8 Mart: OHAL’de kadın olmak

Mücadele günümüz olan 8 Mart’ın çıkış noktası, kadın işçilerin eşdeğer işe eşit ücret ve daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödemeleriydi.

Sınıflı toplumun tarihi kadınların yaşamında ayrımcılığın, tabi olmanın ve ezilmenin tarihidir. Kadınların ezilmişliğinin ve ikincil varlık olarak görülme koşullarını bugün yeniden üreten ise bizzat sınıfsal ve toplumsal eşitsizlikler üzerinden sömürü ilişkileridir. Dolayısı ile bu sistem cinsiyetçi iş bölümünü muhafaza ederek ve pekiştirerek, erkek egemenliğini sürekli var ederek bizlerin daha iyi sömürülebilmesinin koşullarını örgütlemiştir.

OHAL’de kadın olmak
Temmuz ayından beri içerisinde bulunduğumuz OHAL koşulları ile biz kadınlar, sınıflı toplumun tarihinden beri var olan sömürü ve baskı düzeninin giderek arttığını çok net görebiliyoruz. Kimliğimiz sebebiyle; okullarda, iş yerlerinde, sokaklarda, kısacası yaşam alanlarında maruz kaldığımız baskılar OHAL süresince daha da artmış bulunmakta. Bu süreç içerisinde çok sayıda kadın hakları için mücadele eden kadın derneği ve medya kuruluşu kapatıldı. KHK ile ihraç edilenler, gözaltına alınan HDP milletvekilleri ve aylarca tutuklu kalan Aslı Erdoğan gibi kadın gazeteciler… Bunların hepsi OHAL sürecinde kadınlara yönelik artan şiddeti gözler önüne seriyor. Ayrıca üniversitelerde 8 Mart sebebiyle açılan stantlar engellenmeye çalışıldı. Daha da fazlası Bilgi Üniversitesinde kadınların 8 Mart nedeniyle açmış oldukları standa bir grup tekbir sesleriyle ve bıçaklarla saldırdı ve çıkan arbedede bazı kadın arkadaşlar yaralandı.

Bu olağanüstü hal sürecinde, tacizi ve tecavüzü meşrulaştıran yasa tasarısı yürürlüğe konmak istendi. Fakat OHAL koşullarında dahi kadınlar seslerini yükseltip ‘’tecavüzü ve tecavüzcüyü’’ aklamaya yönelik bu yasa tasarısının geri çekilmesini sağladılar. Yine bu süreç içerisinde tıpkı 8 Mart gece yürüyüşünde, 5 Mart Bakırköy Mitingin de olduğu gibi, biz kadınlar geçtiğimiz 25 Kasım’da da alanlarda ve meydanlarda “ O halde de, bu halde de susmuyoruz, itaat etmiyoruz, direnişimizi, dayanışmamızı ve mücadelemizi her halde büyütüyoruz!” diyerek haykırdık.

Şimdi ise 8 Mart’ı geride bırakıp eşit yaşamak için mücadeleye devam eden biz öğrenci kadınlar da 16 Nisan da bizlere sunulacak olan anayasa değişikliğine;

Üniversitelerde yaşadığımız cinsiyet ayrımından dolayı hayır!

AKP döneminde hat safhaya ulaşan kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete karşı hayır!

Güvenlik ve huzur içinde yaşadığımız, öldürülmediğimiz günler için hayır!

Ve ‘’Tek Adamlık’’ rejimine hayır diyeceğiz!

CEVAP VER