Bu yıl yine milyonlarca kadın, dünyanın birçok yerinde bedenleri, kimlikleri ve emekleri üzerindeki sömürüye hayır demek için 8 Mart’ta alanlarda olacak.

8 Mart, emekçi kadın mücadelesinin tarihsel bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. 1857 yılında Amerika’da tekstil işçisi olan yaklaşık 40 bin kadının ‘’10 saatlik işgünü’’ talebiyle greve çıkmasıyla ve sömürüye başkaldıran kadınların polis tarafından direnişi durdurmak adına fabrika içine kitlenmesi ve ardından fabrikada yangın çıkması sonucu, 129 kadın işçi hayatını kaybediyor. 

Yanarak hayatlarını kaybeden kadın işçilerin anısına 8 Mart, Uluslararası Kadınlar Günü olarak tarihe geçiyor.

Kadınlar olarak bizler, eşitlik adına bu 8 Mart’ta alanlardayız. Bedenimiz, kimliğimiz ve emeğimiz üzerinden siyaset yapılmasına izin vermeyeceğiz.

Ekonomik krizin çatırtılarını git gide daha fazla duyacağımız zamanlara doğru ilerliyoruz. Kriz dönemlerinde gerek ucuz iş gücü olarak görülmemizden, gerekse ilk işten çıkarılanlar olarak tercih edilmemizden dolayı krizin etkilerini ilk biz kadınlar hissediyoruz. Krizin yükünü ne cinsiyet bağlamında ne de sınıfsal bağlamda eşit çekmediğimiz ortada. Çözümün ise cinsiyetçi iş bölümlerinin son bulmasından geçtiğinin farkındayız. İşte bu yüzden erkek egemen kapitalist sistemle mücadele etmek için sesimizi duyuracağız.

8 Mart’ta alanlara çıkmak için sebebimiz çok! Gücümüzün farkındayız ve bir kişi daha eksilmemek için mücadele veriyoruz.

Kadınların sömürülmesine ve cinsel ayrımcılığa uğramasına karşı dünya genelinde seferberlikler devam ediyor. Son yıllarda Ni Una Menos (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) diyerek kadın mücadelesinin başını Arjantinli kadınlar çekti. Bu seferberlikler kadın mücadelesinde bir basamak görevi görüyor ve aynı zamanda kapitalist hükümetlerin sorumluluklarının ifşası açısından da önem arz ediyor. Yine geçtiğimiz yıllarda İrlanda ve Arjantin’de yasal kürtaj için pek çok mücadele verildi. Latin Amerika’da ücretsiz kürtaj için mücadeleler devam ederken Almanya’da bu yıl 8 Mart resmî tatil ilan edildi. Dolayısıyla, bizler dünyanın neresinde olursak olalım, sömürüye ve eşitsizliğe karşı başkaldırıyoruz.

Öğrenci kadınların mücadelesi asla kadın mücadelesinden yalıtık değil. Okullarda daha güçlü ses çıkartmak için kadın dayanışmasını örmeye başlayalım!

Okurken çalışmak zorunda kalan öğrenci kadınlar ‘’kısmı zamanlı’’ işlere yönlendiriliyorlar. Bu işler genel olarak kadın bedenini meta olarak kullanıldığı, dış görünüşünüze göre aldığınız paranın artabileceği stant hostesliği tarzında işler oluyor. Güvencesiz çalışmanın dışında bir de kazandığınız parayı almak için gittiğinizde tıpkı Şule Çet gibi patronunuzun istismarına uğrayıp katledilebilirsiniz; dolayısıyla hiçbir can güvenliğiniz de yok. Ve Şule onlarca kadından yalnızca bir tanesiydi…

Hepimiz farkındayız ki 8 Mart’ta alanlara çıkıp sesimizi duyurmak çok değerli. Ve yine hepimiz biliyoruz ki, kadınların ezilmesi bir sistem sorunudur. İlk işimiz erkek egemen kapitalist sistemle mücadele etmek olmalıdır. Yalnızca 8 Mart’ta değil, hayatın her alanında varlığımızı, bulunduğumuz tüm ortamlarda hissettirmeliyiz. Şimdi ise taleplerimizi haykırmak için, gücümüze güç katlamak için, kız kardeşlerimizle omuz omuza dayanışmak için 8 Mart’ta alanlara!