinden alındığını gösteriyor.
Bazı öğrenciler ise halihazırda yaşadığı şehirde bir üniversiteye giriyor ve aile evinde olası baskılar altında bir öğrencilik sürdürmek mecburiyetinde kalıyor. Bu durum özellikle kadın ve LGBTİ+ öğrenciler için ciddi problemler barındırıyor.
Öğrencilerin son seçeneği ise cemaat ve tarikat yurtları oluyor. Buna gerçek bir seçenek demek doğru olmaz çünkü adeta Saray Rejiminin bilinçli politikaları ile gerçekleşiyor. Bu yurtlarda öğrenciler özgürlükleri kısıtlanmış bir şekilde yaşamaya mecbur bırakılıyorlar. Günlerini kendi istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda değil içerisinde bulundukları yurtların ajandalarına göre yaşıyorlar. Öğrenciler İslamcı, milliyetçi, kadın ve LGBTİ+ düşmanı ideolojilerle temas etmek zorunda kalıyorlar. Bu ideolojilerin ortak noktaları ise her türlü özgürleştirici düşünceye ve harekete düşman olmaları. Bazen de öğrencileri her türlü siyasal öznelikten uzak tutmak için siyasi her konuya kayıtsız bir tavır sergiliyorlar, elbette bunu ezenle ezilenin farkını görünmez kılarak yapıyorlar.
Rejim bu tarikatları, cemaatleri ve yurtlarını açıktan destekliyor çünkü yukarıda da bahsedildiği üzere bu aparatlar sosyal koşullardan hoşnutsuz ve bu doğrultuda seferberlikler oluşturabilecek öğrenci kitlelerine karşı bir silah görevi görüyor. Rejimin televizyon kanalları, gazeteleri ve bağımsız gibi görünen aydınları ise her fırsatta bu tarikat, cemaat ve yurtlarını destekliyor ve her skandalda savunuculuğunu yapmaktan geri durmuyor.
Saray Rejiminin bu saldırılarına karşı emekçi ailelerin çocukları olan öğrenciler olarak bizi barınma krizinin çözümüne götürecek talepler etrafında birleşmeli ve bunun için mücadele vermeliyiz.
Bu doğrultuda temel taleplerimiz:
-Cemaat ve tarikat yurtları başta olmak üzere tüm özel yurtların emekçiler ve öğrenciler denetiminde kamulaştırılması
-Mevcut yurtların cinsiyetçi formu ve yurtlardaki giriş çıkış saati uygulamalarının sonlandırılması
-KYK kredisi borçlarının iptali ve mevcut kredilerin bursa çevrilmesi
-Devletin sağladığı yurt ve burs imkanının artırılması ve bu yurtların yeterliliğinin emekçiler ve öğrenciler tarafından denetlenmesi
Öğrenciler olarak bu talepler için mücadele eden toplumun her kesiminden emekçiler, kadınlar ve LGBTİ+lar ile dayanışmalı ve bir araya gelmeliyiz. Bu talepler ve birliktelikleri gerçekleştirecek somut örgütlenmelerden kaçınmamalı bizzat inşalarının içinde bulunmalıyız.