Mustafa Gamlı

2022 tarihli Ethnologue araştırmasına göre yaklaşık 85 milyon insana ev sahipliği yapan Türkiye’de en az 50 bin konuşanı olan 23 dil var. Bunların içinde Türkçeden sonra en çok konuşulan diller yaklaşık 9 milyon konuşan ile Kurmanci, yaklaşık 4.2 milyon konuşan ile Kuzey Levant Arapçası, yaklaşık 1.5 milyon konuşan ile Zazaca ve yaklaşık 1.2 milyon konuşan ile Kabardeyce. Anayasa’nın 42. maddesi “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” ibaresi ile başlayıp ‘’Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.’’ ibaresi ile biterek bariz bir şekilde kendiyle çelişiyor. Çünkü dünyada ve Türkiye’de yapılan pek çok araştırma anadilde eğitimin çocukların bilişsel gelişiminde ve okula devam oranlarında oynadığı önemli rolün altını çiziyor.

Eğitim Reformu Girişimi’nin ‘’Çift Dillilik ve Eğitim’’ raporunda gözler önüne serdiği yakıcı istatistikler anadilinde eğitim alamayan çocukların okula devam oranlarındaki düşüşü gözler önüne seriyor. İstanbul, Diyarbakır (Amed) ve Van (Wan)’da yapılan araştırmada okulu bırakma oranlarının yüzde 51,9’u evde Türkçeden farklı bir dil konuşan çocuklarda görülürken özellikle Diyarbakır’da bu oran yüzde 85’e ulaşıyor. BETAM’ın (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) 2003 verilerine göre, anadili Kürtçe olan yetişkinlerin yüzde 46’sı ilköğretim mezunu değilken anadili Türkçe olanlarda bu oran sadece yüzde 9.

UNESCO’nun 2003 yılında yayımladığı “Education in a Multilingual World” (Çokdilli Bir Dünyada Eğitim) başlıklı pozisyon belgesine göre çocuklar, en iyi bildikleri dilde öğrenmeye başladıklarında hem bilişsel gelişimleri desteklenir hem de özgüvenleri artar. Anadil temelli eğitim, yalnızca daha iyi akademik sonuçlara değil, aynı zamanda öğrencilerin eğitim sistemine olan güvenlerinin güçlenmesine de katkı sunar. Bir çocuğun, kendi dilinde eğitim alamaması durumunda sadece eğitim hakkı değil; kimliğini geliştirme, kültürüne erişim sağlama ve eşit yurttaşlık gibi temel hakları da ihlal edilmiş olur. Bu bağlamda rapor, çokdilli eğitimi demokratik ve kapsayıcı toplumların inşası için vazgeçilmez bir araç olarak değerlendirir.

Peki, burada biz sosyalistlere düşen görev nedir? Bazı kulaklara “kimlikçi” bir talep gibi gelen anadilde eğitim hakkı için neden mücadele etmeliyiz?

Lev Troçki, 15 Eylül 1939 tarihinde Socialist Appeal’da (Sosyalist Çağrı) yayımlanan “Ukrayna’nın bağımsızlığı ve sekter şaşkınlar” isimli makalesinde şöyle der:

“Ulusal kendi kaderini tayin hakkı, elbette ki demokratik bir ilkedir; sosyalist bir ilke değildir. Ama gerçek demokratik ilkeler, çağımızda yalnızca devrimci proletarya tarafından desteklenmekte ve gerçekleştirilmektedir; tam da bu nedenle sosyalist görevlerle iç içedirler.”

Anadilinde eğitim talebi de sadece pedagojik bir gereklilikten doğan bir talep değil, ezilen ulusların ve azınlık halkların varoluşunun temel koşullarından biridir. Bu talep, tüm burjuva devletlerin baskıcı “tek dil, tek millet” ideolojisine doğrudan bir meydan okumadır. İşçi sınıfının enternasyonal birliğini gerçek anlamda kurabilmek ancak ve ancak her ulusun ve halkın kendi dilinde yaşama ve öğrenme hakkının koşulsuz savunusuyla mümkündür. 

Bugün Türkiye’deki en büyük azınlık olan ve uzun yıllardır ulusal mücadele sürdüren Kürt halkının yaşadığı illerdeki üniversitelerde yine büyük çoğunlukla Kürt öğrencilerin öğrenim görmesi tesadüf değil, anadillerini kullanmakta ve korumaktaki ısrarlarının ve iradelerinin bir yansımasıdır. Tek Adam Rejimi’nin tüm demokratik taleplere uyguladığı baskı aşikar iken demokratik talepleri olan herkes gibi Kürt öğrencilerin de anadilinde eğitim haklarını elde etmeleri ancak bu doğrultuda seferber olmalarıyla mümkün olabilir.

Her mücadelenin bir araca ve her aracın onu inşa edecek bir programa ihtiyacı vardır. Bizler eğitim-öğretimin her kademesinde anadilinde, laik, bilimsel eğitim hakkı için, üniversitelerde kayyum siyasetinin son bulması için Özgür Emekçiler Üniversitesi’ni inşa edelim diyoruz ve bu talepler etrafında inşa edilecek Öğrenci Temsilcileri Kurulları (ÖTK) aracılığıyla gerçeğe dönüşebilecek en geniş öğrenci birliklerinin bu doğrultuda mücadele edilebileceğini savunuyoruz. 

Asimilasyon politikalarına son!

Anadilinde eğitim haktır!

Eğitim-öğretimin her kademesinde anadilinde eğitim hakkı için seferber olalım!

Önceki İçerikManisa Celal Bayar Üniversitesi’nde akademisyen tacizine karşı etkin CİTÖK talep ediyoruz!
Sonraki İçerikZırhlı Tren’in Sözü: KYK burslarına acil zam!